Samimiyetin ve Niyetin Kerameti: Cemaatin Şahs-ı Manevîsi
Samimiyetin ve Niyetin Kerameti: Cemaatin Şahs-ı Manevîsi
“Evet, velâyetin kerameti olduğu gibi, niyet-i hâlisanın dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Bahusus, lillâh için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde, ciddî, samimî tesanüdün çok kerametleri olabilir. Hattâ şöyle bir cemaatin şahs-ı mânevîsi bir veliyy-i kâmil hükmüne geçebilir, inâyâta mazhar olur.”
Tarihçe-i Hayat. 183
********
İnsan tek başına yaratılmadı. Yalnız bir hayattan ziyade, bir cemiyet içinde varlık kazanan, manasını bulan bir mahiyette yaratıldı. Kardeşlik, dostluk ve cemaat ruhu, insanın iç dünyasını besleyen, kalbini kuvvetlendiren, ruhunu yükselten sırlardır. Ve bu cemaatin ruhunu ayakta tutan, bazen bir velînin kerametinden daha güçlü “niyet-i hâlisa”, “samimiyet” ve “uhuvvettir”.
Velâyetin Ötesinde Bir Keramet: Niyetin Kudreti
Bazen bir velînin kerameti, bir suyun yürümesi yahut bir gaybî haber olabilir. Fakat bir insanın ihlasla, sadece Allah rızası için attığı bir adım, bazen o kerametlerden daha aziz olabilir. Çünkü Allah, samimi bir kulunun niyetini öyle büyütür ki, küçük bir ameli koca bir sevap dağını netice verir. Hadîste buyurulduğu gibi: “Ameller niyetlere göredir.”
Öyleyse en büyük keramet, belki de görünmeyen ama içtenlikle yapılan bir secde, bir duadır. Niyet saf olursa, amel bereketlenir. Samimiyetle atılan bir adım, nice kerametlerin kapısını aralayabilir.
Lillah İçin Uhuvvet: Manevî Bir İklim
Uhuvvet, yani kardeşlik; hele ki Allah için olanı, nurdan bir bağdır. Araya menfaatin, siyasetin, nefsin, gururun girmediği bu bağ, bir cemaatin şahs-ı manevîsini oluşturur. Bu manevî şahsiyet, bireylerin toplamından daha fazlasıdır. O kadar ki, bu şahs-ı manevî, bir veliyy-i kâmil gibi Allah’ın inayetine mazhar olur.
Böyle bir birliktelikte, bireylerin zayıflıkları birbirini örtüp güçlendirdiği gibi, ihlas ve samimiyet de bir manevi enerji oluşturur. Herkesin duası, diğerinin duasına omuz olur. Her bir ferde gelen inayet, cemaatin diğer fertlerine de sirayet eder. Böylece birlikten doğan manevî kuvvet, maddî kuvvetleri bile aşar.
Samimî Tesanüdün Kerameti
Zaman gösterdi ki, inançla ve ihlasla bir araya gelen küçük topluluklar, dev dalgaları durdurabildi. Çünkü aralarında samimiyet vardı, tesanüd (dayanışma) vardı. Birbirlerinin hatasını örtüp faziletlerini öne çıkarıyorlardı. Nefislerini değil, davalarını öne koyuyorlardı. Böyle bir ortamda Allah’ın inayeti tecelli eder.
Çünkü Allah’ın yardımı, topluluklaradır; samimi, ihlaslı, birbirine kenetlenmiş topluluklara. Böyle bir cemaatte bulunan herkes, hem bireysel gelişimini tamamlar hem de ümmetin büyük hizmetinde hissedar olur.
Sonuç: Keramet Bekleme, Niyetini Düzelt
Bu çağda keramet arayanlara en büyük cevap şudur: Samimi ol. İhlaslı ol. Lillah için sev. Cemaat ruhuyla yaşa. Bu, en büyük keramettir. Çünkü görünmeyen bir ihlas, bin görünen kerametten daha kıymetlidir. Ve böyle bir manevî cemiyet, yalnız bu dünyada değil, ahirette de saadet kapılarını aralayacak kudrette olur.
ÖZET:
Asıl keramet, samimi niyet ve ihlastadır. Allah için kurulmuş kardeşlik bağları ve bu bağlardan doğan cemaat ruhu, bir velînin kerametinden daha etkili bir manevî kuvvet oluşturabilir. Böyle bir cemaatin şahs-ı manevîsi, Allah’ın yardımına mazhar olur ve iman hizmetlerinde büyük neticelere vesile olur. Keramet arama, ihlasla yaşa; mucize bekleme, samimiyetle adım at.