Usûl Olmadan Vüsûl Olmaz
Usûl Olmadan Vüsûl Olmaz
Düzenin Ardındaki İlahi Hikmet
- Nizamın Sırrı: Yolun Adabı
Her yolculuğun bir haritası, her hedefin bir istikameti vardır. “Usûl olmadan vüsûl olmaz” sözü; gayeye ulaşmak için doğru yolun, doğru yöntemle takip edilmesi gerektiğini anlatır. Usûl, bir sistem, bir edep ve ilke bütünüdür. Vüsûl ise maksada, hakikate, Allah’a ya da ilme varıştır. Eğer usûl terk edilirse, varış da şaşar. Çünkü usûlsüzlük, anlamı zayi eder, hakikati çarpıtır.
Namazın bile bir abdesti varsa, ilmin de talebeliği, Allah’a ulaşmanın da kuralları vardır. Kur’ân bile nüzulünde belli bir tertip ve hikmetle indirilmiştir. Peygamberimiz (asm), vahyi dahi acele okumamış, Cebrail’in tilavetini sabırla beklemiştir.
- Usûl, İlmin Kapısıdır
İlim talebesi usûl bilmezse, bilgiyi yanlış yorumlar. Fıkıhta usûl, hüküm çıkarma metodudur; hadiste usûl, sahih ile zayıfı ayırmanın ölçüsüdür. Tasavvufta ise usûl; nefsin terbiyesiyle Hakk’a vuslatın yollarıdır.
“Sizden öncekiler bilgiye usûl ile vardılar; siz ise usûlsüzlükle yola çıktınız.” demiştir bir âlim. Usûl, adeta hakikatin kapısının anahtarıdır. Anahtar doğru değilse, kilit açılmaz; açılırsa da arkasındaki emanete zarar verir.
- Hedef Değil, Yöntem Belirler Değerini
Bir kimse doğru hedefe, yanlış yolla giderse ya gecikir ya da ziyana uğrar. Hakk’a giden bir yol, kibirle yürünürse hakikate değil, nefsin yüceliğine çıkar. Halka hizmet etmek için yalan söylenirse o hizmet değil, ihanettir. Evlat terbiye edilirken bağırmak, dövmek, baskı kurmak bir yöntemse, bu yöntem doğru hedefi boşa çıkarır. Çünkü usûlsüz yöntem, gayeyi öldürür.
- İlahi Sistemde de Usûl Vardır
Cenab-ı Hak hiçbir şeyi gelişi güzel yapmaz. Güneşin doğması bile bir usûl iledir. Kur’ân, “Biz her şeyi bir ölçüyle yarattık.” (Kamer, 49) buyurarak, kâinattaki nizama işaret eder.
Yağmurun toprağa inmesi, tohumu çatlatması, bir çekirdeğin ağaç olması… Hepsi ilahi usûldür. İnsan da o sistemin bir parçasıdır. Kalp Hakk’a ulaşmak istiyorsa, bu sisteme uygun bir yürüyüş ile olmalıdır: Tövbe, sabır, ihlas, ibadet ve edep.
- Usûlsüzlük Neden Zararlıdır?
Hedef şaşar: Usûl olmadan niyet bozulur, niyet bozulunca istikamet kaybolur.
İnsan ziyan eder: Doğru bilgi yanlış anlatılırsa, bâtıl gibi görünür.
Toplum zarar görür: Kuralsız mücadele anarşi doğurur; eğitimsiz yargı, adaletsizliği büyütür.
Nefis azgınlaşır: Usûl disiplindir, disiplinsizlik ise nefsi şımartır.
- Peygamberler Bize Usûlü Gösterdi
Hiçbir peygamber, tebliğini aceleyle yapmadı. Her biri halkı önce tanıdı, gözlemledi, hikmetle konuştu. Hz. Musa (as), önce Firavun’un yüreğine ulaşmak için kardeşi Harun ile birlikte yumuşak sözle gitti.
Resûlullah (asm) 12 yıl Mekke’de sadece tevhidi anlattı; sabırla, aşama aşama… Dava doğru idi, ama sabırsız bir yöntemle anlatılsaydı, kimseye ulaşmazdı.
- Günümüz İçin Ne Anlatıyor?
Bugün usûlsüzlük virüs gibi yayıldı. Bilgi var, ama yöntemi yok. İnanç var, ama irfanı yok. Niyet var, ama istikameti yok. Aile terbiyesinde, eğitimde, siyasette, dava anlatımında hep “çabuk sonuç alma arzusu” usûlü yıkıyor.
Usûl; sabır, hikmet, anlayış ve ahlakla kurulur. Kiminle neyi, nasıl, ne zaman ve ne kadar konuşacağını bilmek, ilimdir. İşte bu ilimle yapılan yolculuklar, vuslata çıkar. Aksi takdirde, yolda kalınır, yoran olur ama varan olunmaz.
SONUÇ VE ÖZET:
“Usûl olmadan vüsûl olmaz” sözü, gayeye ulaşmanın edep, hikmet ve yöntemle mümkün olacağını ifade eder. Rabbimizin kâinata koyduğu nizam gibi, ilme, tebliğe ve kulluğa da usûl gereklidir. Usûlsüzlük gayeyi zedeler, nefsi büyütür, ilişkileri bozar. Peygamberler bile hakikati tebliğ ederken yöntemli davranmıştır. Bu nedenle her alanda doğru hedefe ulaşmak için usûl ve ahlâk şarttır. Vuslat ancak usûlle mümkündür.