Bir Çay İçimi: Döken Sen Olsaydın, Dökülen Ben Olsaydım
Bir Çay İçimi: Döken Sen Olsaydın, Dökülen Ben Olsaydım
Geleydin bir çay içimi /
Sen çay dokerdin/
Ben de içimi.
********
Gündelik hayatın en sade, en samimi anıdır bir çay içimi. Fakat bazı çaylar vardır ki, sadece içilmez; paylaşılır, dinlenir, susulur, konuşulur… Çünkü o çay, bardağın değil kalbin buğusudur. Ve bazen bir çayın yanına bir insan eksiktir; öyle bir insan ki, çayı dökerken sen içini dökersin…
“Geleydin bir çay içimi…” Bir insan, bir dost, bir yaren, bir eş, bir kardeş… Ne kadar kısa bir zaman istiyor: “Bir çay içimi…” Ama içine ne çok şey sığdırıyor: Hasret, özlem, sitem, bekleyiş, kırgınlık, umudun son kırıntısı… Ve ne kadar zarifçe söyleniyor: “Geleydin…” Gelmedin demiyor, suçlamıyor, haykırmıyor; sadece sitemle bekleyen bir yürek var.
“Sen çay dökerdin, ben de içimi…” Ne büyük bir teselli, ne derin bir ihtiyaçtır “anlaşılmak” ve “dinlenmek.” İnsan bazen içini dökecek bir yürek arar; yargılamayan, susturmayan, hızla çözüm sunmayan… Sadece yanında oturan, çay döken bir yürek…
Modern Zamanlarda Kaybolan Dinleme Sanatı
Bugün çaylar hala kaynıyor, bardaklar doluyor, masalar donatılıyor. Ama o çayın yanında oturan kalpler boş, kulaklar sağır. Sohbet yerini monologlara, dostluk yerini takipçilere, dertleşme yerini paylaşımlara bıraktı. Herkes konuşuyor ama kimse duymuyor. Çaylar içiliyor ama kimse içini dökemiyor.
Oysa bazen sadece dinlemek bir sadakadır. Bir çayın yanına oturup, karşındakine “anlat” diyebilmek, “Ben buradayım” demektir. Ve bazen en büyük terapi, sessizce dinlenen bir iç dökmedir. Çünkü söz, kalpten çıktığında bir başka kalpte yankı bulur.
Çayın Kıymeti ve İç Döküşün Hikmeti
Çay, Anadolu’da sadece bir içecek değildir. O bir muhabbettir, bir bekleyiştir, bir “gitme, daha anlatacaklarım var” demektir. Ve iç döküş, insanın içini arındırdığı, hafiflediği bir ibadettir adeta.
İşte bu yüzden, bazen bir çay içimi bir ömre bedel olabilir. Ve bazen bir dost, bir dua gibi gelebilir; seni dinlerken sen kendini bile duyarsın. Ama ne acıdır ki, nice kalpler bir çay içimi hasretine mahkûm yaşar.
Geleydin…
Belki gelseydin, içimi dökseydim… Belki kelimelerim bardakta buğulanır, susuşlarım yudumlanırdı. Ama sen gelmedin. Ve ben içimde kaldım…
Özet:
Bu makalede “Geleydin bir çay içimi / Sen çay dökerdin, ben de içimi” mısrasından hareketle, insanın anlaşılma, dinlenme ve içini dökme ihtiyacı işlenmiştir. Günümüz dünyasında ilişkilerin yüzeyselleştiği, gerçek dostlukların azaldığı vurgulanır. Bir çay içimi kadar kısa ama derin bir sohbetin insan ruhunda nasıl bir yankı bıraktığı anlatılır. Makale, okuyucuyu kalpleriyle dinlemeye, küçük zamanları büyük dostluklara dönüştürmeye ve kıymet bilmeyi hatırlamaya çağırır.