EN BAHTİYAR KİMDİR? KABRE GİDEN YOLDA EN DOĞRU YOLCU
EN BAHTİYAR KİMDİR? KABRE GİDEN YOLDA EN DOĞRU YOLCU
“En bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebedîyesini, hayat-ı dünyevîye için bozmasın, malayani (faydasız) şeylerle ömrünü telef etmesin; kendini misafir telakki edip, misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin; selâmetle kabir kapısını açıp, saadet-i ebediyeye girsin.”Risale-i Nur**
*******
Hayat, sürekli akan bir nehir gibi bizi bir menzilden diğerine sürükler. Fakat her akışın bir nihayeti vardır. İnsan için o nihayet, dünya ile âhiret arasındaki eşik olan kabirdir. İşte o eşiği huzurla geçen, “en bahtiyar” olandır.
Dünyayı Âhirete Kurban Etmek mi, Âhireti Dünyaya Feda Etmek mi?
Risale-i Nur’da geçen bu mühim hakikat, zamanın en tehlikeli tuzağına işaret eder: Dünya sevgisiyle âhireti unutmak. İnsan, ebedî bir hayat için yaratılmıştır. Ancak günlük telaşlar, geçici lezzetler ve bitmeyen arzular içinde bu hakikati gözden kaçırabilir. Hayat-ı dünyevîye, ebedî bir saadeti kazandıran bir vasıta iken, maksat hâline gelirse insanın ebedî yurdunu yıkıma uğratabilir.
Hayat-ı Ebedîye ve Hayat-ı Dünyevîye Dengesi
Bahtiyar insan; geçici olanı kalıcı olana feda etmeyen, âhireti merkeze alan bir dengeyi kurabilen kimsedir. Evet, dünya küçümsenecek bir yer değildir; ancak onun kıymeti, âhirete olan hizmeti nispetindedir. Tarlada çalışmak değerli olabilir ama asıl olan, o tarlada hangi tohumların ekildiğidir. Dünya, âhiret için bir tarla gibidir. Eken kazanır, unutan kaybeder.
Malayaniyle Ömrü Telef Etmek
Zaman, sermayemizdir. Lakin bu sermaye çoğu kez, faydasız meşgalelerle (malayani) harcanır. Sosyal medya bağımlılığı, lüzumsuz eğlenceler, nefsânî tutkularla geçirilen saatler… Bunların çoğu insanın kalbine gaflet serper. Oysa en kıymetli anlar, insanın ahireti için yaşadığı anlardır.
Kendini Misafir Bilmek
Risale-i Nur’un en latif hakikatlerinden biri, insanın dünyada bir misafir olduğu hakikatidir. Misafir, misafirhanenin sahibine göre hareket eder. Bu dünya bir misafirhane ise, sahibi de elbette Allah’tır. Misafir, kendini ev sahibi gibi görmez. Sahiplenmez. Kibirlenmez. İsyan etmez. Vazifesini yapar, emaneti korur, vaktini değerlendirir ve veda eder. İşte bahtiyar olan da böyledir.
Kabir Kapısını Selâmetle Açmak
Kabir, insanın ebedî yolculuğuna açılan kapıdır. O kapı ya bir zindana, ya bir cennete açılır. Kabri huzurla aşmak isteyen, bu dünyada ilâhî emirleri öncelemelidir. Hayatı, nefsin ve hevânın değil, Kur’an’ın rehberliğinde yaşamalıdır. Çünkü kabir kapısını selametle geçen, saadet-i ebediyeye adım atar. O saadet, dünyada kazanılır. Bahtiyarlık, o kapının ardındaki nurdur.
—
Özet:
Bu makale, Risale-i Nur’da geçen “En bahtiyar odur ki…” ifadesini merkeze alarak insanın dünyadaki imtihanını ve ebedî hayat yolculuğunu anlatmaktadır. Dünyaya aldanmayan, âhireti unutmayan, ömrünü faydasız işlerle tüketmeyen ve kendini misafir bilerek Allah’ın emirlerine göre yaşayan kimsenin, kabri selametle açıp ebedî saadete kavuşacağı vurgulanmıştır. En bahtiyar, en çok âhireti düşünen ve ona hazırlıklı olandır.