Bir Mezarcının Günlüğü: Sessiz Misafirlerin Dili
Bir Mezarcının Günlüğü: Sessiz Misafirlerin Dili
Ben bir mezarcıyım.
Toprağın altına indirilen her insanın ardından son toprağı atan elim, zamanla hayata başka bir gözle bakmayı öğrendi. Benim mesleğim, ölümü taşıyan değil; hayatı hatırlatan bir meslek oldu. Çünkü bir mezarcının günlüğü, toprak altında kalan bedenlerle değil; onların geride bıraktığı sessiz haykırışlarla doludur.
Her Mezarda Bir Ayna
Her defin, bir tefekkürdür aslında. Kimisi zengin, kimisi fakir… Kimisi şöhretli, kimisi bilinmeyen biri… Ama kefenleri hep aynı, toprağı aynı, mezar taşı benzerdir. İşte orada anlar insan, fani olanın hükmü yok. Bir zamanlar dünya için yarışanlar, şimdi aynı toprağın misafiri. Her mezar, bana bir ayna tutar: “Sıra sana da gelecek” der sessizce.
Bir gün bir çocuk defnettik, oyuncakları da yanındaydı. Bir gün yaşlı bir nine, seccadesiyle geldi. Genç bir delikanlı… Evleneceği gün ebedî âleme uğurlandı. Her biri, hayatın bir yönünü fısıldadı kulağıma: “Hazır mısın?” diye…
Toprağın Altında Çürüyen Değil, Üstünde Unutan Var
İnsanlar, ölüleri toprağa bırakır; ama çoğu kendi ölümüyle hiç yüzleşmez. Mezarlıkta toprakla haşır neşir olan bir mezarcı, sadece ölüyü gömmez; dirilere mesaj taşır. Çünkü toprağın altındakiler sessizdir; ama o sessizlik bir haykırıştır aslında: “Ben de senin gibiydim, sen de benim gibi olacaksın.”
Bu hayatta her şey yalan olabilir ama bir gerçek var: Ölüm. Ve ölüm, sadece bir son değil, bir başlangıçtır. Kabirde attığım her kürek toprağın, benim ecelime biraz daha yaklaştığını hatırlatır. Her mezar kazmam, kendi mezarımı biraz daha şekillendirir sanki.
Mezar Taşlarının Lisanı
Mezarlıklar garip yerlerdir. Kalabalık ama sessiz… Her taş, bir hikâye anlatır. Ama anlatmak isteyen çok azdır. Çünkü kalpler bu çağda sertleşti. Ölümü hatırlamak içimizi daraltıyor sanıyoruz. Halbuki ölüm, daraltmaz; hayatı genişletir. Kıymetini artırır. Her gün kazdığım mezar bana şunu öğretiyor: Gerçek saadet, gömülecek kadar mal biriktirmekte değil; gömülmeye hazır bir kalp taşımaktadır.
Benim Vaktim, Onların Sessizliğiyle Dolu
Günüm, definle geçer. Aralarda, boş mezarların başında durur, dua ederim. O sessizlikte büyük bir dil var. Her taş, her kürek, her çukur bana bir şey söyler. Ve ben, onları dinledikçe daha az konuşurum artık. Çünkü mezarlıkta çok şey öğrenirsin ama anlatamazsın herkese. Anlayana zaten bir mezar taşı yeter.
Özet:
Bu makale, bir mezarcının hayatından kesitlerle, ölümün ve mezarlıkların insana verdiği hikmetli dersleri ele almaktadır. Mezarcı, toprağa her cenazeyi defnederken aslında hayatı daha iyi anlamaya başlamış, ölümü bir korku değil, uyanış vesilesi olarak görmüştür. Mezarlık, dünya nimetlerinin geçiciliğini, hayatın fani yüzünü ve kalıcı olanın ahiret olduğunu en açık şekilde anlatır. Bu yazı, ölümle yüzleşmenin aslında daha dolu, daha şuurlu bir hayat yaşamak anlamına geldiğini ibretli bir dille vurgular.