Nûh’un Feryadı: Hakkın Sabırla İmtihanı ve Son Çığlığı
Nûh’un Feryadı: Hakkın Sabırla İmtihanı ve Son Çığlığı
> “Nûh ‘Rabbim’ dedi, ‘Yeryüzünde inkârcılardan hiç kimseyi sağ bırakma!
Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve sadece günahkâr, nankör nesiller yetiştirirler.’”
(Nûh Suresi, 26-27)
Bu ayet, sadece bir peygamberin duası değil; hakkın sabırla imtihanının ve sonunda ilahi bir hüküm talebinin çığlığıdır. Nûh Aleyhisselâm’ın bu sözü, yüzlerce yıllık bir tebliğ mücadelesinin sonunda gelmiştir. 950 yıl boyunca kavmini gece gündüz, gizli açık, her türlü usulle uyarmış; ancak aldandıklarında inatları artmış, taşkınlıkları derinleşmişti.
Peygamber Sabrının Sınırı Var mıdır?
Nûh Aleyhisselâm, şefkat peygamberidir. Tıpkı diğer enbiya gibi, kavmi için yanar, ağlar, dua eder. Ne var ki, bu dua sabırsızlıkla değil; hikmetle dolu bir teslimiyetin, hakkı gözeten bir ferasetin ürünüdür. Çünkü artık hak ile bâtıl arasındaki çizgi netleşmiş, hidayet kapısı kapanmış, inkâr kökleşmiştir.
Peygamberlerin duası nefislerinden değil, vahyin terbiyesiyle şekillenir. Nûh’un duası da şahsi bir öfke değil, insanlık için bir rahmet talebidir. Çünkü bu kavmin varlığı, artık sadece fitne, sapkınlık ve küfrün nesilden nesile taşınması anlamına gelmektedir. Yani fesadın kaynağı olmuşlardır.
Nesil Tahribatı: Peygamberi En Derinden Yaralayan Felaket
Ayet dikkatle incelendiğinde, Nûh’un duasındaki asıl vurgu nesiller üzerindedir:
> “…ve sadece günahkâr, nankör nesiller yetiştirirler.”
Bir toplumun sapması sadece kendisini değil, gelecek nesilleri de etkiler. İnkarcılık kurumsallaşmış, sapkınlık sistemleşmiş, fıtratlar bozulmuş, çocuklar bâtıla mahkûm hale gelmiştir. İşte bu noktada, şefkat-i peygamberî, gazab-ı rahmanîye dönüşür. Çünkü zulüm artık sadece bugüne değil, istikbale de saldırıdır.
Maslahat: Hakkın ve Hidayetin Korunması
Nûh Aleyhisselâm’ın bu duası, bir kavmin helakini değil, insanlığın selametini hedefler. Çünkü bu kavim yer yüzünde adeta virüs gibi yayılmakta, küfrü bulaştırmakta, hakkı örten yeni nesiller üretmektedir. Bu durumda helak, bir intikam değil; bir arındırma, ilahi bir temizlik ve rahmetle gerçekleşen bir tasfiye olur.
Bu duanın ardından gelen tufan da bir “azap” değil, bir “arınma”dır. Tıpkı mikrop yaydıkça bedenin ameliyatla temizlenmesi gibi, bâtıl kök saldıkça yeryüzünün de arındırılması gerekir. Bu, Allah’ın adaletiyle rahmetinin birleştiği bir noktadır.
Bugüne Düşen Mesaj
Nûh’un duası bize şunu öğretir: Hak mücadelesinde sabır sonsuzdur ama hidayet kapıları kapanınca, artık bâtıla hayat hakkı tanımak merhamet değil, zulümdür. Bugün de bâtılı meşrulaştırmak, nesilleri ifsat eden sistemlere sessiz kalmak, Nûh’un kavmine gösterilen tavrın zıddı bir gaflettir.
Zira asıl felaket, sapmış bir birey değil; sapkınlığı sistemleştirmiş bir toplumdur.
Özet
Nûh Aleyhisselâm’ın duası, sabırla geçen uzun bir tebliğ döneminin ardından gelen bir hikmetli feryattır. Kavminin küfrü artık yalnız bugünü değil, geleceği de ifsat edecek düzeye ulaşmıştır. Nûh’un duası, nefsi değil, ilahi maslahat gereği yapılmış bir yakarıştır. Bu dua, nesil emniyeti, hakkın korunması ve insanlığın selameti adına yapılmıştır. Bugüne düşen ders; bâtılı yaşatma merhameti değil, hakkı koruma sorumluluğudur.