Yüz Yıllık Kısır Döngü: Zihniyet Değişmeden Türkiye Değişmez
Yüz Yıllık Kısır Döngü: Zihniyet Değişmeden Türkiye Değişmez
Türkiye, bir asrı aşkın süredir sancılı bir arayışın içinde. Batılılaşma kisvesiyle başlayıp milli-manevi değerlerden kopuşla derinleşen bu arayış, hâlâ daha tamamlanamamış bir kimlik buhranına işaret ediyor. Bu toprakların derin irfanından uzak, köklerinden habersiz ve inançtan kopuk bir zihniyet, yüzyıldır siyaseti de, toplumu da, düşünceyi de esir almış durumda. Bu zihniyetin alamet-i farikası ise, şahıslar üzerinden yapılan sığ muhalefet, yıkıcı dil, proje ve vizyon yoksunluğudur.
Şahıslara Saldır, Millete Hakaret Et, Boşa Yürü
Bu zihniyet için önemli olan ülkenin geleceği değil, mevcut iktidarın yıpratılmasıdır. Eleştirinin bile bir ahlakı, bir üslubu, bir amacı olması gerekirken; bunlarda ise sadece kin, nefret ve alay var. Hakikatin değil hakaretin, çözümün değil çelişkinin peşindeler. Her seçim döneminde aynı senaryo:
– “Diktatör!”
– “Yobaz!”
– “Geri kafalı!”
– “Karanlık çağ!”
Ne proje var, ne hayal, ne istikamet. Tek sermayeleri, düşmanlaştırmak. Çünkü kendi fikirleri yok; kendilerini, başkasının hatası üzerine tanımlıyorlar.
Heykel ve İçki: Zihniyetin Sembolü
Bu zihniyetin yüz yıldır ürettiği tek şey sembollerdir. Gerçek bir kalkınma değil; heykellerle, içki festivalleriyle, maneviyatı aşağılayan sözlerle topluma yön vermeye çalıştılar. Koca şehirlerde fabrika yerine heykel diken, milletin ruhunu okşayacak projeler yerine gece kulüplerini “medeniyet” sayan bu bakış açısı, halktan her zaman tokat yemiştir. Ama ders almadılar. Çünkü maksadın millete hizmet değil, milletin ruhunu törpülemek olduğu aşikâr.
Bu Topraklar Ruhu Olanları Sever
Anadolu; sadece coğrafya değildir, ruhtur, medeniyettir, maneviyattır. Bu topraklar, hikmetle konuşanı anlar, kalpten hizmet edeni sever. Yüzyıllık batı taklitçiliği, bu milletin ruhuna işlememiştir. Gönüller hâlâ bir Ebu Eyyub el-Ensari’yi, bir Mevlana’yı, bir Yunus Emre’yi, bir Akşemseddin’i arar. Ama bu zihniyetin lügatinde bu isimler yoktur. Çünkü onların aklı Batı’dadır; gözü kendi milletini aşağılamada, dini değerleri küçümsemededir.
Zihniyet Değişmeden Türkiye Değişmez
Problem iktidar değil, muhalefettir. Hatta Problem bir parti ya da şahıs bile değil; meselemiz bir zihniyet meselesidir. Bu zihniyet, kabuk değiştirerek yaşasa da özünde hep aynı kalmıştır. Kutsalları küçümseyen, halkı hor gören, inananı dışlayan, milli olanı “çağdışı” gören bir kısır döngü… Ve bu döngü kırılmadıkça, bu toprakların gerçek potansiyeli asla açığa çıkmayacaktır.
Hikmetle Anlamak Gerek
Kur’an’da Firavun’un kıssası anlatılırken, sadece zulmü değil; Firavun’un halkı nasıl aldattığı da vurgulanır:
“Firavun kavmini küçümsedi de onlar ona itaat ettiler…”
(Zuhruf, 54)
Tarih, halkını küçümseyenlerin büyüyemeyeceğini; maneviyatı hor görenlerin huzur bulamayacağını göstermiştir.
Bu millet, vizyonu olanı da; milletiyle barışık olanı da; inançla, aşkla, şuurla yürüyeni de bilir ve sever. Kuru gürültüye, anlamsız sloganlara, taş atmaktan başka mahareti olmayanlara ise cevabını her defasında vermiştir. Ve vermeye de devam edecektir.
Özet:
Bu makale, Türkiye’de yüz yıldır süregelen, şahıslar üzerinden siyaset yapan, proje ve vizyondan yoksun, halktan ve maneviyattan kopuk zihniyeti eleştiriyor. Muhalefetin eleştiri değil, saldırı üslubu kullandığı; millete hizmet yerine milleti küçümseyen bir anlayışla hareket ettiği vurgulanıyor. Heykel ve içki gibi semboller üzerinden oluşturulan “medeniyet” algısının milletin değerleriyle çeliştiği ifade ediliyor. Türkiye’nin gerçek kalkınması için bu zihniyetin değişmesi gerektiği vurgulanırken, milletin hakikat, hikmet ve hizmetle yoğrulmuş ruhunun bu yapay yapıları reddettiği belirtiliyor.