Kur’an’ın Hakikati, Çelişkisizliği, Derinliği, Düşündürme Vazifesi)
Kur’an’ın Hakikati, Çelişkisizliği, Derinliği, Düşündürme Vazifesi)
Nisâ Suresi 82. Ayet (Meali):
> “Onlar hâlâ Kur’an’ı gereği gibi düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkası tarafından olsaydı, onda birçok çelişkiler bulurlardı.”
(Nisâ, 4/82)
- Muhammed Suresi 24. Ayet:
> “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?”
- Sad Suresi 29. Ayet:
> “(Bu Kur’an,) ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.”
- İsra Suresi 88. Ayet:
> “De ki: ‘Eğer insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar, birbirlerine destek olsalar bile onun bir benzerini getiremezler.’”
- Bakara Suresi 2. Ayet:
> “Bu, kendisinde şüphe olmayan bir Kitap’tır. Takva sahipleri için bir hidayettir.”
- Yunus Suresi 37. Ayet:
> “Bu Kur’an Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş değildir; ancak, kendinden öncekileri tasdik eder ve Kitab’ın açıklamasıdır. Onda şüphe yoktur, âlemlerin Rabbi’ndendir.”
- Hicr Suresi 9. Ayet:
> “Şüphesiz, o Zikri (Kur’an’ı) biz indirdik ve elbette biz koruyacağız.”
Makale: “Çelişkisiz Hakikat: Kur’an ve Zihinlere Açılan Kapı”
İnsanlık tarihi boyunca hakikati arayanlar, iki yolda yürüdüler: Akıl ve vahiy. Akıl, insana verilmiş en büyük cevherdi; ama sınırlıydı. Vahiy ise sınırsız kaynaktan gelendi; ama onu anlamak yine aklın dikkatli bir kullanımıyla mümkündü.
İşte Kur’an, bu iki nimetin birleştiği en büyük rahmetti.
Kur’an, sadece bir dua kitabı, sadece bir ahlâk risalesi ya da sadece bir hukuk metni değildir. O, bir düşünce inşasıdır. Ve Rabbimiz, bu kitabı boş yere göndermediğini belirtirken insanı hep düşünmeye çağırır:
> “Onlar hâlâ Kur’an’ı gereği gibi düşünmüyorlar mı?”
(Nisâ, 82)
Bu çağrı bir sitemdir. Çünkü Kur’an, okundukça değil, düşünülerek yaşandıkça açılır. Yüzeyde bir mesaj, derinde binlerce hikmet vardır. Ayetlerin her biri, kalbin ve aklın birlikte çalıştığı bir laboratuvardır. O yüzden başka bir ayette bu defa şöyle sorulur:
> “Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?”
(Muhammed, 24)
Bu sorular, sadece inanmayanlara değil, inanan ama tefekkür etmeyenlere de yöneliktir. Çünkü Kur’an’da sadece iman değil, idrak de talep edilir.
Bugün bir kitap hakkında hüküm vermek için insanlar ne yapar? Yazarına bakar, sistematiğine, tutarlılığına ve özgünlüğüne dikkat eder. Kur’an ise 23 yılda, farklı coğrafyalarda, farklı konularda inmiş ama çelişkisizlikle malûl bir kitaptır.
> “Eğer o Allah’tan başkası tarafından olsaydı, onda birçok çelişkiler bulurlardı.”
(Nisâ, 82)
Peki Kur’an’da çelişki bulunmamasının sırrı nedir? Bu sorunun cevabı sadece ilahî menşeine değil, onun zamanlar üstü mesajına bağlıdır. Kur’an, çağlar üstü bir hakikati taşır. Ne zaman okunursa okunsun, yeni bir şey söyler. Çünkü kendisi diri, hayat verici bir metindir. Bir başka ayette bu yüzden şöyle buyrulur:
> “O, mübarek bir kitaptır ki, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye indirilmiştir.”
(Sad, 29)
Kur’an bir öğretmen gibidir; ama öğrenci istemedikçe konuşmaz. Onun dili, kalbe göre açılır. Kalp kilitliyse, ne kadar okunsa da bir sır vermez. Ama kalp anahtarıyla açılırsa, içinden rahmet taşar.
Sonuçta Kur’an; düşünceyle, imanla, niyetle açılır. Çelişkisizliği, ilahîliği gösterirken, derinliği ise insanı sürekli yeniden inşa eder. Onunla düşünen, hakikati fark eder. Onu anlamadan geçen bir ömür ise, kalbi açık ama zihni kapalı bir ömürdür.
Makalenin Özeti:
Nisâ Suresi 82. ayeti, Kur’an’ın çelişkisiz yapısını ve ilahî menşei olduğunu vurgular. Bu ayetle birlikte benzer birçok ayette Kur’an’ın düşünmeye, akletmeye ve derin tefekküre çağırdığı görülür. Kur’an, yalnız okunmak değil, derinlemesine düşünülmek üzere indirilmiştir. Onun çelişkisizliği, zamana yayılmış nüzulüne rağmen tutarlılığı ve her çağda geçerliliği, Allah kelamı olduğunun en büyük delilidir. Bu nedenle, Kur’an’ı anlayarak okumak ve her ayetin hayatımıza ne dediğini sorgulamak, imanın derinleşmesine vesile olur.