Kâinatın Sönüşü: “İzeş-Şemsu Kuvviret” Üzerine Bir Tefekkür
Kâinatın Sönüşü: “İzeş-Şemsu Kuvviret” Üzerine Bir Tefekkür
Kur’ân’ın veciz ifadelerinden biri olan “İzeş-şemsu kuvviret” (Güneş dürüldüğü zaman) (Tekvir. 1) ayeti, hem dil hem ilim hem de iman açısından derin manalar taşır. Bu kısa ayet, kıyametin kozmik bir işareti olarak Güneş’in başına gelecek bir olayı haber verir. Fakat bu haberin içinde yalnız kıyametin korkusu değil, aynı zamanda ilahî kudretin azameti, dünyanın faniliği ve ebediyetin işareti gizlidir.
Kelimenin Lügavî ve Kur’ânî Anlamı
“Kuvviret” fiili, Arapçada “küvvira” kökünden gelir. Bu kelime, “dürmek, sarmak, yuvarlayarak katlamak” anlamlarına gelir. Eski Araplar, sarığı başa sararken bu fiili kullanırdı. Yani “sarığın kat kat dolanması, etrafı kuşatması” anlamında kullanılır.
Ayette ise bu kelime mecazî bir kudretle Güneş’e uygulanmıştır. “Güneş dürüldüğünde” ifadesiyle Güneş’in fonksiyonunu yitirmesi, ışığını kaybetmesi, adeta sarılıp söndürülmesi manası taşır. Bu ifade, hem görsel hem de manevi olarak bir sonu, bir kapanışı ve büyük bir değişimi tasvir eder.
Bilimsel Yorum ve Kozmik Süreç
Bugünkü astronomi bilgisiyle bakıldığında Güneş’in de bir ömrü vardır. Güneş, hidrojenini helyuma dönüştürerek enerji üreten dev bir nükleer fırındır. Ancak bilim adamlarına göre Güneş bu yakıtı bir gün tüketecek, önce şişecek (kırmızı dev evresi), ardından dış katmanlarını uzaya savurup küçülerek “beyaz cüce” hâline gelecek, sonunda da tamamen sönmeye yüz tutacaktır.
Bu süreç, milyonlarca yıl alacak olsa da, Kur’ân’ın “dürülmek” ifadesiyle tarif ettiği bu değişen çöküş, dikkat çekici bir benzerlik taşır. Güneş’in ışığını kaybetmesi, yapısının büzülmesi, enerjisinin bitmesi, bir sarığın sökülmesi veya dürülmesi gibi görsel bir inkıraz halidir.
Dolayısıyla “kuvviret” kelimesi, hem mecazî hem de bilimsel olarak tam isabetli bir tanım olarak karşımıza çıkar. Güneş bir gün sönecek; dünya da ışıksız, ısısız, hayatsız kalacaktır. Kur’ân, o nihai sona işaret ederek insanı uyarır: “Bak, her şeyin bir sonu var. Sen de fanisin. Bâkî olanı ara!”
İmanî Derinlik ve Hikmet
Bu ayet, sadece kozmik bir haber değil, aynı zamanda kalplere indirilen bir ikazdır. Güneş bile bir gün sönecekse, insanın gururu, malı, saltanatı ne kadar kalıcı olabilir? Her sabah doğan Güneş, hayatı hatırlatırken; onun batışı da bir gün her şeyin son bulacağını fısıldar.
İşte bu fısıltıyı haykıran bir sestir bu ayet. “İzeş-şemsu kuvviret”, bir kıyamet betimlemesinden çok daha fazlasıdır: faniliği ilân eden bir hakikat levhasıdır. O levhayı gören akıl, başını önüne eğer; o sesi duyan kalp, ebedi güneşe yönelir: “Allah’ın nuru, ne Güneş gibi söner, ne de faniler gibi biter.”
Özet:
“İzeş-şemsu kuvviret” ayetindeki “kuvviret” kelimesi, “dürülmek, sarılmak, büzülmek” anlamına gelir ve Güneş’in bir gün görevini yitireceğine işaret eder. Bilimsel olarak Güneş’in bir ömrü olduğu ve zamanla söneceği bilinmektedir. Bu ayet, hem ilahî kudretin büyüklüğünü hem de dünyanın faniliğini anlatır. Güneş gibi bir kudret nişanesi bile sona erecekse, insana düşen, fanilik içinde bâkî olanı aramaktır.