İttihadın Ruhu: Hayatın ve Dirilişin Sırrı
İttihadın Ruhu: Hayatın ve Dirilişin Sırrı
“Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkarane ittihad gittiği vakit, manevî hayat da gider.” (Tarihçe-i Hayat)
“Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir.” der Bediüzzaman. Bu ifade, yalnızca sosyal birlikteliğe değil, bütün varlık âlemine hükmeden ilahî bir kanunun özetidir. Çünkü hayat, başıboşluğun değil; birlik, düzen, intizam ve uyumun meyvesidir.
Hayatın Şartı: Vahdet ve Uyum
Bir bedeni düşünelim: kalp kendi başına atsa, akciğer kendi temposunda çalışsa, sinirler rastgele sinyaller yollasa… O bedende hayat kalır mı? Kalmaz. Zira hayat, her bir parçanın diğerine uyumla çalıştığı ittihadî bir nizam ister. Bu uyum gittiğinde, hayat da gider. Vücut dağılır, can uçar.
Tıpkı bunun gibi, bir millet, bir cemaat, bir aile yahut bir dava, ancak ittihad ile hayat bulur. Kalpler ayrıysa, menfaatler çatışıyorsa, fikirler birbirini iptal ediyorsa, orada manevî hayat yaşanmaz. Ceset ayaktadır belki ama ruh çoktan çekilmiştir. Göz görür ama fer yoktur. Söz vardır ama tesir yoktur. Kalabalık vardır ama kuvvet yoktur.
İmtizaçkârane İttihad: Zoraki Değil, Gönüllü Uyum
Burada bir başka hakikate parmak basılır: İmtizaçkârane ittihad… Yani zorla, baskıyla, yapay bir birliktelik değil; kalpten gelen, içten içe birbirine kaynamış bir beraberlik… Gerçek manada hayat ancak böyle bir ittihad ile doğar. Zira görünürdeki birlik yetmez; gönüller birleşmeli, idealler aynı gökte doğmalı, hedef bir olmalıdır.
Toplumda huzurun, İslam ümmetinde dirilişin, ailede saadetin, cemiyette barışın sırrı buradadır. Allah’ın emrettiği vahdet, yalnız bir arada durmak değil; birbirinin dertleriyle dertlenmek, yükünü paylaşmak, sevinciyle sevinmek demektir. Tıpkı bir beden gibi, bir göz ağrısa tüm bedenin sızlaması gibi…
İttihadın Gitmesi: Manevî Ölüm Başlar
İttihad gittiğinde, hayat gibi maneviyat da kaybolur. Kalpler kararır, niyetler bozulur, emeller ayrılır. Bu durumda hak, bâtıla karşı zayıf düşer. Batıl cephesi ise şeytanın ilhamıyla tefrikayı körükler, ayrılığı teşvik eder.
Bugün ümmetin hâli, bu cümlede gizlidir: İttihad bozulmuş, hayat çekilmiştir. Diriliş yeniden hayat bulmakla mümkündür. Hayat ise ancak ittihadla mümkündür. Demek ki, bu çağın en büyük cihadı; kalpleri birleştirmek, akılları bir maksada yöneltmek, elleri bir işe kenetlemektir.
Özet:
Hayat, yalnızca biyolojik bir varoluş değil; birlik, bütünlük ve uyumla doğan ilahî bir nimettir. “Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir” ifadesi; gerek beden, gerek toplum, gerek ümmet bazında, hayatın ancak gerçek birliktelikle var olabileceğini anlatır. Bu birlik kaybolduğunda, manevî hayat da söner. Dirilişin, gücün ve saadetin sırrı; samimi, içten ve gayeye yönelik bir ittihaddır.