Kâinat Sofrası: Nimette Saklı Kudretin Sessiz Şehadeti
Kâinat Sofrası: Nimette Saklı Kudretin Sessiz Şehadeti
“Güya kâinat, gül çiçeğinin yaprakları ve mısır sünbülünün gömlekleri gibi birbiri içinde sarılı, yüz binler ayrı ayrı, çeşit çeşit sofralardır ki, o sofralar adedince ve onlardaki taaınlar ve nimetler miktarınca diller ile ve ayrı ayrı, külli ve cüz’i lisanlar ile bir Rahman-ı Rezzakı, bir Rahim-i Kerimi bütün bütün kör olmayana gösterir.”(Şualar)
1. Giriş: Varlığın Derinliklerine Açılan Pencere
İnsan, varlık âlemini sadece bakarak değil, görerek ve okuyarak anlamlandırmakla sorumlu bir misafirdir. Bu misafirlik öyle bir sofraya denk gelir ki, o sofra her varlıkta yeniden kurulur. Bir mısır tanesinde sarılıp saklanan bin lezzet; bir çiçekte, bir yaprakta hissedilen güzellik; insanı sadece hayran bırakmaz, aynı zamanda düşündürür: Bu kadar farklı, bu kadar bol, bu kadar hikmetli ikram kimin elinden çıkmaktadır?
2. Kat Kat Sarılmış Sofralar
Bediüzzaman’ın ifadesiyle kâinat, bir gül çiçeği gibi kat kat sarılmış sofralardan ibarettir. Her yaprağın altında ayrı bir renk, ayrı bir desen; her desenin içinde ayrı bir hikmet saklıdır. Mısırın zarif gömlekleri arasında gizlenen taneler gibi, kainatta da her varlık tabakası, iç içe geçmiş nimet halkalarıyla doludur.
Toprağın altında saklananlar, atmosferde dağıtılan oksijen, yeryüzünün renkli meyveleri, gökyüzündeki yıldızlarla çevrili manzaralar… Hepsi bir sofradır. Ve o sofralar sadece mideye değil, kalbe, akla, ruha da ikram sunar.
3. Nimetler Diliyle Konuşan Bir Kâinat
Her nimet, lisan-ı haliyle konuşur. Elma, “Beni kim tattırıyor?” der. Arı, “Bu sistem kimin hikmetiyle işler?” diye fısıldar. Süt, bal, üzüm, nar… Hepsi susmuş görünürken aslında Rahman ve Rezzak olan Allah’ın isimlerini dillendirir.
Bu nimetler sadece sayıca değil, kalite ve sistem açısından da hayranlık uyandırır. Zira her birinin arkasında ölçü, denge, zamanlama, estetik ve ihtiyaç gözetilmiştir. Bunlar tesadüfün değil, bir Rezzak-ı Kerim’in elinin işaretleridir.
4. Kör Olmayana Açık Şehadet
Kör olmayan bir göz, duymayan bir kulak, işlemeyen bir kalp için bu hakikat açıktır: Kainat, susmaz bir Kur’an’dır; her nimeti bir ayettir; her sistem bir sure, her varlık bir kelimedir. Kim dikkatle bakarsa, Rahman olan Allah’ı görür gibi olur.
Bu sofralar sadece ihtiyaç gidermek için değildir; şükür vesilesidir. İnsanın Rabbini tanımasına, Ona bağlanmasına ve nihayet Onunla kulluk bağını kurmasına bir vesiledir.
5. İnsana Düşen: Şükrün Şuuruyla Bakmak
İnsanın görevi bu sofraları sadece tüketmek değil, anlamaktır. Her nimet, bir davetiyedir. “Beni vereni düşün” diyen bir çağrıdır. O halde bu çağrıyı duymak, ona cevap vermek, her lokmanın ardından şükürle secde etmek, insana en layık duruştur.
SONUÇ VE ÖZET:
Kâinat, iç içe geçmiş sofralarla doludur. Her bir nimet, Rezzak-ı Kerim olan Allah’ın bir ikramı ve aynı zamanda bir delilidir. Çiçeklerin yapraklarından mısırın gömleklerine kadar her şey, açık bir lisanla Allah’ın varlığını, birliğini, rahmetini ve kudretini ilan eder. Kör olmayan her göz bu şehadeti görebilir. İnsana düşen, bu nimetleri şükürle karşılamak ve arkasındaki kudreti idrak etmektir.