Gizli Tohumdan Görkemli Ağaca: Hafâ Türâbında Meziyet

Gizli Tohumdan Görkemli Ağaca: Hafâ Türâbında Meziyet

“Meziyetin Varsa Hafâ Türâbında Kalsın, Tâ Neşvünema Bulsun”

1. Giriş: Meziyetin Hikmetle İmtihanı

İnsan sahip olduğu meziyetleri, yani yetenek, ilim, hikmet veya güzel ahlak gibi hasletleri derhâl göstermek, takdir edilmek ister. Fakat hakikatin terbiyesi farklıdır. Meziyet, erken açmış bir çiçeğin güneşte kavrulması gibi, zamansız sergilendiğinde faydadan çok zarara sebep olabilir. Bu yüzden “Meziyetin varsa hafâ türâbında kalsın, ta neşvünema bulsun” denmiştir. Yani meziyetin gizliliğin toprağında kalmalı, derinleşmeli, olgunlaşmalı, kemale erdiğinde ise vaktiyle ortaya çıkmalıdır.

2. Hafâ: Gizlenişin Hikmeti

“Hafâ” Arapça asıllı olup “gizlilik, bilinmezlik, perde arkasında kalma” anlamlarına gelir. Türâb ise topraktır. İnsanın yaradılış hamuru da topraktandır; olgunlaşma süreci de toprak gibi sabırla olur. Tohum, hemen çiçek vermez. Önce toprağa gömülür, çürür, erir, sabreder… Sonra filiz verir, büyür ve sonunda meyve verir. Meziyetlerimiz de böyledir: Bir meziyetin kemale ermesi için sabır, gizlilik ve zaman gerekir.

3. Erken Güneşe Maruz Meziyetin Helâki

Toplumda sıkça rastlanan bir hakikat vardır: Kendisinde küçük bir bilgi yahut beceri gören insan, hemen sahneye atılır. Takdir arar, görünür olmak ister. Oysa meziyet, aşırılıkla değil, mahviyetle değer kazanır. Gizli meziyetin kemali, kibirle değil tevazuyla ortaya çıkar. Çünkü gösterilen meziyet, kıymetini halkın eline bırakır; gizlenen meziyet ise Allah’ın takdirine arz olunur.

4. Tarihten Bir Nümuneler

Bediüzzaman Said Nursî, gençliğinde büyük bir ilme sahip olmasına rağmen, nefsine değil hakikate hizmet yolunu seçmiş; en ağır şartlarda dahi ilmini ve hikmetini gizlemeyi bilmiştir. İmam-ı Gazâlî, kalbî çalkantılar döneminde ilmini bir kenara bırakmış, nefsini terbiye ettikten sonra asıl “ihya”yı gerçekleştirmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) dahi, Mekke döneminde risaletin nurunu sabırla taşımış; on üç yıl boyunca meziyetini, risalet vazifesini gizli veya mutedil yollarla taşımış; zamanını beklemiştir. Bu, hakikat yolunun edebidir.

5. Köklenmeden Meyve Beklenmez

Toprakta kalmayan bir tohumun meyve vermesi mümkün değildir. Aynı şekilde, kökleşmeyen bir meziyetin istikamet üzere meyve vermesi beklenemez. Hafâ, meziyetin terbiyesidir. O meziyetin içini doldurur, kalbini süzer, yönünü tayin eder. Zamanı geldiğinde ise kendiliğinden parlar. İşte o vakit, hem halk nezdinde faydalı olur, hem de sahibine yük olmaz.

SONUÇ ve ÖZET:

Meziyetler, hemen sergilenmek için değil; sabırla olgunlaştırılmak, hikmetle işlenmek içindir. “Meziyetin varsa hafâ türâbında kalsın, ta neşvünema bulsun” sözü, bizi kibirden, gösterişten, zamansızlıktan koruyarak hakiki kemale ulaşmaya davet eder. Çünkü gizlenen, sabredilen ve Allah’a adanan meziyet, meyvesini vaktiyle verir ve sahibine şeref değil, hizmet kapısı olur. Gerçek kemal, halkın alkışında değil, Hakk’ın rızasında aranmalıdır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 10th, 2025