Anlatmanın Hikmeti

Anlatmanın Hikmeti

Arapça Metin:
قَالَ عَلِيٌّ:
«حَدِّثُوا النَّاسَ بِمَا يَعْرِفُونَ أَتُحِبُّونَ أَنْ يُكَذَّبَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ.»
Türkçe Metin:
Hz. Ali diyor ki:
“(Dinî konularda) insanlara anlayacakları şeyleri aktarın (yadırgayacakları türden bilgileri bırakın). Allah ve Resulü’nün yalanlanmasını ister misiniz?”
(Buhârî, İlim, 49.)
Sayfanın sol kısmında dikey olarak yazılmış, başka bir hadise ait olduğu anlaşılan Arapça metin bulunmaktadır:
عَنْ شُعْبَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ: أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

Aklın Kaldırmadığı Yük, İmanın Üzerine Çöker

> “İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın. Allah ve Resulü’nün yalanlanmasını mı istiyorsunuz?”
(Hz. Ali – Buhârî, İlim, 49)

Dinin tebliği sadece bir söz aktarımı değil, bir hikmet aktarımıdır. Hikmet ise, bilgiyi yerine, zamanına ve muhatabına göre vermek demektir. Hz. Ali’nin bu sözünde, dinin anlatımındaki derin incelik ve tebliğdeki büyük bir sorumluluk ortaya konmaktadır. Her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir. Zira aklın kaldıramadığı bir hakikat, kalpte inkâr doğurabilir. Oysa maksat, insanı hakikate yaklaştırmaktır; uzaklaştırmak değil.

İlmin Taşıyıcısı Değil, Taşlayıcısı Olmamalı

Tebliğ ehli bir mümin, elinde cevher taşıyan bir emanetçidir. Fakat bu cevheri çamura düşürmeden, muhatabın ruhuna uygun şekilde sunmalıdır. Anlatılan hakikatler; zaman, zemin ve zihin hazır değilse, kıymeti bilinmez, hatta yalanlanabilir. Bu da Allah ve Resulü’nün inkârına giden yolu aralayabilir. Hz. Ali’nin uyarısı bu açıdan hem bir edep hem de bir davet metodolojisidir.

Günümüzde Anlatımın Şekli Sorunlu

Bugün sosyal medya, kürsüler, sohbet halkaları hatta kimi eğitim ortamları; bilginin çok ama hikmetin az olduğu yerler haline geldi. Ağır ilmî meseleler, içtihadî konular, hatta tasavvufun derin sırları; genç, hazırlıksız ya da altyapısı zayıf insanlara rastgele aktarılmakta. Bu da ya inkâr, ya şüphe, ya da anlamsız ezberler doğurmaktadır. Bazı gençler, İslam’ın makul olmadığını zanneder hâle gelmekte, bazıları ise Allah ve Resulü hakkında vesveselere düşmektedir.

Anlatılmadığında Ne Olur?

Hakikatin itibarı zedelenir. İnsanlar anlamadıkları bir şeyi inkâra meylederler.

Muhataplar dinî bilgiden ürker. Dinin ağır ve katı olduğunu düşünürler.

İslami ilim halkalarında kopukluk oluşur. Gençler “bize göre değil” diyerek uzaklaşır.

Bid’at ve hurafe güçlenir. Doğru anlatılmayan hakikat, boşluğu hurafeye bırakır.

Anlatmanın Adabı: Kime, Ne Zaman, Ne Kadar?

Ayetlerdeki sıralamaya dikkat: Kur’an’da bile hüküm ayetleri, iman ve ahlak temellerinden sonra inmiştir.

Hz. Peygamber’in metodu: Herkese seviyesine göre konuşmuş, bazı derin meseleleri sadece ehline açmıştır.

Basamaklı öğretim esas alınmalı: Dini eğitimde merhale (aşama) esas alınmalı, doğrudan derin konulara girilmemelidir.

Muhatabı tanımak önemlidir: Hedef, doğruyu pat diye söylemek değil, doğruyu muhatabın gönlüne indirerek işlemektir.

Tebliğde Hikmet, Zamanın Diliyle Konuşmaktır

Bugün hikmetli anlatım; sadeleştirmek, örneklendirmek, asrın idrakine uygun dille açıklamak, imaj, video ve hissiyatla desteklemekle mümkündür. Dili ağırlaştırmak değil, akılları aydınlatmak esastır. Hz. Ali’nin bu sözü, çağdaş tebliğcilerin en önemli ölçüsüdür: “Hakikati öyle anlat ki, hem gönle girsin hem akılda yer tutsun.”

Özet:

Hz. Ali’nin “İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın” sözü üzerine yazılan bu makalede, dinî bilgilerin muhatabın seviyesine göre aktarılması gerektiği vurgulanmıştır. Aksi halde, Allah ve Resulü’nün yalanlanması gibi ağır bir sonuçla karşılaşılabileceği ifade edilmiştir. Günümüzde bu ilkeye uyulmaması, özellikle genç nesilde inkâr, şüphe ve uzaklaşmaya yol açmakta; dinin ruhunu zedelemektedir. Çözüm ise hikmetli, merhale esaslı, sade ve sevgiyle yapılan anlatımdadır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 10th, 2025