HAYATI VE DÜNYAYI ÖZETLEMEK MÜMKÜN OLSA…
HAYATI VE DÜNYAYI ÖZETLEMEK MÜMKÜN OLSA…
Hayat… Göz açıp kapayıncaya dek geçen bir zaman parçası mı? Yoksa ebedî bir yolculuğun başlangıç durağı mı? Dünya… Geniş göğü, yeşil toprağı, denizi ve dağlarıyla bir yurt mu, yoksa geçici bir konaklama mı? Bu sorular, sadece felsefenin değil; aynı zamanda kalbin, ruhun ve vicdanın da sorularıdır.
İnsanoğlu, bu dünyada gözünü açtığında sorumluluklarla tanışır. Henüz çocukken bile farkında olmadan zamana borçlanmaya başlar. Her gün biraz daha büyür, biraz daha tüketir, biraz daha yaklaşır sona. Ama hayatın hakikatini anlamak, yaş almayla değil, idrakle mümkündür.
1. HAYAT: EMANET, İMTİHAN VE HİZMET
Hayat bir armağandır ama gelişiyle birlikte sorumluluk da getirir. Nefes alabilmek için hiçbir bedel ödemeyen insan, aslında her nefesle bir hesap defteri doldurur. Kur’ân’ın ifadesiyle:
> “Hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı.”
(Mülk, 67/2)
Hayat, bu ayetteki gibi bir imtihan sahasıdır. Eşya, hadiseler, insanlar; hepsi birer soru gibidir. Her günümüz, cevabını bizden bekleyen bir sınav kâğıdıdır. Bu imtihanı fark edemeyenler, hayatı sadece yemek, içmek, eğlenmek sanır. Oysa bu dünya, bir hizmet yeridir; ücret yeri değil.
2. DÜNYA: ALDATAN BİR GÖLGE Mİ, GERÇEK BİR AYNA MI?
Dünya, dıştan bakıldığında cazip bir süs gibidir. Ama hakikatte, fani olanın parıltısından ibarettir. Güzelliği geçici, sahipliği yanıltıcıdır. İnsanı ne kadar oyalarsa, o kadar uzaklaştırır hakikatten. Kur’ân bunu şöyle ifade eder:
> “Dünya hayatı ancak bir oyun ve oyalanmadır. Elbette âhiret yurdu, takvâ sahipleri için daha hayırlıdır.”
(En’âm, 6/32)
Dünya, bir ayna gibidir. Ona bakan, kendini görebilir; ama aynayı perde zanneden, kendi suretinden başka bir şey göremez. Dünya, Allah’ın kudretini ve sanatını gösteren bir sergidir. Onu geçici sananlar üzülür, ama bir geçit olduğunu bilenler hazırlanır.
3. HAYATIN ÖZETİ: GELDİN, GÖRDÜN, GEÇTİN
İnsanoğlunun dünya hayatı bir cümleyle özetlenebilir: “Doğdu, yaşadı, öldü.” Ama bu cümlede asıl olan “nasıl yaşadı” kısmıdır. Kimisi iz bırakır, kimisi silinir gider. Kimisi toprak altında yeniden yeşerir, kimisi orada çürür.
Hayat; niyet, sabır ve gayretle güzelleşir. Dünya; şükür, kanaat ve hizmetle anlam kazanır. Gerçek kurtuluş, fani olanda ebedî olanı bulmaktır. Dünya, Allah’a giden yolda bir köprüdür; köprüde mesken tutulmaz, sadece geçilir.
SONUÇ: YAŞAMAK, ANLAMAKTIR
Hayat ve dünya, gözle değil gönülle anlaşılır. İnsan, kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini kavradığında dünya da, hayat da mana kazanır. Hayat bir emanettir, dünya bir imtihandır, insan ise misafirdir.
Bu yolculukta kazananlar, kalıcı olana yönelenlerdir. Zira dünya gider, ama onunla yapılan iyilikler kalır.
ÖZET:
Bu makale, hayatın ve dünyanın hakikatini üç temel kavramla özetler: Emanet, imtihan ve hizmet. Hayat bir sınavdır; dünya ise o sınavın yapıldığı geçici bir mekândır. Hakikati gören, dünyanın geçiciliğinde ebedî olanı arar. Hayatı özetlemek gerekirse: “Geldik, anladık ve geçtik.” Ancak anlayan, gerçekten yaşamıştır.