Bayramın Kalbinde Adalet Vardı: Osmanlı’da Ramazan ve Kurban Bayramı
Bayramın Kalbinde Adalet Vardı: Osmanlı’da Ramazan ve Kurban Bayramı
GİRİŞ
Bayramlar, sevinci paylaşmak, küskünlüğü barıştırmak ve nimetin kıymetini bilmektir. Osmanlı’da Ramazan ve Kurban bayramları sadece dini vecibelerin yerine getirildiği zaman dilimleri değil; aynı zamanda toplumsal barışın, infakın, ahlâkın ve adaletin vücut bulduğu kutlu zamanlardı. Her bayram, bir muhasebe ve terbiye vesilesiydi. Kadı sicillerine düşen notlar, sadece hukuk değil; zamanın ruhunu, insanların hassasiyetini ve bayramların ahlâkî çerçevesini de yansıtır.
1. RAMAZAN BAYRAMI: AFFIN VE ŞÜKRÜN BAYRAMI
Osmanlı’da Ramazan, yalnızca oruçla sınırlı değildi. Mahyalarla donatılmış camiler, iftar sofraları, sadaka taşları, teravih cemiyetleri, zikir meclisleriyle adeta ruhani bir mevsimdi. Bayram ise bu manevi yolculuğun zirvesiydi.
Uygulamalar:
Arife günü toplu mezar ziyaretleri yapılır, bayram sabahı erkenden camilere akın edilirdi.
Şehirde fakirlere bayramlık dağıtılır, ‘diş kirası’ adıyla iftara gelen misafirlere hediyeler sunulurdu.
Şehir yöneticileri bayram namazı sonrası halkla görüşür, dert dinlerdi.
Kadı Defteri Örneği (İstanbul Kadılığı, 1674):
“Bayram sabahı sabah ezanından önce top atılmaması, çocukların uykusunu bölüyor diye halk şikâyet etmiş; kadı, bayramın neşe ile başlayıp huzurla devam etmesi gerektiği gerekçesiyle yeni düzenleme emretmiştir.”
Hikmetli Söz:
> “Ramazan bir mekteptir; bayram onun diplomasıdır.”
2. KURBAN BAYRAMI: TESLİMİYET VE PAYLAŞMANIN BAYRAMI
Kurban Bayramı, Osmanlı’da İslami şuurun zirveye çıktığı anlardan biriydi. Hayvanlar usulüne uygun kesilir, etler yoksullara dağıtılır, komşular gözetilirdi.
Uygulamalar:
Kurbanlık hayvanların alım-satımı için “kurban panayırları” kurulur, narh sistemi ile fiyatlar denetlenirdi.
Kesimlerde hijyen kurallarına dikkat edilir, vakıflar kurban etlerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırırdı.
Bayramlaşma merasimleri, padişahların halka açıldığı saray ritüelleri ile gerçekleştirilirdi.
Kadı Defteri Örneği (Bursa Kadılığı, 1711):
“Bir kasap kurban kesiminde hayvanı gereği gibi bağlamadığı için kaçmasına sebep olmuş, mahalle çocuklarından biri yaralanmıştır. Kadı, ‘Kurban Allah’a yakınlıktır, başkasına zarar vermekle Allah’tan uzaklaştırır’ diyerek cezai işlem uygulamıştır.”
İbretli Kıssa:
Bir kasap Kurban Bayramı’nda üç büyükbaş hayvan kesip, tüm etleri dükkanına götürür. Komşusu bir dilenci kadın, ‘Bir parça et’ isteyince tersler. Kadı huzuruna çıkarılır. Kadı der ki:
> “Kurban, malını Allah’a feda etmektir. Etini Allah’ın kullarından saklayan, sadece boğaz kesmiş olur; kurban değil!”
3. BAYRAMLARIN HÜKMÜ VE KAMU DÜZENİ
Bayramlar kamusal hayatın da odak noktasıydı. Sokaklarda eğlence ve sevinç vardı ama taşkınlık ve sınır aşımı kesinlikle yasaktı. Kadılar, gürültü, uygunsuz oyunlar, aşırı gösteriş ve komşu rahatsızlıkları gibi meselelerde müdahale ederdi.
Kadı Defteri Örneği (Edirne Kadılığı, 1642):
“Bayram gecesi çalgılı eğlence tertip eden bir zengin, kadın-erkek karışık oyunlar düzenlediği için mahalle halkı tarafından şikayet edilmiş, kadı ‘bayramı isyan gününe çevirme’ diyerek cezalandırmıştır.”
Hikmetli Not:
> “Bayramlar, nefsin serbest kaldığı değil; ruhun taç giydiği günlerdir.”
4. ÇOCUKLARIN BAYRAMI
Osmanlı’da bayramların en büyük neşesi çocuklardı. Onlara yeni elbiseler giydirilir, ceplerine akçeler konur, bayram şekeri verilir, gönülleri alınırdı. Fakir çocuklar unutulmaz, hayır sahipleri tarafından giydirilirdi.
Kadı Defteri Örneği (Galata Sicili, 1750):
“Bayram sabahı dilenci çocuklara ayakkabı giydirmeyip onları dilendiren bir kişi halkın şikayetiyle cezalandırılmış, ‘Bayramda yetimin yüzü gülmezse, kimse bayram etmiş sayılmaz’ ifadesiyle uyarılmıştır.”
SONUÇ: BAYRAM, DÜZEN VE DUANIN BULUŞTUĞU GÜNLERDİ
Osmanlı’da bayram, sadece ibadet değil; adalet, merhamet, terbiye ve toplum düzeniyle iç içe geçmiş bir sistemdi. Kadılar bu düzenin sadece hukuk muhafızı değil, ahlak bekçisi gibiydi. Her hükümde, toplumun huzuru ve bayramın ruhu gözetilirdi.
SON SÖZ:
Bugünün bayramlarını şekil ve tüketim yarışına dönüştürdüğümüzde; Osmanlı’nın ölçülü, hikmetli ve cemiyet merkezli bayram anlayışı bizlere ayna tutmalı. Çünkü:
> “Bayramı en güzel yaşayan, en çok affeden ve en çok paylaşandır.”