ALTINCI SÖZ – SENARYO

ALTINCI SÖZ – SENARYO

Nefis ve malını Cenab-ı Hakk’a satmak ve ona abd olmak ve asker olmak; ne kadar kârlı bir ticaret, ne kadar şerefli bir rütbe olduğunu anlamak istersen şu temsilî hikâyeciği dinle:
Bir zaman bir padişah, raiyetinden iki adama, her birisine emaneten birer çiftlik verir ki içinde fabrika, makine, at, silah gibi her şey var. Fakat fırtınalı bir muharebe zamanı olduğundan hiçbir şey kararında kalmaz. Ya mahvolur veya tebeddül eder gider. Padişah, o iki nefere kemal-i merhametinden bir yaver-i ekremini gönderdi. Gayet merhametkâr bir ferman ile onlara diyordu:
“Elinizde olan emanetimi bana satınız. Tâ sizin için muhafaza edeyim, beyhude zayi olmasın. Hem muharebe bittikten sonra size daha güzel bir surette iade edeceğim. Hem güya o emanet malınızdır, pek büyük bir fiyat size vereceğim. Hem o makine ve fabrikadaki âletler, benim namımla ve benim tezgâhımda işlettirilecek. Hem fiyatı hem ücretleri, birden bine yükselecek. Bütün o kârı size vereceğim. Hem de siz, âciz ve fakirsiniz. O koca işlerin masarifatını tedarik edemezsiniz. Bütün masarifatı ve levazımatı, ben deruhte ederim. Bütün vâridatı ve menfaati size vereceğim. Hem de terhisat zamanına kadar elinizde bırakacağım. İşte beş mertebe kâr içinde kâr…
Eğer bana satmazsanız zaten görüyorsunuz ki hiç kimse elindekini muhafaza edemiyor. Herkes gibi elinizden çıkacaktır. Hem beyhude gidecek. Hem o yüksek fiyattan mahrum kalacaksınız. Hem o nazik, kıymettar âletler, mizanlar, istimal edilecek şahane madenler ve işler bulmadığından bütün bütün kıymetten düşecekler. Hem idare ve muhafaza zahmeti ve külfeti başınıza kalacak. Hem emanette hıyanet cezasını göreceksiniz. İşte beş derece hasaret içinde hasaret…
Hem de bana satmak ise bana asker olup benim namımla tasarruf etmek demektir. Âdi bir esir ve başı bozuğa bedel, âlî bir padişahın has, serbest bir yaver-i askeri olursunuz.”
Onlar, şu iltifatı ve fermanı dinledikten sonra o iki adamdan aklı başında olanı dedi:
— Baş üstüne, ben maaliftihar satarım. Hem bin teşekkür ederim.
Diğeri mağrur, nefsi firavunlaşmış, hodbin, ayyaş, güya ebedî o çiftlikte kalacak gibi dünya zelzelelerinden, dağdağalarından haberi yok. Dedi:
— Yok! Padişah kimdir? Ben mülkümü satmam, keyfimi bozmam…
Biraz zaman sonra birinci adam öyle bir mertebeye çıktı ki herkes haline gıpta ederdi. Padişahın lütfuna mazhar olmuş, has sarayında saadetle yaşıyor. Diğeri, öyle bir hale giriftar olmuş ki hem herkes ona acıyor hem de “Müstahak!” diyor. Çünkü hatasının neticesi olarak hem saadeti ve mülkü gitmiş hem ceza ve azap çekiyor.

@@@@@@

Senaryo Başlığı: “Emanetin Bedeli”

Açılış:

(Geniş, sisli bir savaş alanı… Eski çağlardan kalma bir ülke. Kamera, iki kişiye doğru yaklaşır: Selim ve Kamil.)

Bir anlatıcı sesi: “Zaman, her şeyin sarsıldığı, malların, canların ve mülklerin fırtınalarla savrulduğu bir zaman… İki kişi, emaneten verilen bir çiftliğin başında duruyordu.”

Sahne 1: Emanetler Teslim Ediliyor

(Padişahın yaveri, altın işlemeli bir fermanla gelir.)

Yaver: “Ey Selim ve Kamil! Padişahımız size şefkat etti. Elinizdeki bu çiftlik ve makineler emanetidir.
Padişahımız, sizi korumak için bu emanetleri satın almak istiyor. Karşılığında:

Bunları daha güzel bir şekilde iade edecek,

Ebedî saadet verecek,

Sizi yüksek rütbelere çıkaracak.”

(İki arkadaş fermanı dikkatle dinler.)

Sahne 2: Karar Anı

Selim (gözleri dolarak): “Bu, büyük bir lütuftur! Elimizde tutamayacağımız şeyi O’na satmak; hem saadet hem kurtuluş!”

Kamil (burnundan soluyarak): “Ben kimseye malımı satmam! Bu mülk benim. Kim ne karışır? Keyfime bakarım!”

Selim, saygıyla yaverin elini öper, emaneti padişaha teslim eder.
Kamil ise kahkahalar atarak sarhoşluk içinde çiftliğinde eğlenceye dalar.

Sahne 3: Değişim Zamanı

(Günler geçer. Çiftlikler fırtınalarla sarsılır. Makinalar çürür, tarlalar mahvolur.)

Selim, padişahın sarayında, altın kubbeler altında şerefli bir yaver olarak hizmet etmektedir.
Kamil ise yıkılmış bir harabenin ortasında, sefalet içinde ve herkesin acıdığı bir halde kalmıştır.

Anlatıcı sesi: “Selim, emaneti sahibine vererek hem ebedî bir hayat hem de şerefi kazandı.
Kamil ise, emaneti gasp ederek hem dünyasını hem ahiretini kaybetti.”

Final Sahnesi: Hikmetli Son

Kamera göğe doğru yükselir. Ufukta bir yazı belirir:

> “Kim Allah’a ve Resulüne satarsa, kaybetmez.
Kim dünyaya aldanırsa, hem dünyasını hem ahiretini kaybeder.”

@@@@@@@

İşte her karakter için daha detaylı ve derinlikli diyaloglarla zenginleştirilmiş hali:

Senaryo Başlığı: “Emanetin Bedeli”

Açılış:

(Geniş, sisli bir savaş alanı… Uzaktan gelen savaş sesleri… Kamera, iki kişiye doğru yaklaşır: Selim ve Kamil.)

Anlatıcı (sesli): “Zaman, her şeyin sarsıldığı, malların, canların ve mülklerin fırtınalarla savrulduğu bir zamandı. İki kişi, emaneten verilen bir çiftliğin başında duruyordu.”

Sahne 1: Emanetler Teslim Ediliyor

(Padişahın yaveri, altın işlemeli bir fermanla gelir.)

Yaver (ciddi ve şefkatli bir sesle): “Ey Selim ve Kamil! Padişahımızın şefkatli fermanını getirdim. Size verilen çiftlik, makineler, âletler birer emanettir.
Padişahımız diyor ki: ‘Bu emanetleri bana satın, onları sizin için muhafaza edeceğim. Hem size çok daha üstün bir mükâfat vereceğim. Hem siz, masraf ve zahmetten kurtulacak, büyük bir şerefe ereceksiniz.'”

(Selim ve Kamil birbirlerine bakarlar.)

Selim (başını hafifçe öne eğerek): “Bu büyük bir nimet… Hem kurtuluş, hem mükâfat… Düşünmeden kabul ederim.”

Kamil (alaycı bir gülümsemeyle): “Bir çiftlik için mi bu kadar ciddiyet? Elimde güç varken neden başkasına teslim edeyim?”

Yaver (sabırla): “Biliniz ki, hiçbir mülk ebedî kalmaz. Ya ziyan olur, ya alınır. Padişahın daveti ise kurtuluş yoludur.”

Kamil (keskin bir ifadeyle): “Ben kimseye boyun eğmem! Keyfimi sürerim. Ne olacaksa olur!”

Selim (sessiz bir vakarla): “Ben, sahip olamayacağım bir şey için savaşmak istemem. Asıl sahip olana teslim olmak en büyük kurtuluştur.”

(Selim hemen fermanı imzalar, çiftliği padişaha satar. Kamil ise sırtını döner.)

Sahne 2: Çiftliklerde Hayat

(Selim, sade bir şekilde çalışmaya devam eder. Her yaptığı işte padişahın adını anar. Yaver sık sık haber getirir, ödüller, rütbeler verir.)

(Kamil’in çiftliğinde ise sürekli eğlence, sarhoşluk ve gaflet vardır. Makinalar harap olur, toprak çoraklaşır.)

Bir gün Selim ile Kamil karşılaşır.

Selim: “Kamil kardeşim, hâlâ vaktin var. Padişahın kapısı açık. Gel, teslim ol. Yazık etme kendine.”

Kamil (sarhoş bir kahkahayla): “Selim! Sen hâlâ hayallere mi inanıyorsun? Görmüyor musun, elimde neler var? Bu eğlence, bu rahatlık… Bundan iyisi mi olur?”

Selim (mahzun bir bakışla): “Elindeki hepsi bir rüya gibi dağılacak. Gerçek saadet, padişahın huzurundadır.”

Kamil (sinirlenerek): “Bırak nasihatı! Keyfimi bozmam!”

Sahne 3: Fırtına ve Yıkım

(Gece büyük bir fırtına kopar. Kamil’in çiftliği yerle bir olur. Makinalar parçalanır, tarlalar su altında kalır.)

(Kamil, yıkık dökük evinin önünde diz çöker, elleriyle başını tutar.)

Kamil (hıçkırarak): “Ben ne yaptım? Her şey elimden gitti… Ne mülk kaldı, ne keyif…”

Sahne 4: Saadet ve Şeref

(Selim ise padişahın sarayına kabul edilir. Altın kubbeler altında, büyük bir törenle rütbesi yükseltilir.)

Padişah (gür ve sıcak bir sesle): “Ey Selim! Sen emanete sahip çıktın. Bize sadık oldun. Şimdi hem mülk, hem şeref, hem ebedî saadet senindir.”

(Selim şükür içinde eğilir.)

Final Sahnesi: Hikmetli Son

Kamera göğe doğru yükselir. Gökyüzünde şu yazı belirir:

> “Kim Allah’a satarsa, kurtulur. Kim nefsine satılırsa, hüsrana uğrar.”

@@@@@##

İşte bu senaryoya uygun, hem hikmetli hem de duygusal bir kapanış sahnesi:

Kapanış Sahnesi: Selim’in Son Konuşması ve Dua

(Selim, padişahın huzurunda diz çökmüş, minnet ve şükür dolu bir kalple konuşur. Sarayın arka planında huzurlu bir müzik eşliğinde altın ışıklar dalgalanır.)

Selim (gözleri yaşlı bir halde): “Ey kerem sahibi Sultanım!
Ben âcizdim, Sen lütfettin.
Ben fakirdim, Sen zengin ettin.
Ben nankör olmaktan korktum, Sen bana vefayı nasip ettin.
Emaneti sana satmakla hem zahmetten kurtuldum, hem de gerçek mülkü kazandım.
Şimdi anlıyorum ki:

Mal sahibi yalnız Sensin,

Beka yalnız Senin katındadır,

Kurtuluş ancak Sana teslimiyetledir.”

Sonra başını göğe kaldırır ve ellerini açarak dua eder:

Selim: “Ey Malikü’l-Mülk!
Nefsimizi Sana satmakta sabit kıl.
Bizi dünyaya aldananlardan eyleme.
Emanetini hakkıyla koruyup, huzuruna yüz akıyla varan kullarından eyle.
Amin, amin, amin…”

(Kamera yavaşça yükselir, semaya doğru açılırken sahne kapanır.)

Anlatıcı (son bir cümleyle):

> “Gerçek saadet, gerçek mülkiyet ve gerçek şeref; Allah’a kul olmakta ve O’na teslim olmakta gizlidir.”

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 1st, 2025