ALLAH YERİNE İKAME EDİLEN MEÇHUL VE MATRÛD İNANÇ: TANRI

ALLAH YERİNE İKAME EDİLEN MEÇHUL VE MATRÛD İNANÇ: TANRI

> “Biz materyalistler Allah’a inanmadığımız için tanrı derdik… Tanrıyla barıştım.”
(Cem Karaca)

Bu kısa ama derin itiraf, sadece bir sanatçının kişisel dönüşümünü değil; modern zamanların ruhî krizini, inançla savaşını ve sonunda hakikate meyil edişini yansıtır.

ALLAH DEĞİL DE “TANRI” DEMEK NEDEN BİR TERCİH OLDU?

“Tanrı” kelimesi Türkçedir. Ancak mesele kelimede değil, niyet ve muhtevada gizlidir. “Allah” ismi, İslam’ın en yüce ismi, Esmaü’l Hüsna’nın merkezi ve Kur’ân’ın kelâmı olan özel bir addır. Onun yerine soyut, muğlak ve şahsiyetsiz bir “tanrı” kavramını koymak, çoğu zaman Allah’ı inkâr edenlerin, Allah fikrini etkisizleştirme çabasıdır.

“Tanrı” kelimesi, Batı dillerindeki “god” gibi, mücerret, belli bir kimlikten yoksun, genellikle aklî bir “ilke” ya da metafizik bir güç olarak tanımlanır. Halbuki “Allah”, kendisini bize tanıtan bir zatın ismidir. Bütün isim ve sıfatlarıyla bize zatını bildiren ve kulluğa çağıran bir Rab’dir.

TARİHTE TANRIYLA İKAME GİRİŞİMLERİ

Tarih boyunca hakikî Allah inancı, hep bir “ikame” hareketiyle bozulmak istenmiştir:

Firavun, kendisini tanrı ilan etmişti: “Ben sizin en yüce rabbinizim!” (Naziat, 24)

Nemrut, ilahlık iddiasıyla İbrahim’i ateşe attı.

Yunan filozofları, tanrıları çoklaştırdı; Tanrı’yı aklî bir idea haline getirdi.

Batı aydınlanması, kilise zulmüne tepki olarak “Tanrı öldü” dedi (Nietzsche).

Modernizm, Allah’ı hayattan çıkardı; yerine “insanı”, “devleti”, “bilimi” ya da “tabiatı” tanrılaştırdı.

Ve nihayet ideolojiler çağı geldi:
Marksizm’de “tarih”, pozitivizmde “madde”, kapitalizmde “para”, milliyetçilikte “ırk” tanrı yerine geçti.
Bunlar Allah yerine ikame edilen meçhul ve matrûd (reddedilmiş) tanrılardı.

MATERYALİZMİN DİLİNDE ALLAH YOK, TANRI VARDI

Cem Karaca’nın şu sözü oldukça manidardır:

> “Biz materyalistler Allah’a inanmadığımız için tanrı derdik…”

Bu ifade, Allah isminin taşıdığı anlam yükünden duyulan bir rahatsızlığı ortaya koyar. Çünkü Allah dediğinizde bir muhatapla karşı karşıya gelirsiniz:

Sizi duyan,

Emir veren,

Sorgulayan,

Hesap soracak olan bir Rab…

Ama “tanrı” dediğinizde, soyut bir kavrama konuşmuş gibi olursunuz. Sorumluluk yok, hesap yok, emir yok.

ZİHNÎ VE RUHÎ BİR DÖNÜŞÜM: TANRIYLA DEĞİL, ALLAH’LA BARIŞMAK

Cem Karaca’nın “Tanrıyla barıştım” sözü aslında hakikati bulmaya giden bir yolda, kavramlar üzerinden yapılan bir barışı anlatır. Lakin bu barışın tam olabilmesi için “tanrı” ile değil, “Allah” ile barışmak gerekir.

Bu, sadece bir kelime değil; bir iman meselesidir.

Kur’an şöyle der:

> “O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur.” (Bakara, 255)
“De ki: O Allah birdir.” (İhlas, 1)

Allah, sadece yaratıcı değil; yöneten, hükmeden, merhamet eden, bağışlayan, azap eden, adalet sahibidir. O’nun yerine konulan hiçbir şey bu bütünlüğü veremez.

SONUÇ: TANRI’DAN KURTULUP ALLAH’A DÖNMEK

Bugün dahi kimi zihinlerde, Allah’tan söz etmemek için “tanrı”, “yaratıcı”, “kutsal güç”, “evrensel enerji” gibi ifadeler kullanılır. Ancak bu ifadeler, ne iman oluşturur ne teslimiyet doğurur. Çünkü soyut bir varlığa boyun eğilmez.

> Allah, kavram değil; kul ile Rab arasında bir bağdır.

Tarih boyunca bâtıl yollar, Allah’ın adını silip yerine tanrılarını koymaya çalıştı. Ama her defasında hakikat galip geldi. Çünkü:

> “Hak geldi, bâtıl zail oldu. Zira bâtıl yok olmaya mahkûmdur.” (İsra, 81)

DUA İLE:

Allah’ım! Bizi senin ismini unutmuş, yerine başka kavramlar koymuş gafillerden eyleme.
Seninle tanışmayı, seni tanımayı ve sana kulluk etmeyi bizlere nasip eyle.
Zihinlerimizi tanrılarla değil, kalplerimizi Allah’la doldur. Amin

Loading

No ResponsesNisan 27th, 2025