Aile ve Nesil: Dua ile Yoğrulan Bir Miras
Aile ve Nesil: Dua ile Yoğrulan Bir Miras
İnsan, sadece kendisinden ibaret olmayan bir varlıktır. Varlığı; geçmişten gelen bir mirasın taşıyıcısı ve geleceğe doğru akan bir neslin temsilcisidir. Kur’ân-ı Kerîm, bu geniş perspektifi bize özellikle aile ve zürriyet ekseninde sıkça hatırlatır. Zira iman, sadece bireysel bir kurtuluş gayreti değil; aynı zamanda bir neslin inşa sürecidir.
“Rabbim! Beni ve soyumu namazı dosdoğru kılanlardan eyle.”
Hz. İbrahim’in (as) şu duası, insanlığın en temel duası haline gelmiştir:
“رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّـنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ”
“Rabbim! Beni ve soyumu namazı hakkıyla kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur.” (İbrahim, 40)
Bu dua, sadece bireysel bir ibadet hassasiyeti değil; aynı zamanda ailede ilahi disiplinin, kulluğun ve ahlâkın yerleşmesini arzular. Çünkü bir evde namaz varsa, o evde huzur vardır; namazın olduğu bir kalpte Allah korkusu, merhamet ve vakar vardır.
Aile, Bir Duanın Kabuğunda Büyür
Kur’ân’da takva ehlinin bir özelliği şöyle tasvir edilir:
“وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً”
“Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve zürriyetimizden göz aydınlığı olacak kimseler lütfet ve bizi takva sahiplerine önder kıl.” (Furkan, 74)
Bu dua, sadece iyi bir eş ve hayırlı evlat istemek değil; göz aydınlığı olacak, insanı dünyada sevindirecek ve ahirette yüzünü güldürecek bir aile özlemini ifade eder. Aynı zamanda bu neslin sadece hayırlı değil, takva önderleri olması temennisidir. Yani Müslüman, sadece çocuklarının başarılı ya da toplumda saygın olmasını istemez; onların Allah’a karşı sorumluluk bilincinde, toplumu takva üzere inşa eden insanlar olmasını arzular.
Zürriyet, Emanettir ve Mesuliyettir
Zürriyet, sadece biyolojik bir bağ değildir. Allah’ın insana verdiği en büyük imtihanlardan biridir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz.” (Buhari, Ahkâm, 1)
Ebeveyn olmak sadece sevgi ve ilgi değil; aynı zamanda örnek olmayı, öğüt vermeyi ve yaşatarak öğretmeyi gerektirir. Nice anne-baba vardır ki çocuklarına en güzel isimleri vermiştir, ama onları namazla, Kur’ân’la, ahlakla tanıştırmamıştır. Ve nice aile vardır ki, küçük bir evde, sade bir hayat içinde Allah’a dost nesiller yetiştirmiştir.
Bir Nesli İhmal Eden, Geleceğini Kaybeder
Toplumların çözülüşü çoğu zaman aile yapısının bozulmasıyla başlar. Aile çözülünce nesil bozulur; nesil bozulunca toplum dağılır. Bu yüzden şeytanın en büyük hedefi aileyi dağıtmaktır. Zira şeytan bilir ki, bir çocuğun en sağlam kalesi annesi ve babasıdır.
Dua İle Başlayan Nesil, Rahmetle Devam Eder
Hz. Zekeriyya’nın şu duası da bu hikmete işaret eder:
“Rabbim! Bana tarafından tertemiz bir nesil ihsan et. Şüphesiz ki Sen duayı işitensin.” (Âl-i İmrân, 38)
Dua ile başlayan her aile, Allah’ın rahmetiyle kuşatılır. Evlatlar sadece sevgiyle değil, dua ile de beslenmelidir. Her gecenin sonunda, her namazın ardından yapılan bir dua, çocukların kalbine ilahi bir nur gibi yerleşir.
Sonuç:
Aile, sadece dünyevi bir birliktelik değil; ahiret yolculuğunun da ilk durağıdır. İyi bir eş, hayırlı evlatlar, salih bir zürriyet… Hepsi, bu dünyadaki en büyük imtihanımız ve en kıymetli servetimizdir. Kur’ân’ın bize öğrettiği bu dualar, sadece istemek için değil, yaşamak için de birer rehberdir. Ve unutmayalım: “Salih bir evlat, öldükten sonra dahi amel defterini açık tutar.”
O halde ne mutlu ailesine dua eden, ailesi için yaşayan ve ailesini Allah’a kullukta bir cemaat kılanlara…