HER ŞEYİN MUKADDER BİR ECELİ VARDIR

HER ŞEYİN MUKADDER BİR ECELİ VARDIR
Kur’an-ı Kerim’de Ecel ve Muradifleri Üzerine Düşünceler

Zaman, insan için hem en büyük sermaye hem de en büyük sırdır. Bu zamanın içinde ise bir hakikat var ki, hiçbir beşer ondan kaçamaz: Ecel.
Kur’an-ı Kerim, hayatın her safhasını düzenleyen ilahi bir nizamdan söz eder. Bu nizamda hiçbir şey başıboş ve sınırsız değildir. Ne doğan bir çiçek, ne batan bir yıldız, ne de ömrü tükenen bir insan… Her şey mukadder bir ecelle çevrilidir.

Ecel: İlahi Takdirin Zaman Damgası

“Ecel”, Arapça asıllı olup “süre, son, bitiş zamanı” anlamlarına gelir. Kur’an’da bu kelime, hem bireysel hayatın sonu olan ölüm anlamında hem de toplumların, olayların veya varlıkların belirlenmiş son zamanı anlamında kullanılır. Yani yalnız insanlar değil, toplumlar, kavimler, hatta galaksiler bile bir ecel ile sınırlıdır.

Kur’an’dan Ayetler: Ölçülü, Belirli ve Kaçınılmaz

Kur’an, ecel kavramını birkaç boyutta ele alır:

“Hiçbir kimse, Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm, belirlenmiş bir ecele göre olur.”
(Âl-i İmrân, 3/145)

“Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir an geri kalırlar, ne de ileri giderler.”
(A’râf, 7/34)

“O, gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Size bir suret vermiştir; suretinizi de güzel yapmıştır. Ve dönüş O’nadır. Her can ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak şerle ve hayırla deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.”
(Enbiyâ, 21/35)

Bu ayetler gösteriyor ki, ecel sadece ölümle sınırlı değildir; her olayın, her dönüşümün, her imtihanın bir süresi, bir sınırı ve ilahi bir planı vardır.

Ecelin Muradifleri: Ölçü, Süre, Takdir

Kur’an’da doğrudan “ecel” kelimesi dışında, onunla eş anlamda sayılabilecek bazı kavramlar da bulunur:

“Acel” (acele): Zamanın önüne geçmeye çalışma; oysa her şeyin bir vakti vardır.

“Mikat”: Belirlenmiş vakit, özellikle hac gibi ibadetlerde geçer ama ilahi planla da ilişkilidir.

“Kader”: Ölçü, takdir, belirlenmiş yazgı.

“Kitab-ı mübin”: Her şeyin yazılı olduğu ilahi kitap; ecel dahi orada yazılmıştır.

Bu kavramlar birlikte değerlendirildiğinde, Kur’an’ın zaman kavramına dair çizdiği çerçeve netleşir: Her şey ölçülüdür, her şey kayıtlıdır ve her şeyin bir sonu vardır.

İbretlik Bir Gerçek: Sonsuz Yaşamak İsteyen, Fani Düşünmemeli

İnsan, gafletle sonsuz yaşayacakmış gibi davranır. Oysa Kur’an, her an “ölümle burun buruna” olduğumuzu hatırlatır. Aslında ölüm, yaşamı anlamsızlaştıran değil, derinleştiren bir hakikattir. Çünkü sonu olan bir hayat, daha kıymetlidir. Bu yüzden ecel fikri, insanı disipline eder, gafletten uzaklaştırır ve kalbi tedbire, tefekküre yönlendirir.

Ecelin Sırrı: Ne Bir Saniye Er, Ne Bir Saniye Geç

Kur’an, insanı bekleyen ecelin asla değişmeyeceğini vurgular. Bu hem huzur verici hem de uyarıcıdır. Çünkü bu hakikat, insanı tevekküle götürür. Ne zaman, nerede ve nasıl öleceğimiz bizce meçhuldür, ama Allah’a malumdur. Bu nedenle yaşamın her anını anlamlı ve hazırlıklı geçirmek gerekir.

Sonuç: Eceli Hatırlamak, Hayatı Ciddiye Almaktır

Bediüzzaman der ki: “Ecel birdir,tagayyür etmez (değişmez)” Herkesin vakti muayyen bir eceli vardır.
İşte bu bakışla insan, ölümden korkmaz ama ona hazırlanır. Çünkü ecel, korkunç bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Kabre giren sadece bedendir; ruh, sonsuz yolculuğa çıkar. Bu yüzden, ecelin gelişi insanı bitirmez, asıl hayata başlatır.

Hatırlayalım:
Her nefes, ecele yaklaşmaktır.
Her ecel, bir hesaba açılan kapıdır.
Ve her hesap, ya cenneti ya da cehennemi netice verir.

Hazırlıklı olan kazançlı, gafletle yaşayan ziyandadır.

 

 

Loading

No ResponsesNisan 25th, 2025