SEKERAT ANINDAKİ HALLER: YAŞA GÖRE ÖLÜMÜN SESSİZ DİLİ
SEKERAT ANINDAKİ HALLER: YAŞA GÖRE ÖLÜMÜN SESSİZ DİLİ
“Her nefis ölümü tadacaktır…” (Âl-i İmrân, 3/185)
Giriş: Ölüm, Yaş Ayırmaz; Ama Her Yaş Onu Farklı Yaşar
Hayatın en sarsıcı hakikati ölümdür. Ne zaman geleceği meçhul, ama geleceği kesin olan bu hakikat, insanı her yaşta yakalayabilir. Ancak yaş farkı, ölümle yüzleşme biçiminde derin izler bırakır. Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve ihtiyarlık… Her biri, sekerat (ölümün son anları) esnasında ayrı bir tecelliye sahne olur. Ve her biri ayrı bir ibret, ayrı bir hikmet taşır.
1. Çocukta Sekerat: Masumiyetin Sessiz Vedası
Henüz günahla yüklenmemiş, dünya bağları ile bağlanmamış bir ruhun vedasıdır çocukta sekerat. Bazen bir tebessümle, bazen meleklerin kucağında huzurla gerçekleşir. Kalbi berrak, ruhu temizdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur:
“Cennet çocuklarla doludur; onlar orada kuşlar gibi uçarlar.”
(Müslim, Cennet 16)
Çocukların ölüm anı, bir yönüyle rahmetin en saf tecellisidir. Ağlatan bir kayıptır ama perde arkasında, bir lütuf gizlidir. Çünkü onların sekeratı, günahın kefareti değil; cennetin kapısıdır.
2. Gençte Sekerat: Fırsatlarla Dolu Bir Hayatın Hesabı
Gençlik, kuvvetin, arzunun, hevesin dorukta olduğu zamandır. Genç yaşta sekeratla yüzleşmek, insana en derin sarsıntıyı yaşatır. Eğer hayat gafletle geçmişse, pişmanlığın en yoğun hissedildiği andır. Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Onlardan birine ölüm geldiğinde der ki: ‘Rabbim! Beni geri döndür. Ta ki, geride bıraktığım şeylerde salih ameller işleyeyim.’”
(Mü’minun, 23/99-100)
Eğer genç, imanla, takvayla geçmiş bir hayat yaşamışsa, sekerat onun için Rabbe vuslatın ilk adımı olur. Ama eğer dünya sevgisiyle dolmuş bir kalp varsa, sekerat zorlukla geçer; çünkü beden gitmek istemez, ruh kurtulmak ister.
3. Orta Yaşta Sekerat: Mesuliyetin En Yoğun Olduğu Veda
Hayatın en çok imtihanla dolu olduğu çağdır. Evlat, eş, iş, sorumluluk, hesap… Sekerat, bu yaşta, bazen pişmanlıkla, bazen tevekkülle yaşanır. Eğer insan bu yıllarda Allah’a kul olmayı unutmuşsa, sekerat zor olur. Çünkü dünya tam da elindeyken alınır.
Ancak bu yaşta bir kul, hayatını hak yoluna vermişse, sekerat anı onun için bir bayram sabahı gibi olur. Yıllarca sabrettiği imtihanların, yaptığı duaların, döktüğü gözyaşlarının karşılığını alacağı ana yaklaştığını hisseder.
4. İhtiyarda Sekerat: Yorgun Bir Bedenin Sonsuzluğa Yürüyüşü
Yaşlılık, dünyadan el çekmeye en yakın zaman dilimidir. Bedensel zayıflık, ruhsal derinlik… Sekerat bu yaşta, çoğu zaman sükûnetle gelir. Ölüm, artık yabancı değil, tanıdık bir misafir gibidir. Eğer ömür ibadetle geçmişse, sekerat bir vuslat olur.
İmam Gazâlî’nin ölüm anında söylediği şu söz, ihtiyar bir arifin halini ne güzel anlatır:
> “Ruhum, artık uçma vaktidir… Ey ruh, ne duruyorsun? Git! Sevgilinin huzuruna doğru uç!”
Ama gafletle geçmiş bir ihtiyarlık ise, sekeratı zorlaştırır. Çünkü ömür tükenmiş, telafi vakti bitmiştir. Kalp korku, göz pişmanlıkla dolar.
5. Her Yaşta Ortak Olan Gerçek: Ölüm, Uyandırıcıdır
Yaş farkı ne olursa olsun, sekerat bir uyanıştır. Dünya perdesinin kalktığı, hakikatin göründüğü, meleklerin gelip gittiği o an… Herkes için mutlak bir hesap vakti. Fakat ibretli olan şudur ki:
Çocuklar, cennete davet edilir.
Gençler, amellerinin karşılığını görür.
Yetişkinler, hayatlarının muhasebesini verir.
İhtiyarlar, dünyaya vedayı en çok hisseder.
Sonuç: Sekerat, Ahiret Kapısının Anahtarıdır
Ölüm bir son değil, başlangıçtır. Sekerat ise o kapının eşiğidir. Her yaşta farklı yaşansa da, hakikati aynıdır: Kul, Rabbine döner. Öyleyse yaş ne olursa olsun, sekeratı kolaylaştıran bir hayat yaşamaktır asıl mesele.
Ve dua ile bitirelim:
“Allah’ım! Bizi sekeratın şiddetinden muhafaza eyle. Ölüm anımızı iman, huzur ve vuslatla tamamlat.”