İNSANIN YARATILIP BU DÜNYAYA GÖNDERİLMESİNDEKİ HİKMET VE GAYELER NELERDİR

İNSANIN YARATILIP BU DÜNYAYA GÖNDERİLMESİNDEKİ HİKMET VE GAYELER NELERDİR

İnsanın yaratılıp bu dünyaya gönderilmesineki birinci gaye ve hikmet; kendi yaratıcısını tanımak ve O’na iman edip ibadet etmektir.

**NEDEN VARIZ?

İnsanın Yaratılışındaki Hikmet ve Dünya Yolculuğunun Gayesi**

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”

(Zâriyât Sûresi, 56. âyet)

Giriş: Ben kimim,Nereden Geliyorum,Nereye Gidiyorum ve bu dünyadaki vazifemiz nedir?

Her gün bir adım daha yaşlanıyoruz. Fakat kimse neden doğduğunu, niçin yaşadığını, nereye gittiğini tam olarak sormuyor. Oysa bu üç soru, insanın en temel varlık gayesini belirler:

Nereden geldim?
Niçin buradayım?
Nereye gidiyorum?

Bu sorular cevapsız bırakıldığında hayat anlamsızlaşır. Oyun ve oyalanma olur. Ama Allah, insana bu soruların cevabını hem vahiy ile hem de fıtrat ile vermiştir.

1. Yaratılışın Kaynağı: İlâhî Kudretin Tecellîsidir

İnsan başıboş bırakılmamıştır. Bir tesadüf eseri değil, irade sahibi bir Yaratan’ın bilinçli tercihiyle var edilmiştir. Kur’an şöyle seslenir:

“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”
(Mü’minûn, 115)

Her insan; aklı, ruhu, kalbi, vicdanı ve iradesiyle ilâhî bir sanat eseridir. Ve bu sanat eseri, Yaratıcısını tanımak ve ona yönelmekle anlam kazanır.

2. Bu Dünyaya Geliş: İmtihan İçin Bir Misafirlik

İnsan dünyaya geliş amacı olarak zevk ve eğlenceyi, mal ve makamı görürse yolunu şaşırır. Oysa bu hayat bir imtihan salonudur.

“Hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.”
(Mülk, 2)

İnsan burada ebedî kalmak için değil, ebedî bir hayata hazırlanmak için vardır. Dünya ise bu hazırlık için geçici bir yolculuk, kısa bir istasyon, çabuk geçecek bir misafirhanedir.

3. İnsanın Gayesi: Marifet, Muhabbet ve Kulluk

Yaratılışın üç temel hikmeti vardır:

a) Marifetullah (Allah’ı Tanımak):

İnsanın kalbi ve aklı Allah’ı bilmek için yaratılmıştır. Her şeyde O’nun izini, ilmini, kudretini görmek için… Çünkü tanımayan, sevemez.

b) Muhabbetullah (Allah’ı Sevmek):

İnsan, sevgi üzerine yaratılmıştır. Ama bu sevgi, asıl sahibine yönelmezse boşa harcanır. Gerçek sevgi, Yaratan’a duyulan aşktır.

c) Ubûdiyet (Kulluk):

En büyük şeref, kul olmaktır. Namazla, sabırla, şükürle, güzel ahlakla Allah’a kul olmak… Çünkü insanı yücelten, kendini aşmasıdır. Ve en yüksek makam, Allah’a secde eden alnın ulaştığı makamdır.

4. Hikmetli Bir Ölçü: Nimetler Şükür İçindir

Göz, bakmak için değil ibretle görmek içindir.
Dil, tat almak için değil Hakkı zikretmek içindir.
Akıl, dünyayı kazanmak için değil, ahireti anlamak içindir.
Ömür, sadece yaşamak için değil, yaşatmak, anlamak ve hazırlık yapmak içindir.

5. Düşündüren Bir Gerçek: Dünya Bir Sınavdır, Cennet Ödül

Bu hayatın sonunda bir kapanış yoktur. Asıl hayat kabirden sonra başlar.
İnsan bu dünyada yaptığı tercihlere göre ya:

Cennete davet edilir…

Ya da ebedi pişmanlıkla yüzleşir.

O hâlde hayat bir oyun değil; sonsuz bir yurdun tohumlarının ekildiği bir tarladır.

Sonuç: Hayatın Anlamı, Yaratan’ı Tanımakta Gizli

İnsan boşuna yaratılmadı. Gelişi bilinçli, gidişi mukadder. Bu hayat bir sermaye, bir fırsat, bir emanettir. Ve en büyük saadet, insanın:

Nefsini tanıyıp onu aşması,

Rabbini tanıyıp O’na yönelmesidir.

Ey insan!
Varlığını sorgula. Kalbini susturup dinle. Çünkü orada hep fısıldayan bir hakikat var:
“Beni Yaratan’ı tanı, beni buraya göndereni unutma.”

Dua ile bitirelim:

“Ey Rabbimiz! Bizi boş ve amaçsız yaşayanlardan değil, yaratılış gayesini bilen, sana hakkıyla kulluk edenlerden eyle. Ömrümüzü senin rızanla mamur, sonumuzu saadetle tamamla. Âmin.”

 

 

Loading

No ResponsesNisan 25th, 2025