YOLLARIN HAKİKATİ: SIRAT, SEBÎL VE TARÎK ARASINDAKİ İNCELİK
YOLLARIN HAKİKATİ: SIRAT, SEBÎL VE TARÎK ARASINDAKİ İNCELİK
İnsan, dünyada yürüyen bir yolcudur. Her adımı ya hakikate ya da gaflete doğru atar. Kur’ân-ı Kerîm, bu yolculuğu anlatırken farklı kavramlar kullanır: Sırat, Sebîl ve Tarîk. Her biri “yol” anlamına gelse de, ihtiva ettikleri mâna derinliği ve işaret ettikleri yön bambaşkadır. Bu üç kelime, zahirde benzer; fakat bâtında farklı hakikatlere kapı aralar.
1. SIRAT: ENGELLERDEN ARINDIRILMIŞ BİR DOĞRULUK
Sırat, Kur’ân’da özellikle “sırât-ı müstakîm” yani dosdoğru yol ifadesiyle zikredilir. Bu yol, eğrisi olmayan, sağa sola sapmadan hedefe götüren yoldur.
> “Bizi sırât-ı müstakîme ilet.”
(Fâtiha, 6)
Sırat, yalnızca hakikatin yolu değil, aynı zamanda ilâhî terbiyenin çizdiği istikamettir. Bu yol tek yoldur. Ne çoğul hâli kullanılır, ne de alternatif kabul eder. Çünkü hakikat tektir, batıl ise çoktur.
Sırat, nitelikli bir yoldur: içinden nefsin, hevânın, şeytanın geçemeyeceği kadar dar; ama kalbiyle yürüyene cennet kapılarını açacak kadar geniştir.
2. SEBÎL: FİİLİYAT YOLU, MÜCADELE VE ÇABA İZLERİ
Sebîl, daha çok “Allah’ın yolu” anlamında kullanılır. Ancak sebîl, sırattan farklı olarak çoklukla gelir: “subul”. Çünkü Allah’a giden yolların çeşitliliği vardır; ilim, tebliğ, cihad, zikir, infak gibi.
> “Allah yolunda (sebîlillâh) mallarını infak edenler…”
(Bakara, 262)
Sebîl, daha çok amelî ve içtimâî faaliyetleri anlatır. Yani insanın yolda gösterdiği çaba, yürüyüş şekli ve gayretinin ifadesidir. Sırat, istikamet çizgisiyken; sebîl, o çizgi üzerinde yürüyüşün gayretidir.
Sırat hedefi gösterir, sebîl yürüyüşün tarzıdır.
3. TARÎK: YOLUN ZEMİNİ VE YÜZÜ
Tarîk, daha çok yolun kendisi, maddî yönüyle güzergâh anlamındadır. Arapça’da “taraka” kökünden gelir, “gece yürünülen yol” manasına da gelir. Tarîk, herkese açıktır; ister hayır için, ister şer için kullanılabilir.
Kur’ân’da bu anlamda geçen en dikkat çekici ayetlerden biri şöyledir:
> “Biz ona iki yol (necdeyn = iki tarîk) göstermedik mi?”
(Beled, 10)
Yani insanın önüne iki yol konmuştur: biri hayır, diğeri şer. Tarîk, tercihe açık bir yol türüdür. Hak da olabilir, batıl da. Bu yönüyle tarîk, insanın özgür tercih alanını simgeler.
İNCELİKLER VE DERİN FARKLAR
Sırat kavramı, dosdoğru ve tek yol anlamına gelir. Özelliği ilâhî bir çizgi olmasıdır ve işaret ettiği hakikatler tevhid, istikamet ve sırat-ı müstakîmdir.
Sebîl kavramı, Allah’a giden yolları ifade eder. Özellikleri çaba, mücadele ve ameldir. İşaret ettiği hakikatler ise cihad, infak, ilim ve hizmettir.
Tarîk kavramı, yürünebilir her yol anlamına gelir. Özelliği serbest seçim alanı olmasıdır ve hayır ya da şer yönündeki tercihler hakikatine işaret eder.
İBRET: YOLU BİLMEK YETMEZ, YÜRÜMEK GEREKİR
Nice insan vardır, sıratı bilir ama sebîlde yürümeye üşenir. Nice insan vardır, tarîkleri seçerken hevasına uyar, hakikatten sapar. Oysa hak yolda yürümek, sırf bilgiden değil; kalpten, azimden, niyetten geçer.
Sırat, Allah’ın çağrısıdır. Sebîl, kulun karşılık vermesidir. Tarîk ise tercih anıdır. Doğru yolda olmak bir nimettir; ama o yolda kalmak bir imtihandır.
SON SÖZ: YOLU YOLDA YÜRÜYENLER TANITIR
Her insan bir yoldadır. Kimi sırat üzerindedir, kimi sadece bir tarîkte sürüklenmektedir. Kimi sebîllerde yorulmuştur, kimi yolların kenarında oyalanmaktadır. Ama her hâlükârda bir yol üzerindeyiz.
Öyleyse Kur’ân’ın ve Nebevî Sünnet’in gösterdiği sırât-ı müstakîme yönelmeli, o yolda sebîlullâh için gayret etmeli ve karşımıza çıkan her tarîki basîretle seçmeliyiz.
Çünkü sonunda herkes, yürüdüğü yola varacaktır.
Ve her yol, sahibini ya rahmete