Bâkî Olmayan Dünya: Fânilik Üzerine Hikmetli Bir Düşünce
Bâkî Olmayan Dünya: Fânilik Üzerine Hikmetli Bir Düşünce
“N’ola kim nefy-i ebed azm-i bülend oldunsa ey Bâkî
Bilesin ki cihân mülkü değil Süleymân’a bâkî”
Zamanın derinliklerinden yankılanan bu mısralar, insanoğlunun en kadim hakikatlerinden birini haykırır: Dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Adı gibi “bâkî” (kalıcı) olan şair Bâkî’ye, kader adeta şöyle seslenir: “Ey kalıcı olmak isteyen! Bil ki bu dünya mülkü, gerek Kanuni Sultan Süleyman ve gerekse Süleyman Peygamber’e bile kalmadı.”
Süleyman (a.s.) gibi kudreti, mülkü, hikmeti ve saltanatıyla meşhur bir peygamberin dahi geride bırakmak zorunda kaldığı bu dünya, kime vefa gösterebilir ki? Efsanelere konu olan saraylar, altınlarla süslü hazineler, emrinde rüzgârlar ve cinler… Hepsi bir gün sustu. Çünkü fânî olan her şeyin bir sonu vardır.
“Şahâ! Azminde isbât-ı tehevvür eyledin ammâ
Buna çarh-ı felek derler, ne sen bâkî ne ben bâkî.”
Zamanın hükümdarına seslenen şair, “Delicesine bir azimle yüceldin ama bil ki bu gök kubbenin altında sen de ben de kalıcı değiliz” der. Çarh-ı felek, yani zaman çarkı; ne sultan tanır ne şair… Hepsini öğütür, hepsini toprağa eşitler.
Fânilik Bilinciyle Yaşamak
Bu mısralar bize sadece bir edebi lezzet sunmakla kalmaz; aynı zamanda kalbe dokunan, nefse ders veren bir nasihat ihtiva eder. İnsan, gücüne, makamına, servetine güvenip kendini ebedî sanabilir. Ama mezarlıklar, bir zamanlar zirvede olanların sessiz yattığı yerlerdir. Fânilik, kibri törpüler, azameti sadeleştirir, kalbi tevazuya çağırır.
Zira asıl kalıcılık, dünyada bıraktığımız izlerle olur. Adaletle yönetmek, hikmetle konuşmak, merhametle yaşamak, arkamızda bir dua bırakmak… Asıl “bâkî” olan bunlardır. Mevlana’nın dediği gibi: “Sen toprağa ne ekersen, semeresi sana döner.”
Hikmetli Bir Sonuç:
İnsanoğlu ne kadar yücelirse yücelsin, eninde sonunda toprağa döner. Geride ne bıraktığı ise onun gerçek mirasıdır. Mal mülk değil, amel kalır. İsraf değil, infak kalır. Gurur değil, izzet kalır. Zira Allah katında “bâkî” olan sadece salih amellerdir:
“Mâ indekum yanfedû ve mâ indallâhi bâkî.”
“Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katındaki ise bâkîdir.” (Nahl, 96)
O hâlde bizlere düşen, dünya saraylarını değil, âhiret köşklerini inşa etmektir. Zira bu çarh-ı felek, nice şahlar, sultanlar, şairler gördü ve geçirdi. Şimdi sıra bizde.
Ne sen bâkî, ne ben bâkî… Ama aradaki hakikat, daima bâkî.