Gölgedeki Gerçek: MİT’in Derin Yüzü ve Bir İtirafın Ardındaki Türkiye

Gölgedeki Gerçek: MİT’in Derin Yüzü ve Bir İtirafın Ardındaki Türkiye

“Ben MİT Müsteşarlığı yapmadım, CIA’nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop’a götür dese, onu oraya götürmekle memurum.”
– Fuat Doğu (Eski MİT Müsteşarı)

Bu sözler, herhangi biri tarafından değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin en kritik kurumlarından biri olan Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) başında bulunmuş bir isim tarafından sarf edildi. Üstelik bu kişi, sadece MİT’i yönetmekle kalmamış, onun geleceğini şekillendirecek kadroları da yetiştirmişti:
1962-1964 ve 1966-1971 arasında iki kez MİT müsteşarlığı yapan Fuat Doğu Mehmet Eymür, Sadi Sağdam, Şenkal Atasagun, Emre Taner ve Hiram Abas gibi MİT yöneticilerini yetiştirmiş, MİT’e bir dönem damga vurmuş bir isim.

Soğuk Savaşın Gölgesinde MİT: Bağımsızlık mı, Bağlılık mı?

Fuat Doğu’nun görev yaptığı yıllar, Soğuk Savaş’ın en sert dönemleriydi. Dünya iki kutba ayrılmıştı: Amerika ve Sovyetler. Türkiye, NATO üyesi olarak Batı blokunda yer alırken, bu bloğun gölgesinde kendi iç siyasetini ve kurumlarını şekillendirmek zorunda kaldı. MİT de bu durumdan muaf değildi.

Amerikan istihbarat örgütü CIA, o dönemde sadece Türkiye’de değil, pek çok “müttefik” ülkede derin bir nüfuza sahipti. Lakin bir müsteşarın açıkça “CIA’nın şube müdürlüğünü yaptım” demesi, bu nüfuzun boyutunu ibretle gösteriyor.

Bu itiraf, sadece bireysel bir pişmanlık değil, aynı zamanda devletin mahrem kalması gereken yapılarının nasıl dış iradelerin etkisine girebildiğinin çarpıcı bir göstergesidir.

Yetişen Kadrolar ve Devam Eden Miras

Fuat Doğu’nun yetiştirdiği kadrolar, MİT’in sonraki on yıllarını şekillendirdi. Kimi zaman “derin devlet” olarak anılan yapılarla iç içe geçen, faili meçhullerle, kontrgerilla faaliyetleriyle ve dış bağlantılarla anılan bir MİT portresi oluştu. Hiram Abas gibi “teknik” istihbaratçılar, Mehmet Eymür gibi “operasyonel” isimler, hep bu dönemin mirasıydı.

Burada sorulması gereken soru şudur: Bir istihbarat teşkilatı, kim için çalışır? Kimin çıkarlarını korur? Kime sadakat gösterir?

Devletin gizli hafızası olması gereken MİT’in zaman zaman “dış merkezli” operasyonların aracı hâline gelmesi, sadece bir kurumsal zafiyet değil, bir istiklâl meselesidir.

Millî Olan Nedir?

İstihbarat teşkilatlarının “millî” olması, sadece isimle olmaz. Bağımsız karar alma gücü, kendi stratejisini tayin edebilmesi, içeride ve dışarıda milletin menfaatlerini öncelemesi gerekir. Eğer bir ülkenin istihbarat kurumu, başka bir ülkenin planlarına hizmet ediyorsa; o ülkenin siyaseti de, güvenliği de, geleceği de dışa bağımlı hâle gelir.

Bu bağlamda, Fuat Doğu’nun itirafı, sadece geçmişe dönük bir eleştiri değil, bugünün istihbarat anlayışına da bir uyarıdır.

Derin Devlet mi, Derin İrade mi?

Türkiye’de “derin devlet” tartışmaları hep sıcak kalmıştır. Fakat asıl derinlik, kendi kurumlarının içinde başkasının iradesiyle hareket eden yapılarla mümkündür. Bu derinlik, ne halk tarafından bilinir, ne de seçilmiş iradeler tarafından denetlenebilir.

Bu yüzden mesele yalnızca istihbarat kurumlarının iç yapısı değil, bir milletin kendi kaderine sahip çıkma meselesidir.

Sonuç: İtiraflar Tarihe Düşen Notlardır

Fuat Doğu’nun sözleri, bugün hâlâ üzerinde düşünülmesi gereken bir vesikadır. Belki geçmişteki bağımlılıkların fark edilmesi, bugün için daha bilinçli bir duruşa vesile olabilir. İstihbarat, sessiz yürür; ama bir milletin kaderini fısıltılarla yönlendirebilir. O yüzden bu alan, sadece teknik bir mesele değil, millî bir haysiyet meselesidir.

 Bak: https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0stihbarat+

 

Loading

No ResponsesNisan 21st, 2025