İSRAİL’İN ANLADIĞI DİL: SERTLİK VE ŞİDDET
İSRAİL’İN ANLADIĞI DİL: SERTLİK VE ŞİDDET
Yaptığı onca zulüm ve soykırıma rağmen bir yandan dünyaya aldırmayıp, diğer yandan da dünyadan destek gören İsrail’in anlayacağı DİL, kendi dilidir; Namlunun ucu.
Kendi akıbetini o noktaya götürmektedir.
İşte 1400 sene önceki Ğarkad hadisi.
Giriş
Dünya, bir kez daha zulmün perde arkasında oynanan büyük bir tiyatroyu izliyor. İsrail, Filistin topraklarında yaptığı zulümlerle, sadece bir milleti değil, insanlığın vicdanını da hedef alıyor. Sözün, diplomasinin, insan haklarının bittiği yerdeyiz. Ve bu noktada bir gerçek daha gün yüzüne çıkıyor: İsrail’in anladığı tek dil, kendi kullandığı dildir; yani sertlik ve şiddet…
Kur’an ve Zulme Karşı Tavır
Kur’an-ı Kerim, zulme karşı sessiz kalmayı büyük bir günah olarak sayar:
> “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur…” (Hud, 113)
Bu ayet, sadece zalimi değil, ona göz yumanı da suçlu sayar. İsrail’in işlediği insanlık suçları karşısında sessiz kalan Batı, bu ayetin hedef kitlesidir.
Kur’an aynı zamanda “mazlumun duası ile Allah arasındaki perde olmadığını” bildirir. Filistinli mazlumların yükselen ahları, mutlaka bir gün semayı titretecek güce ulaşacaktır.
Ğarkad Hadisi: Tarihten Gelen Uyarı
Hz. Peygamber (sav), 1400 yıl önce şöyle buyurmuştur:
> “Kıyamet kopmadan önce Müslümanlar, Yahudilerle savaşacaklar. Müslüman, onları öldürecek. Taş ve ağaç, ‘Ey Müslüman! Arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür’ diyecek. Ancak Ğarkad ağacı bu haberi vermeyecek; çünkü o, Yahudilerin ağacıdır.”
(Buhârî, Fiten 25; Müslim, Fiten 82)
Bu hadis, bir tür tarihî ve ilahi senaryonun haberidir. Hadiste geçen “Ğarkad ağacı”, İsrail tarafından bugün dahi özel olarak dikilmekte, “kutsal koruma” sembolü sayılmaktadır. Bu durum hadisin hem sembolik hem de pratik düzeyde tezahür ettiğini gösterir.
İsrail’in Şiddet Dili ve Sonu
İsrail’in tarihi, gasplarla, katliamlarla, anlaşmalara ihanetlerle doludur. Barıştan, adaletten, hukuk ve insan haklarından anlamaz. Çünkü devlet politikası, Tevrat’ın tahrif edilmiş versiyonunu kılıf yaparak kendini “seçilmiş ırk” görme üzerine kuruludur. Bu bakış, her türlü zulmü meşru sayar.
Ama Allah, zulme izin vermez. Mazlumun sabrı kadar zalimin süresi de sınırlıdır.
Tarih Boyunca Zulmün Akıbeti
Firavun da “Ben sizin en yüce rabbinizim” diyerek zulmetmişti. Allah onu denizde boğdu. Nemrud ateşle yaktı, Allah ateşi serin etti. Ebrehe filleriyle Kâbe’ye yürüdü, kuşlarla mağlup oldu. Hitler milyonları öldürdü, yerle bir edildi.
İsrail de aynı sona doğru yürümektedir. Zulüm ile abad olunmaz.
Dünya Sessiz, Allah Asla Değil
Birleşmiş Milletler, NATO, uluslararası kurumlar… Hepsi sessiz. Hatta bazıları açıktan destek veriyor. Ama Allah susmaz. Ve O’nun adaleti şaşmaz. Kur’an buyurur:
> “Zulmedenlere mühlet veririz. Ama sonra onları yakalarız. Yakalamamız da çok çetindir.” (A’raf, 183)
Çözüm: Direniş ve Sabır
İsrail’in anlayacağı tek dil, direniş ve kararlı mukavemettir. “İzzet, ancak Allah’a, Peygamberine ve müminlere aittir.” (Münafikûn, 8)
Bugün Gazze’de, Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da, çakıl taşlarıyla tanklara karşı duran çocuklar, tarihin en büyük izzet mücadelesini veriyorlar.
Sonuç: Kıyamete Hazırlanan Bir Sahne
Ğarkad hadisi, bize sadece bir savaşın değil, aynı zamanda hak ile batılın son hesaplaşmasının fotoğrafını çizer. İsrail’in anlayacağı dil, ne söz, ne anlaşma, ne de diplomasi…
O, ancak kendine benzer bir duruşla hizaya gelir.
Ve o duruş, inşaallah ümmetin yeniden dirilişiyle ortaya çıkacaktır.
Unutma:
“Zulüm ile payidar olan görülmemiştir. Ama sabırla direnenlerin zaferi, Allah’ın vaadidir.”