MAHŞERE HER İNSAN KENDİ ÇİPİYLE GELİR
MAHŞERE HER İNSAN KENDİ ÇİPİYLE GELİR
“Her insanın amelini boynuna doladık; kıyamet günü onun için açılmış bir kitap çıkarırız. Oku kitabını! Bugün nefsin sana yeterlidir hesap sorucu olarak.”
(İsrâ, 13–14)
Zamanın hızla aktığı, teknolojinin hayatımızı kuşattığı bir çağda yaşıyoruz. Bilgi, bir tık ötemizde; iz bırakmak, bir parmak hareketiyle mümkün. Kimi zaman ne söylediğimizi unutuyoruz, ama dijital dünya unutmuyor. Bütün mesajlar, görüntüler, tıklamalar ve niyetler… iz bırakıyor.
Bugün insanlığın üzerinde titizlikle çalıştığı “çip teknolojisi”, aslında çağdaş bir metafor hâline geldi. Takip, kayıt, analiz… Hepsi görünmeyen bir bellekte toplanıyor. Ama bundan asırlar önce, Kur’an çok daha büyük bir gerçeği haber veriyordu:
İnsan, mahşere kendi çipiyle gelir.
Ama bu çip, dışardan takılan değil; kendi elleriyle yazdığı, boynunda taşıdığı, kalbine kazınmış bir defterdir.
AMELLERİN YAZILDIĞI GÖZLE GÖRÜLMEYEN DEFTER
İsrâ Suresi 13. ayet, bizi derin bir hakikatle yüzleştirir:
Her insanın ameli, kendi boynuna dolanmıştır. Yani ne yaparsak, bize geri dönecek şekilde kayıt altındadır. Bu kayıt, öylesine kişiseldir ki, kıyamet günü “işte bu senin dosyan” denecek ve denecektir ki:
“Oku kitabını! Bugün sana kendi nefsin yeterli bir hesapçıdır.”
Hiçbir savunma, hiçbir mazeret geçerli olmayacak.
Çünkü hâkim de biziz, şahit de biziz.
GÜNÜMÜZDEKİ “ÇİP”LER ve AHİRETTEKİ “KİTAP”
Bugün kullandığımız telefonlar, uygulamalar, kameralar ve yapay zekâlar bile bizi adım adım takip ediyor. Hangi siteye girdik, nerede durduk, neyi izledik, hatta neye ne kadar baktık… hepsi kaydediliyor.
İşte ahirette de, bütün amellerimizin, hatta niyetlerimizin bile yazıldığı ilahî bir “çip” var: Levh-i Mahfuz’un bir nüshası gibi kişisel bir amel defteri.
Her kelime, her bakış, her niyet… O dosyada kayıtlı.
Ve mahşer günü o “dosya” açıldığında, kimse itiraz edemeyecek.
HAYATIN SESSİZ TANIKLARI: UZUVLAR
Kur’an’da başka ayetler de bu gerçeği tamamlar:
> “O gün onların ağızlarını mühürleriz; elleri bize konuşur, ayakları yaptıklarına şahitlik eder.”
(Yâsîn, 65)
Yani insan sadece yazılı dosyasıyla değil, bizzat kendi uzuvlarının şahitliğiyle hesaba çekilecektir.
El: “Ben bu ameli tuttum.”
Göz: “Ben o sahneye bakarken şahit oldum.”
Ayak: “Ben o harama yürüdüm.”
Ve dil susturulacak… çünkü onun eğrilme ihtimali var. Ama organlar dürüsttür.
KENDİMİZİN HÂKİMİ, YARGICI VE TANIIĞIYIZ
İsrâ Suresi’nin bu ayetiyle, insanın ne kadar kendiyle baş başa kalacağı hatırlatılıyor.
Hiç kimse başkasının günahını yüklenmez.
Hiç kimse suçu başkasına atamaz.
İnsan, bizzat kendi dosyasıyla yüzleşecek.
PEKİ, BU DOSYA NEYLE DOLACAK?
Bugün ne izliyorsan…
Ne düşünüyorsan…
Ne niyet ediyorsan…
Neyin peşindeysen…
Hepsi o çipte yazılıyor.
Ve o çip, mahşerde açıldığında ya:
“Ne güzel bir kul… her satırda hayır var.” denilecek…
Ya da:
“Vay haline… kendi elinle kendini yaktın.” denilecek.
SON SÖZ: BU DOSYA HER GÜN YAZILIYOR
Unutma:
Sen her gün bir ayetin içine yürüyorsun:
> “Her insanın amelini boynuna doladık; kıyamet günü onun için açılmış bir kitap çıkarırız.” (İsrâ, 13)
O dosya şakaya gelmez.
Oraya ne düşerse… silinmez.
Ama tevbe, gözyaşı, pişmanlık… işte onlar, ilahî bir “güncelleme” gibi kayıtları temizleyebilir.
Zira Allah silmeyi de, affetmeyi de çok sever.
“Bugün kaydettiklerin, yarın kendi kitabındır.”
“Ne yazdığını unutabilirsin, ama mahşer unutmaz.”