NÛN ve KALEM: Yazının Şahidi, Hikmetin Mührü

NÛN ve KALEM: Yazının Şahidi, Hikmetin Mührü

“Nûn. Kalem’e ve yazmakta oldukları şeylere yemin olsun!” (Kalem, 68/1)

Kur’an-ı Kerim’in bu kısa ama derin mânâ yüklü âyeti, hem insanlık tarihinin dönüm noktalarına işaret eder hem de ilmin, hikmetin ve sorumluluğun sembollerini önümüze serer. Allah’ın yemin ettiği şeyler sıradan değildir; bilakis hakikatin ağırlığını, kulluk bilincini ve varoluşun özünü ihtiva eder.

Nûn: Bilinmeyenin Kapısı

“Nûn” bir harftir. Kur’an’da bazı sûreler harflerle başlar: Elif-Lâm-Mîm, Sâd, Kâf… Bu harfler “Hurûf-u Mukatta’a” diye bilinir. Bu harfler üzerine pek çok tefsir yapılmıştır, fakat nihai hikmeti Allah’a aittir. Ancak bu harfler bir kapı gibidir; zahiren sade, batınen derin. “Nûn” harfi burada, yazının, kalemin ve kaydın başlangıcına işaret eder. Tıpkı bir kitabın başındaki ilk harf gibi…

Kalem: Kudretin Kalemi mi, Kaderin Kalemi mi?

Kalem… Yüce Allah bu âyette kaleme yemin ediyor. O kalem ki, Levh-i Mahfûz’da kaderi yazan kalemdir. O kalem ki, insana ilim ve hikmet kapılarını açan bir vesiledir. Kalem, söz uçar yazı kalır prensibinin tecellisidir. Kalem, beşerin hafızasını zamana emanet eder.

Yemin edilen kalem, sadece bir nesne değil; hakkın şahitliğini yapan bir şahittir. Hangi kalemle yazıldığı, neyin yazıldığı, kim için yazıldığı önemlidir. Kalem, zulmü de kaydeder, adaleti de… İnsanın yazdığı her kelime, âhirette karşısına çıkacak birer delil olur.

Yazmakta Olanlar: Şahit Yazılar

“Ve mâ yesturûn – yazmakta oldukları şeylere yemin olsun!” ifadesiyle, kalemle yazılan şeylerin değeri vurgulanır. Bu, hem meleklerin amel defterlerine yazdığı kayıtları, hem de insanların kalemle inşa ettiği bilgi medeniyetini kapsar.

Bir âlimin yazdığı hakikat dolu satırlar gibi, bir müfterinin yazdığı iftira dolu yazılar da yazılmıştır. Hangisinin izi zamanla silinir, hangisi ebedi olur, işte burada niyet devreye girer. Kalem adaletle yazarsa rahmet olur; nefsin esiri olursa felaketin kalemidir.

İnsan ve Kalem: Emanet ve Sorumluluk

İnsana ilim öğretildi; “kalemle öğretti” (Alak, 96/4). Bu, insanlık tarihinde bir devrimdir. Yazı, sadece bilginin aktarım aracı değil; aynı zamanda emanetin taşıyıcısıdır. Kalem, bir emanetçidir; yazan ise bir sorumluluk sahibidir.

Bugün sosyal medyada, kitaplarda, gazetelerde, ekranlarda yazılan her söz bir kalemin ucundan çıkıyor. Lakin o kalem, ya kalbi uyandırır ya da kalbi köreltir. Bilginin kirletildiği bir çağda, hakikat ehlinin kalemi altın değerindedir.

Sonuç: Kalem İzzet veya Hicran Kaynağıdır

Kalem, Allah’ın yemin ettiği bir değerdir. O hâlde, kalem tutan el temiz olmalı, yazılan satırlar doğru olmalı, niyet berrak olmalıdır. Çünkü kalem, ya sahibini yüceltir ya da yerin dibine geçirir.

Kalemin yazdığıyla insan ya kurtulur ya da helâk olur. Kalem, bir kılıç gibidir: Hakkı savunursa zafer getirir, batılı yazarsa esaret doğurur.

Unutma ey kalem sahibi! Sen yazıyorsun, fakat seni de yazan bir kalem var…

Loading

No ResponsesNisan 16th, 2025