KUR’AN-I KERİM’DE ADI GEÇEN KAVİMLER VE ÖZELLİKLERİ: TARİHİN AYNASINDA İNSANLIĞA DERSLER
KUR’AN-I KERİM’DE ADI GEÇEN KAVİMLER VE ÖZELLİKLERİ: TARİHİN AYNASINDA İNSANLIĞA DERSLER
Kur’ân-ı Kerîm, sadece bir kutsal kitap değil; aynı zamanda geçmişin perdelerini aralayan, insanlığa ibret levhaları sunan ilahî bir tarih dersidir. Bu ilahî kitapta adı geçen kavimler; güç, servet, medeniyet ve bilgi açısından zamanlarının zirvesinde olsalar da, ahlâkî yozlaşma, inkâr, zulüm ve isyan sebebiyle helâk edilmiş, tarihin tozlu sayfalarına birer ibret nişanesi olarak yazılmışlardır. Her biri, çağlar üstü mesajlar taşıyan ilahî uyarılardır.
1. Âd Kavmi – Gücün Sarhoşluğu
Âd kavmi, kalın beden yapısıyla güçlü insanlardan oluşan, muazzam yapılar inşa eden bir milletti. Ancak güç ve ihtişam sarhoşluğu onları Allah’a karşı büyüklenen bir topluma dönüştürdü. Hz. Hûd’un davetini alaya aldılar. Kur’an onları şöyle anlatır:
“Rabbinin Âd’a ne yaptığını görmedin mi? Sütunlar sahibi İrem’e, ki benzeri şehirler kurulmamıştı. Onlar yeryüzünde azgınlaşmışlardı.” (Fecr, 6-9)
Sonuç: Şiddetli bir kasırga ile yerle bir oldular. Gücün değil, takvanın üstünlük ölçüsü olduğu âleme ilan edildi.
2. Semûd Kavmi – Medeniyetin Kibrine Kapılanlar
Semûd, teknolojik olarak ileri, dağları oyarak evler yapan, gelişmiş bir toplumdu. Fakat Hz. Sâlih’in gönderdiği uyarıları küçümsediler. Allah’ın bir mucizesi olan deveye kıydılar. Kur’an’da onların sonu şöyle tasvir edilir:
“Azgınlıkları yüzünden Rablerinin emrine karşı geldiler; bu yüzden onları korkunç bir ses yakalayıverdi.” (Şems, 11-14)
İbret: Medeniyet, Allah’a itaatle anlam kazanır; aksi hâlde teknoloji kibri beraberinde getirir.
3. Lût Kavmi – Ahlâksızlığın Sonu
Tarih boyunca ahlâkî çöküşün sembolü olan Lût kavmi, şehvetin helâl sınırlarını çiğneyerek sapkınlıkta ileri gitmişti. Hz. Lût’un defalarca uyarısına kulak tıkadılar. Kur’an, helâklarını şöyle anlatır:
“Onların üzerine taş yağmuru yağdırdık.” (A’râf, 84)
Bugün hâlâ Ölü Deniz’in çevresi, bu kavmin ibretlik akıbetini hatırlatan sessiz bir uyarıdır.
4. Firavun ve Mısırlılar – Saltanatın Zehri
Firavun; benliğini ilahlaştıran, halkını köleleştiren, Allah’ın elçisine düşman kesilen despot bir hükümdardı. Hz. Musa’ya ve İsrailoğulları’na türlü eziyetler etti. Ama son nefeste teslimiyet fayda etmedi:
“Denizde boğulmak üzereyken ‘İsrailoğulları’nın inandığı Allah’a iman ettim’ dedi. (Allah buyurdu:) Şimdi mi? Hâlbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” (Yunus, 90-91)
Mesaj: Zalimler er geç çöker, kibir sahipleri yere serilir.
5. Medyen Kavmi – Ticarette Hile ve Haksızlık
Hz. Şuayb’ın kavmi, ticarette hile yapan, ölçü ve tartıyı bozan bir milletti. Zenginlik onları helâlden uzaklaştırdı. Kur’an, onların bu tavrını kınar:
“Ölçüde ve tartıda hile yapmayın.” (Şuarâ, 181)
Sonuç: Büyük bir depremle helâk edildiler. Malın bereketi ancak helâlle olur.
SONUÇ: HER KAVİM, BİR AYNA
Kur’an’daki bu kıssalar masal değil, tarihî hakikatlerdir. Her kavim, bir aynadır; geçmişin aynasında bugünü görmek isteyenlere. Bugün, aynı hataları farklı kılıflarla sürdüren modern toplumlar da aynı akıbete mahkûmdur. Zulüm, isyan, kibir, ahlâksızlık ve hile; çağlar değişse de Allah’ın düzeninde değişmeyen cezaların sebebidir.
Kur’an bu kıssaları niçin anlatıyor?
“Andolsun ki onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır.” (Yûsuf, 111)
Evet, ibret alana her kavim bir nasihat, her helâk bir uyarıdır.