GAZZE’NİN AHI
GAZZE’NİN AHI
“Nûh dedi ki: “Rabbim! Yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma!
Bırakacak olursan, onlar senin kullarını yoldan çıkarırlar ve ancak kendileri gibi ahlâksız, günahkâr ve azılı kâfir nesiller yetiştirirler.
Rabbim! Beni, anne-babamı, mü’min olarak evime girenleri, bütün mü’min erkeklerle mü’min kadınları bağışla! Zâlimlerin ise ancak helâkini artır! Köklerini kurut!” Nuh Suresi. 26-28.
Kökü Kurutulan Zulüm: Nûh’un Duası, Gazze’nin Ahı
Tarih, mazlumların ahıyla yazılır. Yeryüzünde işlenen zulümler, sadece bir coğrafyanın değil; insanlığın, vicdanın ve hakikatin yaralarıdır. Gazze’de yaşananlar da bu yaraların en derinlerinden biridir. Bu yaşananlar, bize Kur’an’ın asırlar öncesinden haber verdiği hakikatleri yeniden hatırlatmaktadır.
Nûh Peygamber’in duası, bir peygamberin merhametli yüreğiyle dile gelmiş bir feryattır. O, yıllarca kavmini hakka davet etmiş, ama karşılığında inat, isyan ve azgınlık görmüştür. En sonunda, bu azgın neslin yeryüzünde varlığının başka zulümlere, başka inkârlara yol açacağını bilerek, Rabbine şöyle niyaz etmiştir:
> “Rabbim! Yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma!
Bırakacak olursan, onlar senin kullarını yoldan çıkarırlar ve ancak kendileri gibi ahlâksız, günahkâr ve azılı kâfir nesiller yetiştirirler.” (Nûh, 71/26-27)
Bugün Gazze’de yaşananlar bu ayetin canlı bir tefsiri gibidir. İsrail’in işlediği zulümler, sadece bir halkın topraklarını gasp etmekle kalmıyor; çocukların, kadınların, yaşlıların hayatlarını karartıyor, nesilleri imha ediyor, insanlığın ruhunu yaralıyor. Sadece bombalar değil, geleceği de yok ediyorlar. Sadece binaları değil, umutları da yerle bir ediyorlar.
Zulmün ardında yatan inkâr ve azgınlık; sadece fiziki yıkım değil, ahlaki çöküşü de beraberinde getiriyor. Nûh’un duasındaki “yalnızca kendileri gibi azgın, günahkâr nesiller yetiştirirler” ifadesi, bize bugünkü zalim sistemlerin nasıl nesiller inşa ettiğini gösteriyor. O nesiller ki, merhamet bilmez, adalet tanımaz, insan hayatına saygı duymaz hale geliyorlar.
Nûh’un duasında geçen “zâlimlerin ancak helâkini artır!” ifadesi ise, mazlumların dualarının en keskin yanıdır. Bu, intikam değil; adaletin tahakkuku için yapılan bir yakarıştır. Çünkü bazı zulümler vardır ki, artık ıslah değil, izâle gerekir. Artık hak ile bâtılın ayrılması, zalimin cezasını bulması gerekir.
Gazze’de çocuklar ölürken, dünya sessizliğe gömülmüşken, Nûh’un duası yüzyılları aşarak yeniden göklere yükseliyor:
> “Rabbim! Beni, anne-babamı, mü’min olarak evime girenleri, bütün mü’min erkeklerle mü’min kadınları bağışla! Zâlimlerin ise ancak helâkini artır!”
Bu dua bugün milyonlarca müminin yüreğinde yankılanıyor. Belki bizim gemimiz yok ama duamız var. Belki tufan çağırmıyoruz ama adaletin tecellisini diliyoruz.
Zulümle abat olan görülmedi. Nûh kavmi de helâk oldu, Firavun da, Nemrut da. Ve her biri tarih sahnesinde ibretlik birer figüre dönüştü.
Gazze bir imtihandır; hem zalim için, hem mazlum için, hem de sessiz kalan insanlık için. Ve unutulmamalıdır ki:
> “Zulmedenler nasıl bir inkılâpla devrileceklerini yakında bilecekler.” (Şuarâ, 26/227)
@@@@@@
ZULÜMDEN BİR KARE: