1960 YILINDAN İTİBAREN YAPILAN DARBELER: KİM TARAFINDAN,KİMLERCE DESTEKLENEREK, NİÇİN VE NASIL YAPILMIŞTIR
1960 YILINDAN İTİBAREN YAPILAN DARBELER: KİM TARAFINDAN,KİMLERCE DESTEKLENEREK, NİÇİN VE NASIL YAPILMIŞTIR
Giriş
Türkiye Cumhuriyeti tarihi, halkın iradesinin defalarca kesintiye uğratıldığı, demokrasi dışı müdahalelere sahne olmuş bir tarih olarak hafızalara kazınmıştır. 1960’tan itibaren yaşanan darbeler, sadece siyasi bir tasfiye hareketi değil, aynı zamanda milletin değerleriyle, inancıyla, yönelişiyle çatışan bir zihniyetin ürünü olmuştur. Bu darbeler, genellikle “demokrasiyi kurtarmak”, “laikliği korumak” gibi söylemlerle meşrulaştırılmış, arka planında ise derin yapıların, dış desteklerin ve ideolojik kamplaşmaların izleri olmuştur.
1960 Darbesi – Demokrat Parti’ye “Ceza”
Tarih: 27 Mayıs 1960
Hedef: Başbakan Adnan Menderes ve Demokrat Parti iktidarı
Kim Tarafından: Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki cunta (Milli Birlik Komitesi)
Destekleyenler: Bazı yüksek yargı mensupları, üniversite çevreleri, CHP’nin etkili kadroları, ordu içindeki bazı NATO etkili unsurlar
Demokrat Parti’nin halkla kurduğu güçlü bağ, özellikle dini özgürlükleri genişleten politikaları ve ekonomik kalkınma hamleleri, “vesayetçi” çevreleri rahatsız etti. Menderes’in ezanı yeniden Arapça okutması, İmam Hatiplerin açılması, halkın değerlerine yönelmesi darbeye giden süreci hızlandırdı.
ABD’nin ve NATO’nun, Soğuk Savaş ortamında Türkiye üzerindeki nüfuzu da göz ardı edilemez. Darbeden sonra kurulan darbe mahkemelerinde Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idam edildi. Milletin oylarıyla başa gelen bir hükümet, silah zoruyla indirildi ve bu, sonraki darbeler için bir emsal oldu.
1971 Muhtırası – “Posta ile Demokrasi Düzeltme”
Tarih: 12 Mart 1971
Hedef: Süleyman Demirel hükümeti
Kim Tarafından: Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanları
Destekleyenler: Bürokrasi, sol tandanslı aydın çevreler, bazı dış istihbarat unsurları
Bu müdahale doğrudan bir askeri darbe değil, bir “muhtıra” şeklindeydi. Ordu, Hükümete bir mektup göndererek istifasını istedi. Gerekçe olarak “anarşi”, “sağ-sol çatışması” ve “laikliğe tehdit” gösterildi. Oysa perde arkasında toplumu şekillendirme çabası ve halkın seçtiği hükümeti kontrol altına alma arzusu vardı.
1980 Darbesi – Kanlı Planın Soğukkanlı Sahnesi
Tarih: 12 Eylül 1980
Hedef: Tüm siyasi partiler ve sivil alan
Kim Tarafından: Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve askeri komuta kademesi
Destekleyenler: ABD (CIA – Paul Henze: “Bizim çocuklar başardı”), NATO, Türkiye içindeki vesayet yapısı
1980 öncesi oluşturulan kaotik ortamda her gün onlarca genç sokaklarda öldürülüyor, sağ ve sol çatıştırılıyordu. Aslında bu çatışmaların bir kısmı kurgulanmıştı. Darbe geldiğinde bu çatışmalar bir anda bıçak gibi kesildi. Anayasa askıya alındı, siyasi liderler tutuklandı, işkenceler başladı.
Yeni anayasa ile halkın üzerine adeta bir zırh örüldü. Düşünen, sorgulayan, inancına sarılan her kesim baskılandı. Kenan Evren’in din eğitimine mesafeli yaklaşımı ve dindar kesimi kontrol altına alma çabaları ibretliktir.
28 Şubat 1997 – “Postmodern Darbe”
Tarih: 28 Şubat 1997
Hedef: Refah-Yol Hükümeti ve Necmettin Erbakan
Kim Tarafından: MGK (Milli Güvenlik Kurulu) bürokrasisi
Destekleyenler: Medya, bazı üniversiteler, yargı ve sermaye çevreleri
Bu müdahale tanklarla değil, medya manşetleriyle, fişleme listeleriyle ve psikolojik operasyonlarla yapıldı. “İrtica geliyor” diyerek halkın inanç değerleri suçlandı. Başörtüsü yasaklandı, İmam Hatiplerin orta kısımları kapatıldı, binlerce kamu çalışanı işten atıldı.
Bu sürecin arkasında Batı destekli modernleşme projesinin “İslamla barışık olamayacağı”na inanan bir zihniyet vardı. Darbeci paşaların bazıları yıllar sonra yargılandı ama milletin ruhunda açtıkları yara hâlâ tazedir.
15 Temmuz 2016 – Kanlı ve Hain Bir Girişim
Tarih: 15 Temmuz 2016
Hedef: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve halk iradesi
Kim Tarafından: FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) yapılanması
Destekleyenler: Yurtdışındaki istihbarat güçleri, bazı medya organları, içerideki vesayet odakları
Bu darbe girişimi, sadece bir hükümeti değil, milletin topyekûn iradesini hedef aldı. TBMM bombalandı, halkın üzerine tanklar sürüldü. Ancak bu kez millet sokağa indi, şehit oldu ama boyun eğmedi. “Bu millet, artık darbelerden bıktı” diyerek darbeyi bertaraf etti.
Bu girişim, darbelerin artık sadece “askeri” değil, aynı zamanda istihbarat ve medya manipülasyonu eliyle yapılabildiğini gösterdi.
Sonuç: Darbeler, Halkın Değerlerine Karşı Bir Savaşın Adıdır
Türkiye’de darbeler, sadece iktidar değişikliği değil, değerlerin tasfiyesi hareketidir. Her darbenin ardında halkın dinine, örfüne, inancına karşı bir cepheleşme vardır. “İrtica geliyor” bahanesiyle yapılan bu müdahaleler, aslında halkın İslam’la barışık yaşama çabasına karşı birer savaş ilanıdır.
Bugün gelinen noktada, darbelerle hesaplaşmak sadece bir siyasi görev değil, aynı zamanda tarihî ve ahlakî bir sorumluluktur.
İbret almak, tekrarına engel olmak içindir.
BAK:
https://tesbitler.com/index.php?s=DARBE