GEÇMİŞTEN GELEN BİR KUYRUK ACISI VAR.
GEÇMİŞTEN GELEN BİR KUYRUK ACISI VAR.
İçimizdeki bir kısım gayri müslimlerin, ‘Keşke Anadolu Müslüman Olmasaydı’ diyenlerle, İran’ın Hz. Ömer’e olan düşmanlıklarından dolayı ‘Keşke Ömer İran’ı Fethetmeseydi’ sözünden dolayı içimizde oluşan acı, işte bu kuyruk acısıdır.
Tarih, sadece olayların sıralandığı bir kronoloji değildir. O, milletlerin hafızası, inançların ve ideolojilerin şekillendiği bir ders kitabıdır. Geçmişin izleri, bugünün ruhuna sirayet eder ve bazen “kuyruk acısı” dediğimiz derin izler bırakır. İşte bu yazıda, Anadolu’nun Müslümanlaşması ve İran’ın fethi ekseninde yaşanan bu tarihi sancıları ele alacağız.
Anadolu ve İslam
Anadolu’nun İslam’la tanışması, Türklerin Müslüman olmasıyla hız kazanmıştır. Malazgirt Zaferi (1071) ile Anadolu, İslam yurdu haline gelmiş ve Müslüman Türkler bu topraklarda köklü bir medeniyet inşa etmişlerdir. Ancak, bu süreç Batı dünyasında derin bir yara açmıştır. Haçlı Seferleri, Endülüs’ün yıkılışı ve Osmanlı’nın Avrupa’daki ilerleyişi, Batı’nın bu “kuyruk acısını” besleyen unsurlar olmuştur. Hâlâ günümüzde bazı çevrelerin, “Keşke Anadolu Müslüman olmasaydı” gibi söylemler dile getirmesi, bu derin tarihî kırılmanın bir tezahürüdür.
İran ve Hz. Ömer’in Fethi
Hz. Ömer (r.a.)’in liderliğinde İslam ordularının İran’ı fethetmesi, tarihin en büyük medeniyet değişimlerinden birini başlatmıştır. Sasani İmparatorluğu’nun yıkılması, İran’ın köklü bir dönüşüme uğramasına sebep olmuştur. Ancak bu durum, bazı Fars milliyetçileri ve Şii unsurlar arasında bir “kuyruk acısı” oluşturmuştur. Bugün bile bazı çevrelerin “Keşke Ömer İran’ı fethetmeseydi” demesi, bu tarihi travmanın açık bir göstergesidir. Oysa ki, İslam İran’a sadece bir fetih olarak değil, bir adalet ve hakikat medeniyeti olarak gelmiştir.
Tarihten Günümüze Çıkarılacak Dersler
Tarih, kaybedilenler ve kazanılanlarla şekillenir. Ancak tarihî acıları bir intikam duygusuyla beslemek, milletleri ilerletmez; aksine geri götürür. Anadolu’nun İslamlaşmasını kabul edemeyenler de, İran’ın İslam’la şereflenmesini kabullenemeyenler de tarihin akışını tersine çeviremezler. Tarihi objektif okumak ve ondan dersler çıkarmak, gelecek nesillere bırakılacak en büyük mirastır.
Sonuç
Geçmişin izleri, bugünü şekillendirir. Ancak önemli olan, bu izleri bir düşmanlık aracı olarak değil, bir ibret vesilesi olarak görmektir. Ne Anadolu’nun İslamlaşması ne de İran’ın fethi bir hata değildir. Bilakis, tarihin dönüm noktalarıdır ve bugünün dünyasına şekil veren olaylardır. Önemli olan, bu gerçekleri idrak edip, tarihî gerçeklikler üzerinden dostluk ve kardeşliği pekiştirmektir.