BUNLAR KİMİN ÇOCUKLARI?

BUNLAR KİMİN ÇOCUKLARI?

“Geldikleri gibi gitmediler. Kimi itini bıraktı, kimi bitini. Kimi de piçini bıraktı. Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil.”
Neyzen TEVFİK
“Bizim aydınlarımız din düşmanı değil, İslâm düşmanı.”
Cemil Meriç.

Geldikleri Gibi Gitmediler: Kültürel Erozyon ve Aydın Çıkmazı

Tarih, sadece geçmişin değil, aynı zamanda bugünün ve geleceğin de aynasıdır. Neyzen Tevfik’in “Geldikleri gibi gitmediler…” sözü, işgalci güçlerin yalnızca fiziksel varlıklarını değil, aynı zamanda bıraktıkları izleri de vurguluyor. Cemil Meriç’in “Bizim aydınlarımız din düşmanı değil, İslâm düşmanı” tesbiti ise, bu izlerin en acı verici boyutlarından birine işaret ediyor. Günümüzde yaşanan olaylara baktığımızda, bu iki sözün halen geçerliliğini koruduğunu görmek mümkün.

Tarihî Sürecin Günümüze Yansımaları

İşgal sadece toprak kaybıyla sınırlı bir mesele değildir. İşgalin asıl tehlikesi, zihniyetin ve kültürel kodların değişime uğratılmasıdır. Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında özellikle Batı menşeli ideolojilerle yetişen bir nesil, kendini kendi toplumuna yabancılaştırdı. Batılılaşma adı altında, aslında kültürel bir sömürgeciliğin pençesine düşüldü. Bunun sonucu olarak da tarihine, inancına ve kimliğine düşman olan sözde aydınlar türedi.

Bugün, medyada, akademide ve siyaset sahnesinde bu zihniyetin izlerini görmek mümkündür. Kendi halkını küçümseyen, tarihini ve manevi değerlerini hor gören bir elit tabaka, toplumu şekillendirme iddiasıyla hareket etmektedir. Özgürlük ve çağdaşlık kisvesi altında, aslında Batı’nın değerlerine mutlak bir teslimiyet sergilenmektedir. Bu nedenle, Cemil Meriç’in tesbiti günümüzde daha da anlam kazanmaktadır: İslam’a olan düşmanlık, modernleşme adı altında kurumsallaşmıştır.

Medyada ve Eğitimde Kültürel Tahribat

Günümüz medyası, toplum mühendisliği açısından kritik bir araç olarak kullanılmaktadır. Diziler, filmler ve sosyal medya platformları aracılığıyla ahlaki yozlaşma, kimlik erozyonu ve aile yapısının çöküşü hızlandırılmaktadır. Popüler kültür, bireyleri köklerinden koparmakta ve Batı’nın değerlerini mutlak doğru gibi sunmaktadır.

Eğitim sisteminde de benzer bir tablo mevcuttur. Tarih ve din eğitimi, büyük ölçüde seküler ve Batıcı bir anlayışla dizayn edilmiştir. Yeni nesiller, kendi tarihini ve kültürünü bir yük olarak görmeye teşvik edilmektedir. Batı merkezli bilim ve düşünce sistemleri, sorgusuz sualsiz kabul ettirilmeye çalışılırken, İslamî ve yerli düşünce sistemleri ya göz ardı edilmekte ya da küçümsenmektedir.

Sonuç ve Çözüm Önerileri

Toplumların gerçek bağımsızlığı, sadece ekonomik veya askeri alanlarda değil, kültürel ve zihinsel alanda da gerçekleşmelidir. Bugün, işgal orduları yok belki ama zihinlerde devam eden bir işgal var. Neyzen Tevfik’in dediği gibi, işgalciler fiziksel olarak gitmiş olabilir, ancak bıraktıkları kültürel, sosyal ve ahlaki tahribat hâlâ sürmektedir.

Bu noktada, yeniden bir uyanış ve diriliş sürecine ihtiyaç vardır. Kendi değerlerimize, tarihimize ve inançlarımıza sahip çıkan, Batı’yı körü körüne taklit etmek yerine ondan faydalanmayı bilen bir nesil yetiştirmek zorundayız. Medya, eğitim ve sosyal yapıyı bu bilinç doğrultusunda yeniden inşa etmek kaçınılmazdır.

Unutulmamalıdır ki, geçmişte olduğu gibi bugün de kültürel istilaya karşı direnç göstermek, toplumun geleceğini kurtarmanın en önemli adımıdır. Eğer kendi değerlerimize sahip çıkmazsak, sadece başkalarının bıraktığı izlerle yaşamak zorunda kalırız.

 

 

Loading

No ResponsesMart 31st, 2025