KENDİSİYLE UZUN SÜREDİR BERABER OLDUĞU BEDENİNDEN AYRILAN RUHUN HÜZNÜ

KENDİSİYLE UZUN SÜREDİR BERABER OLDUĞU BEDENİNDEN AYRILAN RUHUN HÜZNÜ


İnsan, ruh ve bedenin bir araya gelmesiyle var olur. Ruh, bu dünyaya gözlerini açtığında bedenle tanışır ve onunla uzun bir yolculuğa başlar. Yıllar geçtikçe beden yaşlanır, yorulur, zayıflar; fakat ruh hep tazedir, değişmez. Bedenin acıları, sevinçleri, yükleri ve arzuları zamanla ruha da yansır. Ancak her şeyin bir sonu olduğu gibi, bu birlikteliğin de bir vedası vardır. İşte o an geldiğinde ruh, yıllardır içinde yaşadığı bedeni terk etmek zorunda kalır. Bu ayrılış, hem ibret dolu hem de derin bir hüzün taşır.

Birlikte Geçen Yılların Ardından Gelen Ayrılık

Düşünelim ki bir yol arkadaşıyla uzun bir yolculuğa çıkmışsınız. Yıllarca beraber yürümüş, zorluklara birlikte göğüs germiş, sevinçleri ve acıları paylaşmışsınız. Fakat bir gün, yol arkadaşınızın gücü tükeniyor ve sizden ayrılmak zorunda kalıyor. Onun yorgun bedeni toprağa karışırken, siz yolculuğa yalnız devam etmek zorundasınız. Ruh için bedenle vedalaşmak işte tam da böyledir.

Ruh, bedeni terk ederken bir hüzün hisseder. Çünkü yıllarca içinde yaşadığı bu beden, artık bir yük değil, bir emanet gibi olmuştur. Onunla gülmüş, onunla ağlamış, onunla öğrenmiş, onunla hata yapmıştır. Ve şimdi, bir daha geri dönmemek üzere ondan ayrılmaktadır. Tıpkı eski bir dostu son kez görmek gibi, ona son bir kez bakar ve ona teşekkür edercesine onu terk eder.

Bedenin Sessizliği ve Ruhun Yalnızlığı

Beden, toprağa karışırken ruh kendi yolculuğuna devam eder. Ama geride bıraktığı dünyaya bir bakış atmadan edemez. Sevdiği insanlar, yaşadığı anılar, gerçekleştiremediği hayaller… Hepsi hâlâ oradadır ama artık ona ait değildir. Ruh, bu vedalaşmanın kaçınılmaz olduğunu bilse de, geride bıraktıkları karşısında derin bir hüzne kapılır.

Belki de bu yüzden, dünyada yaşayanların birçoğu ölümden korkar. Çünkü herkes bir gün, alıştığı bedeni bırakıp gitmek zorunda kalacaktır. Ancak bu, sadece bir son değil, aynı zamanda bir başlangıçtır. Ruhun yolculuğu burada bitmez; o, yeni bir âleme adım atar.

Ölümün İbret Dolu Öğretisi

Bu ayrılık, insana büyük bir ders verir: Hiçbir şey kalıcı değildir. Ne beden, ne mal, ne de dünya nimetleri… Ruh, zamanı geldiğinde her şeyi geride bırakmak zorundadır. Bu yüzden, insanın dünyada geçirdiği vakti iyi değerlendirmesi gerekir. Bedenini sadece bir araç olarak görmeli, ruhunu beslemeli, iyilikle anılacak izler bırakmalıdır. Çünkü son nefes verildiğinde, bedenin dünyaya ait olduğu ama ruhun yoluna devam edeceği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalırız.

Ruh, bedeninden ayrıldığında üzülse de, eğer ardında güzel izler bırakmışsa, huzurla yoluna devam eder. Ama eğer bu dünyada kendini unutmuş, sadece bedenin isteklerine hizmet etmişse, işte o zaman ruhun hüznü derinleşir. Çünkü onun gerçek varlığı, dünya nimetlerinde değil, maneviyatta saklıdır.

Son Söz

İnsan, bedeniyle değil, ruhuyla insandır. Beden sadece bir kabuktur; vakti geldiğinde toprağa dönecektir. Önemli olan, ruhun bu dünyadan giderken nasıl bir iz bıraktığıdır. Ruhun hüzünle değil, huzurla ayrılması için, bu gerçeği unutmadan yaşamak gerekir. Ölüm bir son değil, bir geçiştir. Asıl mesele, bu dünyadan nasıl ayrıldığımızdır.

Loading

No ResponsesŞubat 9th, 2025