DÜNYAYA DEMOKRASİ GETİRECEĞİNİ SÖYLEYEN ABD, GİTTİĞİ YERDE GÖZ YAŞI VE KAN BIRAKTI -1-

DÜNYAYA DEMOKRASİ GETİRECEĞİNİ SÖYLEYEN ABD, GİTTİĞİ YERDE GÖZ YAŞI VE KAN BIRAKTI -1-

ABD ve Demokrasi: Gözyaşı ve Kanın Gölgesinde Bir Söylem

Amerika Birleşik Devletleri, uzun yıllardır kendisini “özgürlüğün ve demokrasinin savunucusu” olarak tanıtıyor. Ancak tarih gösteriyor ki, ABD’nin “demokrasi götürme” iddiasıyla girdiği birçok ülkede geriye kalan şey, çoğu zaman gözyaşı, kaos ve kan olmuştur.

Demokrasinin Maskesi Altında Müdahaleler

ABD’nin dış müdahaleleri, genellikle insan hakları, özgürlük ve demokrasiyi koruma iddialarıyla başlatılmıştır. Ancak bu müdahalelerin temelinde çoğu zaman jeopolitik çıkarlar, enerji kaynaklarına erişim ve küresel nüfuz mücadelesi yatmaktadır.

Vietnam Savaşı (1955-1975): Komünizmle mücadele bahanesiyle Vietnam’a giren ABD, milyonlarca insanın ölümüne ve büyük bir yıkıma neden oldu. Sonuç? ABD çekildi ve Vietnam kendi kaderini tayin etti.

Irak İşgali (2003): Kitle imha silahları bulunduğu iddiasıyla başlatılan savaşta yüz binlerce Iraklı hayatını kaybetti. Saddam Hüseyin rejimi devrildi ama ülke bir türlü istikrara kavuşamadı. ABD’nin çekilmesinin ardından ortaya çıkan otorite boşluğu, terör örgütlerinin yükselmesine yol açtı.

Afganistan (2001-2021): 20 yıl boyunca süren işgal, Taliban’ın ABD’nin çekilmesinden hemen sonra yeniden iktidara gelmesiyle sonuçlandı. On binlerce sivil öldü, ülke harap oldu ama demokrasi asla kök salmadı.

Küresel Çıkarlar ve Çifte Standartlar

ABD’nin demokrasi söylemi çoğu zaman seçici bir şekilde işlemektedir. Kimi ülkelerde insan hakları ihlalleri gündeme getirilirken, ABD’nin müttefiki olan birçok otoriter rejime göz yumulur. Örneğin, Venezuela veya İran gibi ülkeler “özgürlük ve insan hakları ihlalleri” bahanesiyle ağır yaptırımlara ve siyasi baskıya maruz kalmaktadır.

Sonuç: Demokrasi mi, Kaos mu?

ABD’nin müdahaleleri sonucunda hedef ülkelerde genellikle demokrasi değil, daha büyük bir istikrarsızlık ortaya çıkmıştır. Zengin kaynaklara sahip ülkeler, bu müdahalelerden sonra uzun yıllar süren iç savaşlara sürüklenmiş, milyonlarca insan yerinden edilmiştir.

Tarih, dışarıdan dayatılan demokrasinin çoğu zaman başarısız olduğunu göstermektedir. Bir ülkenin demokratikleşmesi, o toplumun kendi iç dinamikleriyle, kendi halkının talepleri doğrultusunda gerçekleşmelidir. Aksi halde, adına “demokrasi götürme” denilen süreç, sadece kan ve gözyaşı üretmeye devam edecektir.

Bu yüzden, ABD’nin müdahalelerini değerlendirirken, gerçek amacı iyi analiz etmek gerekir: Gerçekten demokrasiyi mi yaymak istiyorlar, yoksa kendi çıkarlarını mı koruyorlar? Tarih, bu sorunun cevabını bize açıkça vermektedir.

Loading

No ResponsesŞubat 8th, 2025