Memnu heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riyâ-yı mütecessiddir.
Memnu heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riyâ-yı mütecessiddir.
İslam’da heykel ve tasvir yasağına dair yaklaşımlardan biri olan Bediüzzaman Said Nursi’nin İslami bakış açısını yansıtır. Söylem, heykel yapma eylemini üç temel eleştiri üzerinden değerlendiriyor ve heykelleri şu şekilde tanımlıyor:
1. Zulm-ü Mütehaccir (taşlaşmış zulüm):
Heykellerin, geçmişteki zorbalık ve despotlukları sembolize ettiği düşüncesidir. Özellikle tarih boyunca diktatörlerin veya otoriter figürlerin, kendi iktidarlarını ölümsüzleştirmek ve halkı baskı altına almak amacıyla heykeller yaptırması bu eleştirinin temelini oluşturur.
2. Heves-i Mütecessim (cisimleşmiş arzu):
İnsanların geçici dünya heveslerini veya kişisel tutkularını fiziksel bir formda ölümsüzleştirme çabasıdır. Bu, insanın kendi nefsine olan düşkünlüğünü ve yaratıcıya bağlılık eksikliğini ifade eder. Heykeller bu bağlamda, dünyevî arzuların ve insanın kendini yüceltme çabasının bir sembolü olarak görülür.
3. Riyâ-yı Mütecessid (cisimleşmiş gösteriş):
Heykellerin bir tür gösteriş, sahte şan ve şöhretin yansıması olduğu vurgulanır. Bu, insana ait kusurların ve dünyevî iddiaların yüceltilmesini eleştirir. Bu bağlamda, heykellerin gerçek bir değer yerine, bir riyâkârlık ürünü olduğu ifade edilir.
Arka Plan ve Değerlendirme
Bu ifadeler, heykel ve tasvir yasağı ile ilgili İslam düşüncesindeki hassasiyetleri anlamak açısından önemli bir perspektif sunar. İslam’da tasvir yasağı, genelde putperestlik ve insanın Allah’a olan teslimiyetini zedeleyen tutumlarla ilişkilendirilmiştir. Özellikle, heykellerin birer ibadet objesi hâline gelebileceği endişesi, bu yaklaşımın temel nedenlerinden biridir.
Bediüzzaman’ın bu görüşü, İslamî bir hayat felsefesi ve sanata dair eleştirel bir bakış açısı sunarken, ahiret merkezli bir hayat anlayışını vurgular. Ona göre, insanın dünyadaki her faaliyeti, Allah’ın rızasını kazanma ve hakikate yönelme amacı taşımalıdır. Dünyevî hevesleri yansıtan unsurlar, insanın manevi yükselişine engel olabilir.
@@@@@@
“Rivayette vardır ki, “âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar ulûhiyet dâva edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.”2
Allahu a’lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasıl ki padişahı inkâr eden bir bedevî kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de, tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârâne serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.”
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sualar/eddai/503