Yasakçı zihniyet.

Yasakçı zihniyet.


Yasakçı zihniyet, bireylerin veya toplulukların özgürlüklerini kısıtlayan, yeni fikirleri ve farklılıklara karşı olumsuz bir tutum sergileyen bir düşünce biçimidir. Bu zihniyet, genellikle korku, güvensizlik veya kontrol ihtiyacından kaynaklanır ve toplumsal gelişimi engelleyebilir.
Örnekler:
* Fikirlerin sansürlenmesi: Farklı düşüncelerin ifade edilmesini engellemek.
* Değişime karşı direnç: Yeni ve farklı yöntemlere kapalı olmak.
* Özgürlüklerin kısıtlanması: Kişilerin kişisel hayatlarına müdahale etmek.
* Ayrımcılık: Belirli bir gruba karşı olumsuz tutum sergilemek.
Nedenleri:
* Güvensizlik: Bilinmeyen veya farklı olan her şeye karşı tedirginlik.
* Korku: Değişimin getireceği olası olumsuz sonuçlardan korkmak.
* Kontrol ihtiyacı: Her şeyi kendi denetiminde tutma isteği.
* Bilgisizlik: Farklılıklar hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak.
Sonuçları:
* Toplumsal gerilim: Farklı düşüncelerin bastırılması, toplumsal huzursuzluğa yol açabilir.
* Gelişmenin yavaşlaması: Yeni fikirler ve yenilikler olmadan toplumlar geride kalabilir.
* Bireylerin mutsuzluğu: Özgürlükleri kısıtlanan bireyler, mutsuz ve tatminsiz olabilirler.
Yasakçı zihniyetin üstesinden nasıl gelinir?
* Farklılıklara saygı: Herkesin farklı olduğunu kabul etmek ve farklılıklara değer vermek.
* Açık fikirlilik: Yeni fikirleri dinlemek ve değerlendirmek.
* Eleştirel düşünme: Bilgileri sorgulamak ve kendi düşüncelerini geliştirmek.
* Eğitim: Farklılıklar ve özgürlükler hakkında bilinçlendirmek.
* Diyalog: Farklı görüşlere sahip insanlarla konuşmak ve ortak bir zemin bulmak.

@@@@@@@@@

Tarihteki Yasakçı Zihniyet Örnekleri.

Tarihin her döneminde, farklı kültürlerde ve coğrafyalarda yasakçı zihniyetin izlerine rastlamak mümkündür. İşte bazı önemli örnekler:
* Antik Yunan: Sokrates’in ölümüne yol açan suçlamalar (tanrıları tanımamak, gençleri bozmak) ve Atina’da demokrasinin yer yer askıya alınması.
* Orta Çağ Avrupa: Engizisyon mahkemeleri, kitap yakmaları, bilimsel düşüncenin engellenmesi.
* Nazi Almanyası: Yahudilere ve diğer azınlıklara yönelik soykırım, düşünce özgürlüğünün yok edilmesi.
* Sovyet Rusya: Siyasi muhaliflerin sürgün edilmesi, basın sansürü, bireysel özgürlüklerin kısıtlanması.
* Günümüzde bazı totaliter rejimler: Muhalif seslerin bastırılması, internet sansürü, insan hakları ihlalleri.
Bu örneklerden çıkarılacak genel sonuçlar:
* Siyasi iktidarların kötüye kullanımı: Yasakçı zihniyet, genellikle siyasi iktidarların güçlerini kötüye kullanmaları sonucu ortaya çıkar.
* Toplumsal korkuların alevlenmesi: Savaşlar, ekonomik krizler gibi toplumsal korkular, yasakçı zihniyetin güçlenmesine zemin hazırlar.
* Dini veya ideolojik fanatizm: Belirli bir dine veya ideolojiye körü körüne bağlılık, hoşgörüsüzlüğe ve yasakçı zihniyete yol açabilir.
* Bilgisizlik ve cehalet: Bilgisizlik, farklılıklara karşı önyargıların oluşmasına ve yasakçı zihniyetin güçlenmesine neden olabilir.
Tarihten çıkarılacak dersler:
* Özgürlüklerin önemi: Bireysel özgürlükler, toplumsal gelişmenin ve mutluluğun temel taşlarıdır.
* Hoşgörünün gücü: Farklılıklara saygı göstermek ve hoşgörülü olmak, toplumların bir arada yaşaması için gereklidir.
* Eğitimin rolü: Eğitim, insanların eleştirel düşünme becerilerini geliştirmesine ve yasakçı zihniyete karşı direnç göstermesine yardımcı olur.

@@@@@@

Yasakçı zihniyetin farklı kültürlerdeki yansımaları.

Her kültürde, farklı şekillerde ortaya çıkan yasakçı bir zihniyet, bireysel özgürlükleri sınırlayabilir ve toplumsal gelişimi engelleyebilir. Bu zihniyetin temeli, genellikle geleneksel inançlar, dini kurallar veya siyasi ideolojiler olabilir.
Yasakçı zihniyetin ortak özellikleri:
* Değişime karşı direnç: Yenilikçi fikirler ve farklı yaşam biçimlerine karşı olumsuz bir tutum.
* Bireysel özgürlüklerin kısıtlanması: Kişisel seçimler, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerindeki kontrol.
* Sansür: Sanat, edebiyat, medya gibi alanlarda sansür uygulamaları.
* Ayrımcılık: Cinsiyet, etnik köken, dini inanç gibi farklılıklar temel alınarak yapılan ayrımcılık.
* Ceza odaklı yaklaşım: Hataları cezalandırmaya odaklanmak yerine, eğitici ve önleyici yöntemlere ağırlık vermemek.
Farklı kültürlerdeki örnekler:
* Tarihi dönemler: Orta Çağ Avrupa’sındaki engizisyon, dini farklılıklara karşı uygulanan şiddet politikaları.
* Doğu kültürleri: Konfüçyüsçülük gibi bazı felsefelerde hiyerarşi ve geleneklere bağlılık vurgusu.

Sonuç olarak:
Yasakçı zihniyet, her ne kadar farklı kültürlerde farklı şekillerde ortaya çıksa da, temelde insan haklarına ve özgürlüklere aykırı bir yaklaşımı temsil eder. Toplumsal gelişme ve bireysel mutluluk için, hoşgörü, saygı ve özgürlük değerlerinin ön plana çıkarılması gerekmektedir.

@@@@@@@@

Yasakçı zihniyetin günümüzdeki etkileri.

Yasakçı zihniyet, geçmişten günümüze kadar farklı şekillerde karşımıza çıkmaya devam eden, toplumsal ve bireysel yaşamı olumsuz etkileyen bir olgudur. Günümüzde de bu zihniyetin etkilerini birçok alanda görmekteyiz:
* Bilgiye Erişimin Sınırlanması: İnternetin yaygınlaşmasına rağmen, bazı ülkelerde hükümetler veya özel kuruluşlar tarafından bilgiye erişimin kısıtlanması, düşünce özgürlüğünü sınırlar ve toplumsal bilincin gelişmesini engeller.
* Düşünce ve İfade Özgürlüğünün Kısıtlanması: Farklı düşünceleri ifade etme özgürlüğünün kısıtlanması, toplumsal tartışmaların önünü keser ve demokratik süreçleri zayıflatır.
* Ayrımcılık ve Ötekileştirme: Cinsiyet, etnik köken, dini inanç gibi farklılıklar nedeniyle bireylerin ötekileştirilmesi, toplumsal huzuru bozar ve toplumsal birliği zayıflatır.
* Kutuplaşma: Toplumsal konularda farklı görüşlere sahip grupların birbirlerine düşmanca yaklaşması, çözüm odaklı tartışmaların önünü keser ve toplumsal sorunların çözülmesini zorlaştırır.
* Yenilikçiliğin Önlenmesi: Yeni fikirlerin ve teknolojilerin geliştirilmesinin engellenmesi, toplumsal ve ekonomik gelişmeyi yavaşlatır.
* Psikolojik Etkiler: Sürekli bir kontrol altında olma hissi, bireylerde kaygı, stres ve depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açabilir.
Yasakçı zihniyetin nedenleri:
* Güçlü bir ideolojiye bağlılık: Belirli bir ideolojiye körü körüne bağlılık, farklı düşüncelerin kabul edilmesini zorlaştırır.
* Geleneksel değerlere aşırı bağlılık: Değişime karşı direnç, yeni fikirlerin kabul edilmesini engeller.
* Güvensizlik: Topluma veya bireylere duyulan güvensizlik, kontrol ihtiyacını artırır.
* Korku: Toplumsal karışıklıktan veya değişimden duyulan korku, otoriter yönetimlere olan ilgiyi artırabilir.
Çözüm Önerileri:
* Eğitim: Demokrasi, insan hakları ve hoşgörü konularında farkındalık yaratmak için eğitim programları geliştirilmelidir.
* Medya özgürlüğü: Medyanın bağımsız ve tarafsız bir şekilde çalışması sağlanmalıdır.
* Sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesi: Sivil toplum örgütleri, toplumsal sorunlara dikkat çekmek ve çözüm önerileri geliştirmek için desteklenmelidir.
* Uluslararası işbirliği: İnsan hakları ve demokratik değerler konusunda uluslararası işbirliği güçlendirilmelidir.
Sonuç olarak, yasakçı zihniyet, günümüzde de birçok toplumu etkileyen önemli bir sorundur. Bu sorunun üstesinden gelmek için, bireysel ve toplumsal düzeyde farkındalık yaratmak ve çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmek gerekmektedir.

@@@@@@@

“İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar.”

“İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar” sözü, Said Nursi’nin önemli eserlerinden biri olan Risale-i Nur külliyatında geçen ve derin anlamlar taşıyan bir ifadedir. Bu cümle, hem tarihi bir bağlam içerisinde hem de güncel bir perspektifle değerlendirildiğinde farklı boyutları ortaya koyar.
Cümlenin Tarihi Bağlamı:
* Meşrutiyet Dönemi: Bu söz, Said Nursi’nin yaşadığı dönem olan Meşrutiyet dönemine atıfta bulunur. Bu dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nda mutlak monarşiye karşı meşrutiyet yönetimi ilan edilmiş ve kişisel özgürlüklere dair bazı kazanımlar elde edilmişti.
* Hürriyet Kavramı: “İnsanlar hür oldular” ifadesi, bu dönemde elde edilen kişisel özgürlükleri ifade eder. Ancak Nursi, bu özgürlüğün mutlak olmadığını ve insanın fıtratında Allah’a kul olma gerçeğinin değiştirilemeyeceğini vurgular.
* Abdullah Olmak: “Yine abdullahtırlar” ifadesiyle Nursi, insanın Allah’a karşı sorumluluğunu ve kulluk görevini hatırlatır. Bu ifade, özgürlüğün sınırsız olmadığını ve insanın kendi iradesiyle bazı kararlar alsa da, nihayetinde Allah’a karşı sorumlu olduğunu belirtir.
Cümlenin Güncel Anlamı:
* Farklı İnanç Sistemleri: Günümüzde de farklı inanç sistemleri ve ideolojiler, insanlara farklı türde “kulluk” biçimleri sunabilir. Siyasi ideolojiler, milliyetçilik, materyalizm gibi farklı inançlar, insanların hayatlarını yönlendirebilir ve onları bir nevi “kul” haline getirebilir.
* Özgürlük ve Sorumluluk Dengesi: Bu söz, özgürlük ile sorumluluk arasındaki dengeyi vurgulamaktadır. İnsanlar özgür olmalarına rağmen, bu özgürlüğün sınırları ve beraberinde getirdiği sorumluluklar olduğunu unutmamalıdır.
* İnsanın Fıtratı: İnsan fıtratında Allah’a olan bağlılık ve ibadet etme ihtiyacı olduğu gerçeği, bu sözle vurgulanmaktadır. İnsan, ne kadar özgür olursa olsun, bu fıtratından kopamaz.
Sonuç olarak, “İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar” sözü, insanın hem özgür olduğu hem de sorumluluklarının olduğu gerçeğini vurgular. Bu söz, sadece dini bir bakış açısıyla değil, aynı zamanda felsefi ve toplumsal bir boyutla da değerlendirilebilir. Günümüzde de bu söz, bireylerin kendi hayatlarına ve inançlarına dair düşünmelerini sağlayacak önemli bir mesaj içermektedir.

@@@@@@@

Benden sordular ki: “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?” Ben de dedim: BEN DİNDAR BİR CUMHURİYETÇİYİM

Eskişehir Mahkeme reisinden başka, daha sizler dünyaya gelmeden, ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. O zaman, şimdiki gibi, halî bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu; ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden soruyordular; ben de derdim: “Bu karınca ve arı milletleri, cumhuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim.”

Hulefa-i Raşidin Dindar Reis-i Cumhur idi

Onra dediler: “Sen, Selef-i Salihîne muhalefet ediyorsun?”Cevaben diyordum: “Hulefa-i Raşidîn, herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddîk-ı Ekber (r.a.), Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kiram elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat, manasız isim ve resim değil, belki hakîkat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-i dindar cumhuriyetin reisleri idiler.” İşte, ey müdde-i umûmi ve mahkeme azaları! Elli seneden beri bende bulunan bir fikrin aksiyle beni ittiham ediyorsunuz.

CUMHURİYET ADALETİ, MEŞVERETİ VE KANUN HAKİMİYETİNİ ESAS ALIR

Cumhuriyet ki adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. On üç asır evvel şeriat-ı garrâ teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa’ya dilencilik etmek, din-i İslâma büyük bir cinayettir. Ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa, istibdat tevzi olunmuş olur. hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da mârifet-i tam ve medeniyet-i âm veyahut din-i İslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hükümferma olacaktır. Divan-ı Harb-i Örfî, s. 65

Eğer laik cumhuriyet soruyorsanız; ben biliyorum ki, laik manası bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükûmet telakki ederim. On senedir—şimdi yirmi sene oluyor—ki, hayat-ı siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim. Hükûmet-i cumhuriye ne hal kesb ettiğini bilmiyorum. El-iyazü billah, eğer dinsizlik hesabına, îmanına ve ahiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmiş ise, bunu size bilaperva îlan ve ihtar ederim ki: Bin canım olsa, îmana ve ahiretime feda etmeye hazırım. Tarihçe-i Hayat, s. 357, 358

***

Benden sordular ki: “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?”

CUMHURİYET Kİ ADALET, MEŞVERET VE KANUNDA İNHİSAR-I KUVVET

Cumhuriyet ki (HÂŞİYE) adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. On üç asır evvel Şeriat-ı Garra teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa’ya dilencilik etmek, din-i İslâm’a büyük bir cinayettir ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir.

Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa istibdat tevzî olunmuş olur. [“Şüphesiz ki Allah pek kuvvetli ve pek izzetlidir.” (Hac Suresi: 40)] hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da marifet-i tam ve medeniyet-i âmm veyahut din-i İslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hükümferma olacaktır.

İttifak hüdâdadır, hevâda ve heveste değil.

İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar. Her şey hür oldu; Şeriat da hürdür, Meşrutiyet de. Mesâil-i Şeriatı rüşvet vermeyeceğiz…

HÂŞİYE: O zaman “Meşrutiyet,” şimdi o kelime yerine “Cumhuriyet” konulmuş.

Eski Said Dönemi Eserleri, s. 45.

HAZIRLAYAN

MEHMET ÖZÇELİK

26-*8-2024

Loading

No ResponsesAğustos 26th, 2024