MANEVİ ÇEHRE

                                               MANEVİ     ÇEHRE

            Âyette:” Andolsun biz cin ve insandan bir çoğunu (sanki) cehennem için yaratmışız. Zira onların kalbleri vardır ama onlarla gerçeği kavramazlar;gözleri vardır,lakin onlarla görmezler;kulakları vardır,fakat onlarla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir;hatta daha da sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir.”[1]

            “Yoksa sen,onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? gerçekte onlar hayvan gibidir,hatta onlar daha şaşkın haldedirler.”[2]

            Maddi çehresiyle görünen insan,manevi çehresiyle bilinmekte ve tanınmaktadır.

            Başlangıcı kesif bir toprak ve kirli bir nutfeden,bir damla atılmış bir su ve alaka yani kan pıhtısından oluşan insan,sonuçta da çürümeye,gübre ve toprağa dönüşmektedir.

            hayatının devamı süresi içerisinde de yemek de ve yediklerini de gübreye dönüştürmektedir.

            Manevi çehresi yönüyle de bozulan bir insan,bu maddi özelliğinden de pek farklı olmayıp,belki ondan daha da ileridedir.

            Nitekim anlatıldığı üzere;Abbasi halifelerinden Harun Reşid Veli bir zat olan Behlül Dânâ-ya veziri olmasını,insanların içerisine karışmasını teklif eder.

            Behlül Dânâ danıştıktan sonra cevabını vereceğini söyler. Bir müddet sonra da cevabını –Hayır- olarak verir.

            Harun Reşid kime danıştığını ve ne dediğini sorar?

            Behlül Dânâ ise;Tuvalettekilere danıştım. Bana dediler ki;aman Behlül!sakın insanların içine girme,bizim gibi olursun.

            Yani bizler bir zamanlar çok leziz yemekler ve tatlılar idik,insanların içine girdik,böyle olduk. Eğer sen de –manevi çehresini yitirmiş- insanların içerisine girersen böyle olursun,der.

            İbret alınması gereken önemli bir noktaya ışık tutulmuş olur.

            -Yine Behlül Dânâ-yı Harun Reşide şikayet etmek üzere huzura gelen bir kısım insanlar;Behlülün üzerlerine bevlettiklerinden şikayet ederler.

            Sebebini soran Harun Reşide Behlül şu cevabı verir;-Ben hiçbir insanın üzerine bevletmedim.-der.

            Huzurundaki insanların bizzat buna şahid olduklarını söylemede ısrarları üzerine,Harun Reşidin gözünün önüne cübbesini açınca; biraz önce insan olarak karşısında bulunanları değişik hayvanlar şeklinde görünce şaşırır. Ancak Behlülü de tanıdığından ona gayet sakince;doğrusun,doğrusunda,yapma,der.

            Her şeyin ve insanın maddi olarak değerlendirilmemesi gerektir. Zira Bediüzzamanın da ifade ettiği gibi;”Her şeyi madde de arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatta kördür,görmez.”

            Büyük veli,İstanbul Üsküdar da türbesi bulunan aziz Mahmud Hudâ-i bir gün gündüz vakti elinde fenerle bir şeyler arar vaziyette Üsküdar sokaklarında dolaştığını gören dostları sebebini,gündüz vakti bu fenerle ne aradığını sorduklarında,şu cevabı verir;

            -Adam arıyorum,adam…. der.

            Evet. İnsan olmak ayrıdır,adam olmak ise daha da ayrıdır.

            -Nitekim adamın biri oğluna;-oğlum sen adam olamazsın.der. Bunu isbat etme çabasına giren evlat,neticede memleketine idareci olup,koltuğuna oturduğunda ilk iş olarak,görevliyle apar topar babasını getirtmek olur.

            Babası huzuruna getirtildiğinde gururlu ve müstehziyane alaycı bir tavırla;

            -Bak adam olamazsın diyordun,nasıl adam oldum,deyince baba;

            -Oğlum hala adam olamamış,beni doğrulamışsın. Eğer adam olsaydın beni böyle apar topar getirtmez,kendin gelirdin!,diyerek insanla adamlığın farklılığını bir kez daha göstermiş olur.

            -Kayseri de bulunan Talas ilçesinin mağaralarında yatıp kalkmakta olan bir mecnun,o zamanın müftüsüne gelerek bir fetva almak üzere şöyle bir soru sorar;

            Müftü Bey! Hayvanlar içerisinde çıplak dolaşmak caiz midir?

            Şimdiye kadar böyle bir soruyla karşılaşmayan müftü efendi,birazda şaşkınca şu cevabı verir;

            -Hayvanlar içerisinde çıplak dolaşmak caizdir,lakin edebe aykırıdır.

<sp!n style=”mso-tab-count:1″>            Bunu ısrarla bir kağıda yazıp imzalamasını isteyen delinin bu teklifine yanaşmak istemeyen müftüye sert bakarak,kötü niyetini göstermeye çalışan deliyi teskin ederek,eğleşmesine rağmen mecbur kalarak yazar ve imzalar.

            Fetvayı alan deli o günden sonra çıplak olarak çarşıda dolaşmaya başlar. Her gün çarşıda gördükleri bu deliyi,çıplak olarak gören Kayseri esnafı buna bir mana veremez. Zamanla ne de olsa delidir,deyip geçerler.

            Bir müddet sonra devamlı gördükleri ve görmeye alıştıkları bu deli çarşıda görünmemektedir. Esnaftan birkaç kişi kalkarak Talas ilçesindeki yatıp kalktığı mağaraya gelirler. Delinin orada ölmüş olduğunu görürler.

            Çarşıda çıplak halde iken dolaştığından beri iki avucu da yumuk olan deli,öldüğünde de iki avucunun yumuk olması,hayretlerini daha da arttırır.

            Acaba avucunda ne var? Niçin yumuyordu? Şimdi de niye öyle?

            Bu düşünceler içerisinde iken,zorlada olsa avucunun birisini açan kişi şaşkınlık içerisinde kalır. Çünki avucunda bir ayna vardır ve ona baktığında kendisini hayvan şeklinde görmektedir. Ancak bir şey anlayamamıştır. Gözlerine inanamamaktadır. Kendisinin mi bir yanlışı var? diyerek arkadaşına da bakmasını söyler. Oda bir hayvan şeklinde ve diğeri de bir hayvan şeklinde görünmektedirler.

            Mübarek avucunun içi sanki bir hayvanat bahçesi!!

            Derken öbür avucunun içerisini açıb baktıklarında,altında müftünün imza ve mührü bulunan fetvasıyla karşılaşırlar . Fetvada:” Hayvanlar içerisinde çıplak olarak dolaşmak caizdir,ancak edebe aykırıdır.”

            Bu durumu müftü bilir,düşüncesiyle müftüye gelerek durumu ona arz ederler.

            Mağaraya gelen müftü avucundaki bulunan aynaya birde kendisi bakar.

            Evet,birde o bakmış ve kendisini horoz şeklinde görmüştür. Düşünür ve etrafındakilere sebebini şöyle izah eder;

            -Gördüğüm gerçektir ve beni yansıtmaktadır. Çünki ben mesâ-i bitiminden sonra eve giderken sokak aralarından geçer,giderdim. Sokakta kapılarının önünde oturup,karşılıklı konuşan kadınların arasından geçerken,ayrı bir pozisyona girerdim. Tıpkı horoz gibi kendimde bir kabarma hissederdim…

            Bu bizlere Allahın bir ikazı ve bir ihtarıdır…

            Bediüzzamanın dediği gibi:Eğer şu insanların içleri dışlarına,dışları içlerine bir çevrilse,Hz. Eyyubtan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüleceklerdir.[3]

            Kandıran insan tilki,inatçı olan keçi,yırtıcı kişi kurt,taklidçi kişi maymun..vs.. Her biri bir hayvani sıfata sahib olduğundan,sahib olduğu hayvan suretinde görünecektir.

            Yine Bediüzzamanın savcıya;” Kötü niyetle geldiğinde seni yılan suretinde görüyorum.”demektedir.

            Başkasını zehirlemekten zevk alan bir insan,yılan ve akreb yapılı bir insandır.

            Bu aynı zamanda İslâmiyete hıyanet edenlerin gerçek çehreleridir.

  1. Akif Ersoy balkan savaşlarında zulmeden zalimleri gerçek sıfatları olan çehreleriyle şöyle tanımlar;

            Kimi yamyam kimi hindu kimi bilmem ne bela

            Hani tâûnada züldür bu rezil istila.

            Ermenisini ve sırplısını gerçek suratlarıyla tarif etmektedir.

            -Büyük veli Rabiat-ül Adeviyye Hasan Basriyi görünce Peçesini örter. Peçesini kapama sebebini kendisine sorduğunda;elbisesinin arkasında insanların gerçek suretlerini göstermiş olduğunu ve gördüğünü ifade eder.

            İnsan elbisesi giymiş,insan suretinde birer hayvan olanlarla,garib gibi görünen gerçek insanların,gerçek farkının fark edilmesi,birbirinden ayrılması gerekir.

            Merkebe altından semer vursalar,merkeb yine merkebtir.

            Nitekim Kur’an-ı keriimde İsrailoğullarından bazılarının ceza olarak domuza,bazılarının da ölecekleri,ibret olarak görülmeleri için birkaç günlüğüne bazılarının da maymuna çevrilişi,onların gerçek yapılarının bir göstergesini ortaya koymaktadır.[4]

            Böylece içkinin insanı sarhoş edip,fiziki yapısını bozduğu gibi,günahlarda insanı manen sarhoş edip,manevi yapısını bozmaktadır.

            İman insanı insan eder,belki de insanı sultan eder.

            Küfür insanı gayet aciz bir canavar hayvan eder.

            Gerçek insaniyet İman ve İslâmiyettedir.

 

                                                                                              8-5-1997

                                                                                  MEHMET     ÖZÇELİK

 

 

 

 

 

[1] A’raf.179.

[2] Furkan.44,Bak.R.N. Kudsi Kaynakları. A. Badıllı.082.

[3] Bak. Lem’alar. 6.

[4] Bak.Bakara.65,A’raf.166,Maide.60.

 

Loading

No ResponsesOcak 1st, 2015