Emirdağ Lâhikası I-II
Emirdağ Lâhikası I-II
Bu eser, Risale-i Nur Külliyatı’ndan olup, Müellifi Bediüzzaman Said Nursî’dir. Esas itibariyle “Yirmiyedinci Mektub” olarak adlandırılan bu kitap, Hazret-i Üstad’ın talebeleriyle (Talebeler) ve bazı alâkadar zâtlarla yaptığı muhaberelerin (mektupların) bir araya getirilmesinden müteşekkildir.
Kitabın muhtevası, “Takdim” (Giriş) bölümü ile “Lâhika I” ve “Lâhika II” olmak üzere üç ana başlık altında incelenebilir.
1. Takdim (Giriş) Bölümü
Bu bölüm, eserin “Hizmetkârları” (Tahirî, Zübeyr, Hüsnü Bayram, Mustafa Sungur, Bayram) tarafından kaleme alınmış olup, Lâhika mektublarının nasıl ve neden vücuda geldiğini izah eder.
• Menşei (Kökeni): Risale-i Nur’un ilk te’lifi ile başlayan bu mektublar, Barla’da Risaleleri okuyan ve yazan talebelerin, Hazret-i Üstad’a şükran borcu olarak hissiyatlarını (hissiyatlarını), iştiyaklarını (iştiyak) ve hürmetlerini (ihtiramlarını) takdim etmeleriyle ve bazı müşkilatlarının (zorluklarının) ve suallerinin (sorularının) halledilmesini rica etmeleriyle doğmuştur.
• Tasnifi (Sınıflandırma): Bu muhabereler “Barla”, “Kastamonu” ve “Emirdağ” Lâhikaları olarak üç devrede toplanmıştır.
• Ehemmiyeti (Önemi): Takdim bölümü, bu Lâhikaların sadece tarihî birer hatıra olmadığını, bilâkis Risale-i Nur talebelerinin “Tarz-ı Hizmetleri” (hizmet usûlleri) , mütecaviz dinsizler karşısındaki sebat ve metanetleri 9ve hizmetin devamında karşılaşılacak ahval ve hücumlara karşı onlara yol gösterecek ikazlar (uyarılar), ihtarlar (hatırlatmalar) ve düsturları (prensipleri) ihtiva ettiğini vurgular.
2. Emirdağ Lâhikası I
Bu bölüm, Takdim’de de tasvir edildiği gibi , Hazret-i Üstad’ın Denizli hapsinden beraet ettiği 15 Haziran 1944 tarihinden, üçüncü büyük hapsi olan Afyon hapsine (1947 sonları) kadar Emirdağ’da ikamete memur edildiği devredeki mektublarını ihtiva eder.
Bu bölümün başlıca muhtevası şunlardır:
• Hukukî Müdafaalar ve Beraet Vesaiki: Eserin hemen başında, Risale-i Nur Külliyatı’nın siyasî ve idarî hiçbir mahzuru olmadığına dair Ankara Ehl-i Vukuf (Bilirkişi Heyeti) Raporu ve Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’nin ittifakla verdiği beraet kararı gibi resmî vesikalar bulunur.
• Şahsî Hasbihaller ve İkamet Şartları: Üstad’ın Emirdağ’daki hayatının hapisten çok daha sıkıntılı olduğunu , tam bir tecrid (izolasyon) ve tarassud (gözetim) altında bulunduğunu ifade ettiği “Kendi Kendime Bir Hasb-i Haldir” ve “Adliye Vekiliyle… Bir Hasb-i Haldir” gibi bölümleri ihtiva eder. Burada “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyerek hürriyetine yapılan tazyiki tenkit eder.
• Siyasetten İctinabın (Çekinmenin) Sebepleri:
• Mustafa Kemal’in kendisine teklif ettiği maaş ve “Vaiz-i Umumî” makamını neden reddettiğini izah eder. Cevabı; eğer kabul etseydi, “hiçbir şeye âlet olamayan ve tâbi’ olmayan ve Sırr-ı İhlası taşıyan Risale-i Nur”un meydana gelmeyeceği şeklindedir.
• En ehemmiyetli mektublardan birinde, neden dâhilî ve haricî cereyanlara ve siyasete iştirak etmediğini iki esasla izah eder:
• İhlas: Bu gaflet zamanında, tarafgirlerin her şeyi, hatta “Dinini ve Uhrevî Harekâtını da o dünyevî mesleğe bir nevi âlet hükmüne” getirdiğini, halbuki “Hakaik-i İmaniye ve Hizmet-i Nuriye-i Kudsiye, Kâinatta hiçbir şeye âlet olamaz. Rıza-yı İlahîden başka bir gayesi olamaz.”.
• Şefkat: Siyasetteki tarafgirliğin, وَ لاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخرى (Birisinin hatasıyla başkası mes’ul olmaz) olan İlahî düstura aykırı olarak, “bir caninin hatasıyla, değil yalnız akrabasına, belki taraftarlarına dahi adavet eder” ve yüzünden masumlara zulmedilir.
• Hizmet Usûlleri ve Talebelere Teselli: Düşmanlar karşısında az, fakir ve zaîf olan talebelere “Kuvve-i Maneviye ve Gaybî İmdad ve Teşci’ ve Sebat ve Metanet vermek için” Risale-i Nur’un makbuliyetine dair İmam-ı Ali (R.A.) gibi zâtların gaybî işaretlerini (İşaret-i Gaybiyeleri) ve kerametlerini izhar etmeye mecbur olduğunu , bunun hodfüruşluk (kendini beğenmişlik) olmadığını izah eder.
• İbadet ve Hayata Dair İzahlar: Yağmur Duasının (Yağmur Namazının) hakikî hikmetinin, yağmursuzluğun o duanın “vaktidir, İlleti ve Hikmeti değil” olduğunu; asıl gayenin rızkı verenin Allah olduğunu idrak etmek olduğunu beyan eder.
• Vasiyetname: Ecelin gizli olması sebebiyle kaleme aldığı vasiyetini ihtiva eder; metrukâtını (geride bıraktığı kitaplarını) Hüsrev ve Tahirî başta olmak üzere on iki talebesine emanet eder.
• Hiss-i Kabl-el Vuku’ (Önsezi): Kendi gençliğinde, köyünde (Nurs) ve nahiyesindeki (Hizan) insanların “fevkalâde gösteriş ve cesarette ileri göstermek” tavırlarının, Risale-i Nur’un geleceğini “şuursuz olarak geleceğini hissedip mesrur olmuşlar” şeklinde bir hiss-i kabl-el vuku’ olduğunu tahlil eder.
3. Emirdağ Lâhikası II
Bu bölüm, 1948-1949 Afyon hapsinden sonra, Üstad’ın tekrar Emirdağ’a ve bilâhare Isparta’ya ikametleri sırasındaki mektublarını ihtiva eder. Bu dönem, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle değişen siyasî ve içtimaî havayı da yansıtır.
Bu bölümün başlıca muhtevası şunlardır:
• Yeni Siyasî Durum ve Demokratlar: Bu bölümde, Ezan-ı Muhammedî’nin serbestiyeti gibi inkişaflar sebebiyle yeni iktidara (Demokrat Parti) karşı daha müsbet bir lisan vardır.
• Üstad, Reis-i Cumhur Celal Bayar’ı ve Başvekil Adnan Menderes’i tebrik eder.
• Neden Demokrat Parti’yi “Kur’an ve Vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya” çalıştığını izah eder: Eğer onlar düşerse, yerlerine ya “komünist kuvveti” altındaki Halk Partisi ya da “ırkçılık ve Türkçülük fikri” esaslı Millet Partisi’nin geleceğini, her ikisinin de vatan için “dehşetli bir tehlike” olduğunu belirtir.
• Demokratların hakikî kuvvetinin “Hakaik-i İslâmiyeyi Nokta-i İstinad yapmak” olduğunu vurgular.
• Ayasofya ve Risale-i Nur’un Serbestiyeti: Dindar Demokratlara, “Ticanî mes’elesini” bahane eden muarızlara karşı iki mühim hamle tavsiye eder: 1) “Ayasofya’yı… Vaziyet-i Kudsiyesine çevirmek” ve 2) “Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini… ilân etmelidirler”.
• “Lozan’ın İç Yüzü” Makalesi: Büyük Doğu gazetesinden iktibas edilen ve Lord Gürzon’un, Türkiye’nin “İslâmî alâkasını… çöz[mesi]” karşılığında istiklâlinin tanınacağını söylediğini ve bu “gizli anlaşmanın müessiri” olarak Hahambaşı Hayim Naum’u işaret eden makaleyi mektublara dâhil eder.
• Medreset-üz Zehra (Şark Üniversitesi): Hükûmetin “Doğu Üniversitesi” projesini, kendisinin 55 senedir “Medreset-üz Zehra” namıyla takip ettiği bir gaye-i hayal olarak tebrik eder. Bu müessesenin “Ulûm-u Diniye Esas olmalıdır” diyerek proğramına dair mühim bir ihtar yapar.
• İhvan-ı Müslimîn ile Mukayese: Bağdad’da çıkan “Eddifa” gazetesinin bir makalesini iktibas ederek, Nur Talebeleri ile İhvan-ı Müslimîn arasındaki farkları (bilhassa “siyasetle iştigal etmez” ve “cem’iyet teşkiline… muhtaç” olmamaları noktalarını) belirtir.
• Derin İlmî ve Manevî Tahliller:
• Hüve Nüktesi (Radyo Risalesi): Radyo ve “hava unsuru” üzerinden Vahdaniyetin (Allah’ın birliğinin) bedihî bir ispatını yapar.
• Et-Tahiyyatü Tahlili: Namazdaki “Et-Tahiyyatü”nün dört küllî manasının, kâinatın dört unsuru (toprak, su, hava, nur) tarafından lisan-ı hal ile takdim edilen küllî ibadetlerin bir hülâsası olduğunu ve Mi’rac’da Peygamberimiz (A.S.M.) tarafından arz edildiğini izah eder.
• Genç Kızlara ve Bekârlığa Dair İhtar: Genç kızlara hitaben “Mahremdir” kaydıyla yazılan bir mektubda, bu zamanda İslâmî terbiye zayıfladığından, “Tam muvafık ve dindar ve ahlâklı bir zevc bulmadan kendilerini açık-saçıklıkla satmasınlar” tavsiyesinde bulunur. Eğer böyle biri bulunmazsa, “mücerred kalıp” (bekâr kalıp) Saadet-i Ebediyesini muhafaza etmenin daha hayırlı olacağını belirtir.
• Vasiyetnamenin Zeyli ve En Son Dersi: Kitabın sonlarına doğru Vasiyetnamesini teyid eder; Risale-i Nur’dan elde edilen “sermaye”nin şahsına ait olmadığını, Nur’un malı olduğunu ve kendisini “Hizmete vakfeden” talebelerin tayinatına (nafaka) sarf edilmesini vasiyet eder. “Mutlak Vekil” olarak Tahirî, Sungur, Ceylan, Hüsnü, Bayram gibi isimleri zikreder.
• Eser, Üstad’ın vefatından evvel verdiği “En Son Dersi” ile hitama erer. Bu derste talebelerine daima “müsbet hareket” (pozitif eylem) etmelerini, “menfî hareket” (negatif eylem) etmemelerini ve dâhildeki cihadın “maddî değil.. manevî” olduğunu vasiyet eder.
Bu genel muhteva, eserin bir yandan Risale-i Nur hizmetinin usûl ve esaslarını tesbit ettiğini, bir yandan da Hazret-i Üstad’ın ve talebelerinin maruz kaldıkları tazyikat karşısındaki müdafaalarını, sabırlarını ve İhlas prensibini muhafaza mücadelelerini gösteren tarihî bir vesika hükmünde olduğunu ortaya koymaktadır.
![]()

