Tefekkür yolculuğumuzda “Mucizevi topluluklar, Hayvanat Âlemi.
Tefekkür yolculuğumuzda “Mucizevi topluluklar, Hayvanat Âlemi.
Evvela yerin altındaki o muazzam teşkilatçıları, “Karınca Milletini” hem bilimsel bir nazarla (akıl gözüyle) hem de hikmet nazarıyla (kalp gözüyle) inceleyelim.
1. Bilimsel Nazarla: Yeraltındaki Mühendislik ve Nizam
Modern zooloji ilmi, karıncaların hayat tarzını incelediğinde şoke edici bir “sosyal nizam” ile karşılaşır. Bu küçücik canlılar, tesadüfle açıklanamayacak kadar kompleks bir şuur eseri sergilerler.
* Mükemmel İş Bölümü: Bir karınca kolonisinde kraliçe, işçiler, askerler ve dadılar vardır. Hiçbiri “Ben neden kraliçe değilim?” diye isyan etmez. Vazifesine tam bir sadakatle, adeta bir memur disipliniyle bağlıdır.
* Kimyasal İletişim (Feromonlar): Karıncalar konuşmazlar ama “feromon” denilen kimyasallar salgılayarak muazzam bir iletişim ağı kurarlar. Bir tehlike anında saniyeler içinde bütün koloni haberdar olur. Bu, onların Sâni-i Hakîm tarafından donatılmış hassas antenleri sayesinde gerçekleşir.
* Mimari Deha: Yerin altında, ısı ve nem dengesi milimetrik ayarlanmış, atık odaları, erzak depoları ve kraliçe dairesi ayrı ayrı planlanmış devasa şehirler inşa ederler.
2. Kur’an-ı Kerim’de Karınca: “Neml Sûresi”
Cenab-ı Hak, bu küçük mahlukun ehemmiyetine binaen Kur’an-ı Kerim’de müstakil bir sureye “Neml” (Karınca) ismini vermiştir. Ayette, karıncanın bir “şuur” sahibi olduğu ve koloniyi uyardığı şöyle anlatılır ( Meali):
> “Nihayet Karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, ‘Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler’ dedi.” (Neml, 27/18)
>
Bu ayet, onların başıboş böcekler değil, bir topluluk (ümmet) şuuruna sahip olduklarını isbat eder.
3. Risale-i Nur Nazarı: Hırs ve Kanaat Dengesi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, karıncaları (zerreler bahsinde olduğu gibi) çok mühim bir ahlaki dersin başrolüne koyar. Karıncalar ile arıları (bir sonraki konumuz) kıyaslayarak, insana “Hırs” ve “Kanaat” dersi verir.
Bilimsel olarak karıncaların kış için ihtiyaçlarından katbekat fazlasını biriktirdikleri bilinir. Risale-i Nur, bu durumu “Hırs” olarak niteler ve neticesini şöyle tasvir eder:
“Evet, hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir. Hattâ, hayat-ı içtimaiyeye sahip olan mübarek karınca dahi, güya hırs vasıtasıyla ayaklar altında kalmış, ezilir. Çünkü, kanaat etmeyip, senede birkaç tane buğday kâfi gelirken, elinden gelse binler taneyi toplar. Güya mübarek arı, kanaatinden dolayı başlar üstünde uçar. Kanaat ettiğinden, balı insanlara emr-i İlâhî ile ihsan eder, yedirir.” (Mektubat.28.mektup.)
*”Evet hırs, zîhayat âleminde en geniş bir daireden tut, tâ en cüz’î bir ferde kadar sû-i tesirini gösterir. Tevekkülvari taleb-i rızık ise bilakis medar-ı rahattır ve her yerde hüsn-ü tesirini gösterir.
İşte bir nevi zîhayat ve rızka muhtaç olan meyvedar ağaçlar ve nebatlar, tevekkülvari, kanaatkârane yerlerinde durup hırs göstermediklerinden rızıkları onlara koşup geliyor. Hayvanlardan pek fazla evlat besliyorlar. Hayvanat ise hırs ile rızıkları peşinde koştukları için pek çok zahmet ve noksaniyet ile rızıklarını elde edebiliyorlar.
Hem hayvanat dairesi içinde zaaf ve acz lisan-ı haliyle tevekkül eden yavruların meşru ve mükemmel ve latîf rızıkları hazine-i rahmetten verilmesi ve hırs ile rızıklarına saldıran canavarların gayr-ı meşru ve pek çok zahmet ile kazandıkları nâhoş rızıkları gösteriyor ki: Hırs, sebeb-i mahrumiyettir; tevekkül ve kanaat ise vesile-i rahmettir.”
> (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup, İkinci Mebhas, s. 273)
>
4. “Cumhuriyetçi” Karıncalar
Bediüzzaman Hazretleri ayrıca karıncaların sosyal yapısındaki o eşitlikçi ve yardımlaşma esaslı düzeni latif bir dille anlatır. Kendisine yemeğindeki taneleri toplayan karıncaları öldürmesi söylendiğinde şöyle cevap verir:
“”Bu karınca ve arı milletleri, cumlıuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim.”
(Tarihçe-i Hayat)
>
Buradaki “Cumhuriyetçi” tabiri; karıncaların aralarındaki paylaşımı, vazife bilincini ve bir fert gibi değil, bir şahs-ı manevi (tüzel kişilik/kolektif ruh) ile hareket etmelerini ifade eder.
5. Tefekkürün Özü
Karınca dünyasına baktığımızda şunu görüyoruz:
Allah (c.c.), “Rezzâk” ismiyle onları rızıklandırıyor, “Mülhim” (İlham eden) ismiyle onlara mühendislik öğretiyor. Fakat aynı zamanda insana bir ders veriyor: “Ey insan! Karınca gibi hırslı olup sadece dünya için biriktirme, yoksa manen ezilirsin. Çalışkan ol ama hırs gösterme.”
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
16/11/2025
![]()

