Risale-i Nur’dan Damlalar
Risale-i Nur’dan Damlalar
Risale-i Nur Külliyatı’nın muhtelif eserlerinden (Sözler, Lem’alar, İşarat-ül İ’caz, Şualar, Mesnevi-i Nuriye, Mektubat, Tarihçe-i Hayat, Lahikalar ve Muhakemat) cemedilmiş birer hikmet ve hakikat hazinesidir.
Bu iktibaslar, imanın esasatından (erkân-ı imaniye) insanın hilkatindeki gayeye, kâinatın sırlarından ahlâkî düsturlara ve içtimaî tenkitlere kadar uzanan geniş bir tefekkürî seyahati tasvir etmektedir.
1. Tevhid, Rububiyet ve Kudret-i İlâhiye
Bu iktibasların temel taşı, Cenâb-ı Hakk’ın Vahdaniyetini ve kâinat üzerindeki mutlak Rububiyetini isbattır.
İzahı:
Külliyat’tan yapılan iktibaslarda, kâinatın “bir saray, bir ev gibi muntazam idare edildiği” (Sözler, 12-13) vurgulanır. Yıldızları zerreler gibi kolayca çeviren bir Kudret-i Ezeliye’nin; şeriki, naziri, zıddı ve niddi olamayacağı aklî delillerle ortaya konulur. “Kâinatı Elinde Tutamayan, Zerreyi Halkedemez” (Sözler, 652) ve “Kudrete Nisbet Her Şey Müsavidir” (Sözler, 652) düsturları, O’nun kudretinin azametini ve tesir-i hakikînin sadece O’na ait olduğunu (İşarat-ül İ’caz, 79) gösterir. Her şeyin birbiriyle merbut olması (“Bir Şey, Her Şeysiz Olmaz”, Sözler, 651), kâinatın bir elden çıktığını (Şualar, 159) ilân eder.
Alakalı Mefhumlar (Müradifler):
Vahdet, Ehadiyet, Samediyet, Rububiyet-i Âmme (Umumî Rablik), Saltanat-ı Külliye, Şeriksizlik (Ortaksızlık), Tesir-i Hakikî, Vâcibü’l-Vücud.
Konuyla Alakalı Âyetler:
• İktibasınızda da yer alan şu âyet, bu bahsin hülâsasıdır:
“Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla işitir, her şeyi hakkıyla görür.” (Şûrâ, 42:11)
• Tevhidin zaruretine dair:
“Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, yer ve göklerin düzeni kesinlikle bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.” (Enbiyâ, 21:22)
• Kudretinin azametine dair:
“Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Mü’min, 40:57)
2. İnsanın Vazife-i Asliyesi: Ubudiyet ve Marifetullah
İnsanın bu dünyaya gönderiliş gayesinin (vazife-i hayat) ne olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
İzahı:
İnsanın vazifesinin “yalnız terbiye-i medeniye ile güzelce muhafaza-i nefs etmek” veya “batn ve fercin hizmetine münhasır” olmadığı (Sözler, 113) kuvvetle tenbih edilir. Kâinattan “maksad-ı a’lâ” (en yüce maksat), Cenâb-ı Hakk’ın Rububiyetinin tecellisine karşı insanın “ubudiyet-i külliye” (küllî kulluk) ile mukabele etmesidir (Sözler, 246). İbadet, bu ubudiyetin fiilî bir şükrüdür (İşarat-ül İ’caz, 107) ve kalbî amellerin güneşi “iman”, bedenî amellerin fihristesi “namaz” olarak tasvir edilir (İşarat-ül İ’caz, 43).
Alakalı Mefhumlar (Müradifler):
Marifetullah (Allah’ı tanımak), Muhabbetullah (Allah’ı sevmek), Şükür, Tefekkür, İman, İslâmiyet, Takva, Feraiz (Farzlar), İman İlmi.
Konuyla Alakalı Âyetler:
• Hilkatin gayesine dair:
“Ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51:56)
• İnsanın başıboş olmadığına dair:
“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.” (Kıyâme, 75:36)
3. Acz ve Fakrın Yüksek Makam Oluşu
Risale-i Nur mesleğinin dört esasından ikisi olan acz ve fakr, iktibaslarda bir zafiyet değil, bir kuvvet menbaı olarak gösterilir.
İzahı:
İnsanın “nihayetsiz aczi ve fakrı”, onu “nihayetsiz kudrete, rahmete rabtedip” (Sözler, 6) Allah’ın dergâhında en makbul “şefaatçı” olur. Kâmil insanlar, kendi havl ve kuvvetlerinden teberri edip (sığınıp), acz ve havf (korku) ile Allah’a iltica etmekte bir lezzet bulmuşlardır (Sözler, 29). Mektubat’taki iktibasta bu, “fakr-ı mutlak” ve “acz-i mutlak” (Mektubat, 18) olarak formüle edilmiştir. Bu yol, enaniyetin (egonun) firavunlaşmasına mani olur.
Alakalı Mefhumlar (Müradifler):
Tevekkül, İltica, Dehalet (Sığınma), Ene (Benlik), Enaniyet (Benlik davası), Teberri (Uzak durma, sığınma), İstinad (Dayanma), İstimdad (Yardım isteme).
Konuyla Alakalı Âyetler:
• İnsanın fıtrî fakrına dair:
“Ey insanlar! Allah’a muhtaç olanlar sizlersiniz. Zengin ve övgüye lâyık olan ancak Allah’tır.” (Fâtır, 35:15)
• Tevekkül ve aczin neticesine dair:
“…Kim Allah’a dayanıp güvenirse, O, ona yeter. Şüphesiz Allah, dilediği şeyi yerine getirendir. Allah, her şey için bir ölçü koymuştur.” (Talâk, 65:3)
4. Risalet-i Muhammediye (ASM) ve Sünnet-i Seniyye’ye İttiba
İktibaslar, Peygamber Efendimiz’in (ASM) kâinattaki mevkiine ve O’nun Sünnetine uymanın ehemmiyetine büyük bir yer ayırmaktadır.
İzahı:
Hz. Muhammed (ASM), “nev-i beşerin andelib-i zîşanı” (insanlığın şanlı bülbülü), “kâinatın mâ-bihil iftiharı” (iftihar vesilesi) ve “bütün esmanın bütün meratibiyle tafsilen mazharı” (Sözler, 245, 329) olarak tasvir edilir. O’nun hayatı, “hayat ve ruh-u kâinattan süzülmüş hülâsat-ül hülâsa” (Lem’alar, 317) yani özetin de özetidir. Kurtuluş, O’nun Sünnetine ittiba iledir. Bu ittibaı “ehemmiyetsiz görmek” cinayet, “tenkid etmek” ise “dalalet-i azîme” (büyük sapkınlık) olarak nitelendirilir (Lem’alar, 54).
Alakalı Mefhumlar (Müradifler):
İttiba-ı Sünnet (Sünnete uymak), Fahr-i Kâinat, Habibullah, Hakikat-ı Muhammediye, Şefaat, Salavat, Hâtem-i Divan-ı Nübüvvet (Peygamberlik divanının mührü).
Konuyla Alakalı Âyetler:
• Resulullah’a (ASM) ittibaın ehemmiyetine dair:
“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”” (Âl-i İmrân, 3:31)
• O’nun (ASM) âlemlere rahmet olduğuna dair:
“Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 21:107)
5. Haşir (Yeniden Diriliş), Âhiret ve Hayat-ı Ebediye
İnsanın ebedî bir hayata namzet olduğu ve ölümün bir yokluk olmadığı hakikati, iktibasların mühim bir rüknünü teşkil eder.
İzahı:
Mevt (ölüm), “zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana çıkmak” (Sözler, 188) ve “ruhun cesed kafesinden çıkmasıyla tebdil-i mekân etmesi” (İşarat-ül İ’caz, 205) olarak tarif edilir. İnsanın ruhunda bulunan “hadsiz istidadat-ı maneviye” (Sözler, 487) ve vicdanındaki “Ebed!.. ebed!” (Sözler, 489) sesi, bu fâni dünyanın onun hakikî vatanı olamayacağını, “başka âleme gönderileceğini” (Sözler, 492) isbat eder. Haşir, “haktır ve muhakkaktır” (Şualar, 185).
Alakalı Mefhumlar (Müradifler):
Beka (Ebedîlik), Saadet-i Ebediye, Şekavet-i Daime, Berzah Âlemi, Dâr-ı Beka, Dâr-ı İmtihan, Cennet, Cehennem, Mevt (Ölüm).
Konuyla Alakalı Âyetler:
• Haşrin hakikatine dair:
“O, “Çürümüş kemiklere kim hayat verecekmiş!” dedi. De ki: “Onlara ilk defa hayat veren diriltecektir. O, her türlü yaratmayı hakkıyla bilendir.”” (Yâsîn, 36:78-79)
• Dünya ve âhiret hayatının mahiyetine dair:
“Bu dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29:64)
6. İman ve Küfrün Mukayesesi (Dinsiz Felsefeye Tenkit)
İktibaslar, imanın bir nur ve lezzet; küfrün ve ondan neş’et eden “dinsiz felsefenin” ise bir elem ve zulümat (karanlık) olduğunu tasvir eder.
İzahı:
Dinsiz felsefenin “en müdhiş dalaleti, Cenab-ı Hakk’ı tanımamaktadır” (Sözler, 54). Bu felsefe, “hakikatsiz bir safsata” ve “kâinata bir tahkir” (aşağılama) olarak görülür (Sözler, 118). “Maddiyyunluk, Bir Taun-u Manevîdir” (Sözler, 681). Buna mukabil “Hakikî Bütün Elem Dalalette, Bütün Lezzet İmandadır” (Sözler, 690) hakikati ilân edilir. İman ilmi, “ilimlerin şahı ve padişahı” (Sözler, 699) olarak yüceltilir.
Alakalı Mefhumlar (Müradifler):
Dalalet (Sapkınlık), Küfr-ü Mutlak (Mutlak inkâr), Safsata, Tabiat Bataklığı (Tabiatçılık), Nur-u İman, Zulümat-ı Kalbî (Kalbî karanlıklar), Hidayet.
Konuyla Alakalı Âyetler:
• İman ve küfrün farkına dair:
“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise tâğûttur. Onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara, 2:257)
7. Kader, İrade-i Cüz’iye ve Mes’uliyet
İktibaslar, Kader meselesine ve insanın mes’uliyetine (sorumluluğuna) dair mühim izahlar ihtiva etmektedir.
İzahı:
İnsan, “seyyiatından (kötülüklerinden) tamamen mes’uldür. Çünki seyyiatı isteyen odur” (Sözler, 433). Kader, “hakikî illetlere bakar, adalet eder”; insanlar ise “zahirî gördükleri illetlere” bakarak “kaderin aynı adaletinde zulme düşerler” (Sözler, 433). İnsana bir “cüz’-i ihtiyarî” (seçme hakkı) verilmiştir (İşarat-ül İ’caz, 183). “Kadere iman olmazsa hayat-ı dünyeviye saadeti mahvolur” (Şualar, 220).
Alakalı Mefhumlar (Müradifler):
İrade-i Külliye (Allah’ın küllî iradesi), İrade-i Cüz’iye (İnsanın cüz’î iradesi), Cüz’-i İhtiyarî, İmtihan, Teklif (Yükümlülük), Adalet-i İlahiye, Hayr ve Şer.
Konuyla Alakalı Âyetler:
• İnsanın mes’uliyetine dair:
“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. Biz, seni insanlara peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisâ, 4:79)
Netice
Bu “damlalar”, Risale-i Nur’un kâinatı ve hayatı Kur’an nazarıyla nasıl okuduğunu gösteren parlak birer misaldir. Her bir iktibas, birbiriyle irtibatlı muntazam bir tefekkür nizamı oluşturmaktadır. Bu nizam; Allah’ı (CC) isim ve sıfatlarıyla tanımak (Marifetullah) ile başlar, kâinattaki Rububiyet tecellilerini tefekkür eder, insanın bu tecellilere karşı ubudiyet vazifesini idrak ettirir, bu vazifenin en mükemmel muallimi olan Resul-i Ekrem’e (ASM) ittibaı ders verir ve nihayetinde bu imtihan dünyasından sonraki ebedî saadet veya şekavet yurdu olan Haşir ve Âhiret hakikatine yakînî bir iman kazandırmayı hedefler.
Bakınız:
https://tesbitler.com/2015/01/01/risale-i-nurdan-damlalar/
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
12/11/2025
![]()

