DECCAL VE SÜFYAN
DECCAL VE SÜFYAN
Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı’nda Deccal ve Süfyan konularını çok dikkat çekici ve derinlikli bir şekilde ele alır. Bu iki kavramı hem imanî bir bakışla, hem de sosyopolitik bir perspektifle değerlendirir.
1. DECCAL:
Bediüzzaman, Deccal’i bir şahıs olarak kabul etmekle birlikte, onun temsil ettiği fikrî ve ideolojik sistemi esas alır. Deccal, daha çok inkârı, dinsizliği ve maddeperestliği temsil eder.
> “Âhir zamanda çıkacak olan Deccal, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen alt üst eder, din-i mübîni yıkar, mukaddesâtı mahveder…”
(Şuâlar, 5. Şuâ)
> “O Deccal, kendi zatını mabud ittihaz eder, herkesi kendine taptırır.”
(Şuâlar, 5. Şuâ)
Deccal’in alametleri:
Harikulade işler göstermesi
Dini tahrif etmesi veya tamamen yok sayması
Kendi aklını ve şahsını ilah gibi göstermesi.
***********
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Risale-i Nur Külliyatı’nda âhir zaman hadiseleri, hususan Deccal ve Süfyan mevzularını, klasik şerhlerden farklı bir usûl ile, zamanın anlayışına ve hadiselerin seyrine muvafık bir surette tahlil eder. Bu tahliller, bu şahısların sadece ferdî (şahsî) cihetlerini değil, daha ziyade temsil ettikleri dehşetli “şahs-ı manevî”lerini ve küfrî sistemlerini hedef alır.
Bu iki kavram hem imanî bir bakışla hem de içtimaî-siyasî (sosyopolitik) bir zaviyeden (açıdan) değerlendirilir. Tahlilleri, hadis rivayetlerindeki müteşabih (sembolik) ifadelerin te’viline (yorumlanmasına) dayanır.
1. DECCAL (BÜYÜK DECCAL)
Risale-i Nur’da Deccal Kimdir, Neyi Temsil Eder?
Bediüzzaman, Deccal’i bir şahıs olarak kabul etmekle birlikte, onun temsil ettiği fikrî ve ideolojik sistemi esas alır. Deccal, daha çok inkârı, dinsizliği ve maddeperestliği (materyalizmi) temsil eder.
“Âhir zamanda çıkacak olan Deccal, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen alt üst eder, din-i mübîni yıkar, mukaddesâtı mahveder…”
(Şuâlar, 5. Şuâ)
“O Deccal, kendi zatını mabud ittihaz eder, herkesi kendine taptırır.”
(Şuâlar, 5. Şuâ)
Bediüzzaman’ın nazarında Deccal, Allah’ı inkâr (inkâr-ı ulûhiyet) üzerine kurulu, tabiatperest ve maddeci düşüncenin (felsefenin) tecessüm etmiş hâlidir. Bu, Bolşevizm veya komünizm suretinde tezahür eden ve beşeriyetin manevî hayatını hedef alan cihan şümul bir sistemdir.
Deccal’in Alametleri ve Faaliyetlerinin Te’vili
Risale-i Nur’da genişçe te’vil edilir:
a. Harikulade İşler Göstermesi (İstidrac):
Deccal’in göstereceği harikalar, bir mucize veya keramet değil, “istidrac”dır. İstidrac, kâfir veya fâsık bir kimseden, imtihan sırrına binaen zuhur eden olağanüstü hâllerdir. Bediüzzaman, bu istidracı modern teknolojinin, sihrin ve propagandanın kötüye kullanılması olarak tasvir eder:
• Teshir Edici Kabiliyetleri: Deccal’in “ispirtizma” (ruh çağırma) ve “manyetizma” (hipnotizma) gibi aldatıcı kabiliyetleri olacaktır. Bu, kitleleri aldatan propaganda gücüne ve medyanın teshir edici (büyüleyici) tesirine de işarettir.
• Rivayetlerdeki “Merkebi” (Bineği): Deccal’in “bir günde dünyayı dolaşan” bineği (eşeği) hakkındaki rivayetler, şimendifer (tren), tayyare (uçak) ve otomobil gibi modern ulaşım vasıtalarına bir işarettir. (Şuâlar, Beşinci Şuâ)
• “Cenneti ve Cehennemi”: Deccal’in “yanında cenneti ve cehennemi vardır” rivayeti, onun “cenneti”nin, medeniyetin sefih ve cazibedar eğlenceleri, lüks hayatı; “cehennemi”nin ise muhaliflerine reva gördüğü zindanlar ve işkenceler olduğuna te’vil edilir.
b. Dini Tahrif Etmesi veya Tamamen Yok Sayması:
Büyük Deccal, dini ve mukaddesatı tamamen inkâr eder. İnsanın maneviyatını kurutarak onu sadece madde ve menfaate tapan bir varlığa dönüştürmeye çalışır.
c. Kendi Aklını ve Şahsını İlah Gibi Göstermesi (Rububiyet İddiası):
Deccal, fen ve teknolojideki terakkiye dayanarak, insanın tabiat üzerinde hâkimiyet kurduğunu iddia eder. Bu hâkimiyeti, Firavun gibi, “Ben sizin en yüce rabbinizim!” (Nâziât Sûresi, 24) demeye benzer bir rububiyet (terbiye edicilik ve idare edicilik) davasına dönüştürür.
“Ve şahs-ı Deccal’in, kutb-u şimalî yakınında veya Sibirya tarafında zuhur edeceğine dair rivayetler var. Ve ‘bir merkebi vardır.’ diye hadiste varit olmuş. Bu rivayetler dahi, onun şahs-ı manevîsi olan dinsizlik cereyanının, şimalden, Rusya’dan zuhur edeceğine ve o cereyanın bir bineği, bir vasıtası olan şimendiferin icadına ve sür’atle yayılmasına işaret eder.”
(RNK, Şuâlar, Envar Neşriyat, s. 696 – [Beşinci Şuâ])
d. “Tek Gözlü” Olması:
Hadislerde Deccal’in “tek gözlü” (a’ver) olması, onun maneviyata tamamen kör olduğuna işarettir. Sadece maddeyi gören, âhireti ve derûnî hakikatleri göremeyen “maddî” bir bakışa sahiptir.
2. SÜFYAN (İSLÂM DECCALI)
Bediüzzaman Said Nursî’nin Deccal konusundaki en mühim tesbitlerinden biri, rivayetlerde geçen Deccal’in iki farklı şahsiyet olduğuna dair yaptığı ayrımdır: Büyük Deccal (cihan şümul dinsizlik) ve Süfyan (İslâm Deccalı).
“Rivayetlerde, Deccal’in dehşetli fitnesi İslâmlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiâze etmiş (Allah’a sığınmış)…
لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ
(Gaybı ancak Allah bilir.)
Bunun bir te’vili şudur ki: İslâmların Deccalı ayrıdır. Hattâ bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali’nin (r.a.) dediği gibi demişler ki: Onların Deccalı Süfyan’dır, İslâmlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek. Kâfirlerin Büyük Deccalı ayrıdır.”
(RNK, Şuâlar, Envar Neşriyat, s. 718 – [Beşinci Şuâ, İkinci Makam])
Süfyan’ın Hususiyetleri
Bediüzzaman, Süfyan’ın fitnesinin Büyük Deccal’den daha aldatıcı ve İslâm âlemi için daha tehlikeli olduğunu belirtir:
• Müslümanlar İçinde Çıkması: Süfyan, İslâm âlemi içinden çıkacak ve “münafıkane” bir siyaset takip edecektir.
• Aldatmakla İş Görmesi: Büyük Deccal gibi açıktan inkâr ve cebir yoluna değil, daha ziyade hile, nifak ve aldatma yoluna sapacaktır.
• Şeâir-i İslâmiyeyi (İslâm’ın Sembollerini) Hedef Alması: Dini “modernleştirme” veya “hurafelerden arındırma” perdesi altında, Ezan, tesettür, mukaddes mekânlar gibi İslâm’ın şeâirini (sembollerini) tahribe çalışacaktır.
• Âlimleri Kullanması: Zeki ve siyasî dehasıyla, bazı âlimleri (ehl-i ilmi) aldatarak kendi yıkıcı faaliyetlerine fetva bulduracaktır.
• Milliyetçiliği Kullanması: İslâm kardeşliği yerine ırkçılık ve milliyetçilik (unsuriyet) fikrini kullanarak Müslümanlar arasındaki birliği parçalayacaktır.
Bediüzzaman, Süfyan’ın bu faaliyetleriyle İslâm âleminin manevî direncini kıracağını ve bu zafiyetin, Büyük Deccal’in (komünizm ve materyalizm) İslâm dünyasına nüfuz etmesine zemin hazırlayacağını belirtir.
3. DECCALİYETLE MÜCADELE USÛLÜ
Bediüzzaman’ın tahlillerine göre, bu iki dehşetli şahs-ı manevî (Süfyanizm ve Deccaliyet) ile mücadele, siyasî, askerî veya maddî bir mücadele değildir. Onların dayandığı temel nokta “inkâr” ve “şüphe” olduğu için, onlara karşı ancak manevî ve fikrî bir mücadele verilebilir.
Bu mücadelenin esası, “iman-ı tahkikî”dir (tahkike, isbata dayalı iman). Risale-i Nur’un vazifesi, bu tahkikî imanı ders vererek Deccal’in ve Süfyan’ın yaydığı şüphelere ve inkâra karşı manevî bir sed (set) oluşturmaktır.
Hz. İsa’nın (a.s.) âhir zamanda nüzûlü (inişi) ve Deccal’i öldürmesi rivayetini de bu zaviyeden te’vil eder: Hz. İsa’nın (a.s.) şahs-ı manevîsi olan hakikî Hristiyanlık (teslis kirinden arınmış tevhidî düşünce), İslâmiyet’in hakikatleri (Hz. Mehdi’nin temsil ettiği manevî cereyan) ile ittifak ederek, Deccal’in temsil ettiği inkâr-ı ulûhiyet ve materyalizm fikrini fikren öldürecek, yani isbatlarıyla çürütecektir.
*************
2. SÜFYAN:
Süfyan, Deccal’in İslâm ümmeti içindeki versiyonu gibidir. Bediüzzaman, Süfyan’ın “dinsizliği İslâm kisvesiyle yayacağını” ve daha tehlikeli olduğunu belirtir.
> O Süfyan, ahir zamanda zuhur eder. Ehl-i dalaleti arkasına takar. Hatta, Zümre-i İslam’ı sarsar. Şeair-i İslamiye’yi tahrip eder. Din namına, dini yıkar.
> Süfyanın ehemmiyetli bir vazifesi, şeriatı kaldırmak ve yerine la-dinî bir sistem kurmaktır.
Süfyan’ın Dört Büyük Fitnesi:
1. Dinin temel esaslarını yok etme teşebbüsü
2. Şeair-i İslamiye’yi (İslam’ın alametlerini) kaldırma
3. Din adamlarını etkisizleştirme
4. Kendisini dinî bir lider gibi gösterip sahte mesihlik
3. Bediüzzaman’ın Bu Konudaki Tavrı:
> Biz Hizmet-i İmaniye yapıyoruz. Bu zamanda en büyük cihad, iman kurtarmaktır,der.
Bediüzzaman açıkça şiddetle değil, iman hizmetiyle ve ilimle bu tür fitnelerle mücadele edilmesi gerektiğini söyler.
*************
Külliyat’ta bu mevzu, bilhassa Beşinci Şuâ’da etraflıca tahlil edilmiştir. Bediüzzaman Hazretleri, âhir zaman fitnesinin iki dehşetli şahsı olan Deccal ve Süfyan’ı, hadis-i şeriflerin ışığında tevil ve tasvir eder.
1. Süfyan’ın Mahiyeti: İslâm Deccalı
Bediüzzaman’ın en mühim tesbiti, rivayetlerde geçen “Büyük Deccal” (Kâfirlerin Deccalı) ile “İslâm Deccalı” (Süfyan) arasında bir tefrik yapmasıdır. Süfyan, İslâm âlemi içinde zuhur edecek ve tahribatı dâhilî olacaktır.
Onun en tehlikeli cephesi, nifak (münafıklık) perdesi altında hareket etmesidir. Kâfirlerin Deccalı alenen dinsizlik, cebir ve kuvvet ile hücum ederken, Süfyan “aldatmakla” iş görecektir.
• Tahlil: Süfyan, İslâm kisvesine bürünerek, hatta kendini bir nevi müceddid veya kurtarıcı gibi göstererek, dinin temellerini sarsmaya çalışır. Bu sebeple onun fitnesi, Müslümanlar için daha aldatıcı ve daha tehlikelidir. Bediüzzaman, onun “din namına dini yıkacağını” belirtir. Bu, onun şeriatı ve şeairi (İslâm’ın sembollerini) “bid’alar ihdas ederek” veya “tecdid” (yenileme) adı altında tahrif ederek ortadan kaldırmaya çalışacağı manasındadır.
2. Süfyan’ın Dehşetli Vazife ve Tahribatları
Risale-i Nur’daki tahlillere göre Süfyan’ın şahs-ı manevîsinin (komitesinin) yapacağı başlıca tahribatlar şunlardır:
a. Şeriat-ı İslâmiyeyi ve Ahkâm-ı Kur’aniyeyi Kaldırmak:
Süfyan’ın en ehemmiyetli vazifesi, İslâm hukukunu ve hayat nizamını (Şeriatı) ilga etmek ve yerine beşerî, la-dinî (din dışı) bir sistem ikame etmektir.
İktibas: “Âhirzamanda, dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacak: Birisi: Nifak perdesi altında risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr edecek, Süfyan namında müthiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır.”1
(Şuâlar, Beşinci Şuâ, İkinci Makam)
b. Şeair-i İslâmiyeyi Tağyir ve Tahrip Etmek:
İslâm’ın alametleri olan ezan, namaz, tesettür, mukaddes mekânlar ve İslâmî takvim gibi şeairi ortadan kaldırmaya veya değiştirmeye (tağyir etmeye) çalışır. Hadis rivayetlerinde gelen “Allah Allah diyen kalmayacak” ifadesini Bediüzzaman, “zikirhâneler, tekkeler, medreseler kapanacak ve ezan ve kāmet gibi şeâirde İsmullâh yerine, başka isim konulacak” şeklinde tevil eder (Beşinci Şuâ).
c. Aldatmak, Nifak ve Ulemâ-i Sû’ (Kötü Âlimler) Kullanmak:
Süfyan, tahribatını alenen “din düşmanlığı” şeklinde değil, “dini hurafelerden temizlemek” veya “modernleştirmek” gibi aldatıcı sloganlarla yapar. Bu iş için de en çok, dünyaya meftun olan, makam ve mevki sahibi “ulemâ-i sû'” denilen kötü âlimleri kullanır. Onlara resmî vazifeler vererek, onun dine aykırı icraatlarına fetva bulmalarını temin eder.
d. İsrafı ve Sefaheti Teşvik Ederek Ahlâkı Bozmak:
Bediüzzaman, Süfyan’la ilgili bir hadis rivayetinde geçen “eli delik olacak” ifadesini, onun israfı şiddetle teşvik edeceği şeklinde tahlil eder.
İktibas: “İşte Süfyân, israfı teşvîk etmekle şiddetli bir hırs ve tamaı uyandırarak, insanların o zayıf damarlarını tutup kendine musahhar eder…”
(Şuâlar, Beşinci Şuâ, İkinci Makam’ın Zeyli)
Bu yolla, helal kazancın yetmediği bir cemiyet yapısı oluşturarak, insanları harama, sefahete ve ahlâksızlığa sevk eder, böylece derûnî ve manevî hayatı çökertir.
3. Süfyaniyetin Bir Şahs-ı Manevî (Komite) Olması
Bediüzzaman’ın mühim bir tesbiti de, Süfyaniyetin tek bir şahıstan ziyade, dehşetli bir şahs-ı manevî (tüzel kişilik, komite) olduğudur. Bu komitenin “dört rüknü” (dört temel direği/lideri) ve dört devresi olacağını ve bu şahısların sırayla veya aynı anda fitneye kumandanlık edeceğini belirtir. Bu tahlil, Süfyaniyetin uzun süreli ve planlı bir tahribat programı olduğunu gösterir.
4. Bediüzzaman’ın Mücadele Tavrı: Müsbet Hareket
Bediüzzaman, bu dehşetli âhir zaman fitnesine karşı mücadele metodunun “menfî” (yıkıcı, siyasî, anarşist) olamayacağını kat’î bir surette beyan eder. Süfyan dâhilî bir fitne olduğu ve içerde asayişi bozmaya çalıştığı için, ona karşı verilecek cevap, imanı kurtarmak ve asayişi muhafaza etmek temelli “müsbet hareket” olmalıdır.
Fitnenin temel hedefi imanı sarsmak olduğundan, en büyük cihad, tahkikî iman dersleriyle imanları kurtarmak ve şüphelere cevap vermektir.
İktibas: “Bizim vazifemiz, müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır.”
(Emirdağ Lâhikası-I, 26. Mektup)
Ona göre Süfyan’ın ve Deccal’in maddî kılıcını kıracak olan, Hz. İsa (a.s.) ve Mehdi (r.a.) şahs-ı manevîlerinin temsil ettiği semavî ve nuranî hakikatlerdir. Risale-i Nur şakirtlerinin vazifesi ise, o gelecek olan zâtlara zemin hazırlamak, yani iman hizmetiyle meşgul olmaktır.
Hülasa :
Netice olarak, Risale-i Nur’daki Süfyan tahlili; onun İslâm âlemi içinde çıkacak, münafıkane ve aldatma yoluyla hareket eden, şeriatı ilga edip şeairi tahrip etmeyi hedefleyen ve bir komite (şahs-ı manevî) yapısında olan bir fitne cereyanı olduğudur.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik
 www.tesbitler.com
29/10/2025
 