Zulmün Hamisi, Vicdanın İmtihanı: Gazze, ABD ve İnsanlığın Sessizliği

Zulmün Hamisi, Vicdanın İmtihanı: Gazze, ABD ve İnsanlığın Sessizliği

“Kan ile kurulan devlet, adalet ile ayakta duramaz.”
– Hz. Ali (r.a.)

Modern dünyanın vicdanı, Gazze’nin tozlu sokaklarında açlıktan can veren çocukların ağlayışıyla sınanıyor. Bu sınavda başrolü oynayan ise zulmün en büyük hamisi olan Amerika Birleşik Devletleri’dir. Görünürde “özgürlük ve demokrasi ihracatçısı” olan bu süper güç, fiiliyatta kanın, gözyaşının ve yıkımın arkasındaki en karanlık gölgedir.

Zulmün Küresel Mimarı: ABD’nin Siyasi İkiyüzlülüğü

ABD, Filistin’de akan kanın sorumluluğunu sadece İsrail’e yüklemekle kalmaz; aynı zamanda onun katliamlarını askeri, siyasi ve medya desteğiyle perçinler.

Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıma kararına karşı “şiddetle reddediyoruz” açıklamasında bulunması, Amerika’nın zalimin değil, mazlumun karşısında saf tuttuğunu açıkça göstermektedir. Bu tepki, adeta “Adalet varsa, biz yokuz” beyanıdır.

ABD’nin bu tavrı sadece siyasi değil, ahlaki ve insani anlamda da bir çöküştür. Çünkü mazlumu tanımamak, zalime kefil olmak anlamına gelir. “Bize göre dostluk, çıkarın tanımını yapar” anlayışıyla hareket eden bir devletin, insanlık ailesine söyleyecek söz hakkı yoktur.

Avrupa’nın Geç Uyanışı: Vicdan mı, Zorunluluk mu?

Avrupa’nın büyük gazeteleri, nihayet Gazze’de yaşanan açlığa dair haberler yayınlamaya başladı. The Guardian, “daha önce böyle bir açlık yaşanmadı” derken, aslında itiraf edilen şey bu vahşetin yeni değil, sadece görmezden gelinen bir gerçek olduğudur. Peki, bu geç uyanış gerçekten bir vicdan silkinişi midir, yoksa halk baskısıyla gelişen bir zorunlu yön değiştirme midir?

Tarih, Avrupa’nın pek çok zulme geç uyanıp, geç müdahale ettiğini gösteriyor. Bosna’da Srebrenitsa, Ruanda’da soykırım, Myanmar’da Arakan… Hepsinde ortak payda şudur: Görmemek için bakmamak.

İsrail’in Korkunç Taktiği: Yaşamı Hedef Almak

İsrail’in askeri operasyonları artık klasik bir savaş formatından çıkmıştır. Kasıtlı olarak sağlık ekipleri, sivil savunma unsurları ve hatta yardım dağıtım noktaları vurulmaktadır. Bu, bir “yok etme stratejisi” değil, tam anlamıyla bir yaşatmama politikasıdır.

Açlıkla terbiye etmeye çalıştığı bir halk, bombalarla yok edilmeye devam ediliyor. Bombaların paramparça ettiği çocuk bedenleri, yalnızca vicdanları değil, insanlık kavramının ta kendisini de parçalamaktadır. Bir çocuğun kopan kolu, artık sadece bir fiziksel yıkım değil; insanlığın kalbinin yerinden söküldüğünün sembolüdür.

Mısır’dan Denizlere Umut: Bir Şişe Vicdan

Gazze kıyılarına bırakılan tahıl dolu şişeler, bir halkın sessiz çığlığına verilen sembolik bir cevaptır. Akdeniz’e bırakılan bu umutlar, belki açlığı doyurmaz ama bir şeyleri doyurur: Utancı.
Bu eylem, insanlığın yüreğinde hâlâ bir şeylerin kıpırdadığını gösteren naif ama derin bir harekettir.

Tarihi İroni: İngiliz Planının İtirafı

Bir zamanlar Osmanlı topraklarını bölmek için masa başında haritalar çizen İngiliz aklı, bugün “Türkler ve Kürtler barışa her zamankinden yakın” diye analiz yayınlıyor.
Tarih gariptir; dün bölmek için plan kuranlar, bugün kendi kurdukları oyunun enkazında dürüstlük gösterisi yapıyor. Oysa bu tür açıklamalar sadece imaj temizleme çabasıdır, hakikatle değil, politik çıkarla beslenir.

Hakikatin Üzerine Örtülen Yalanlar

İsrail’in en büyük silahı, tankları ya da uçakları değil, yalanlarıdır. “Gazze’de açlık yok” diyen bir bakan, sadece bir milletin açlığına değil, dünyanın aklına da hakaret etmektedir.
Ama yalan, ne kadar büyürse büyüsün, gerçeğin gölgesine basamaz.

İbretlik Sahneler: Aşağılanma ve Sessizlik

ABD askerlerinin yardım sırasında bir kadına uyguladığı aşağılayıcı tavır, modern emperyalizmin bir diğer yüzünü ortaya koydu.
İnsanlar sadece açlıkla değil, aşağılanmayla da öldürülüyor.
Fakat asıl aşağılık olan; bu sahneleri görüp susan kalabalıklardır.

SONUÇ VE HİKMETLİ ÖZET

Zulmün gölgesinde insanlık eriyor. ABD ve İsrail’in politikaları, sadece coğrafyaları değil, insan vicdanını da yakıyor. Avrupa’nın geç uyanışı, vicdanın zamanla yarıştığını gösteriyor. Gazze’nin açlığı, sadece mideyi değil, insanlığın kalbini de acıtır. Ve bir çocuğun kopan kolu, susturulan bir dünyanın utanç figürüdür.

> “Zulüm, her ne kadar güçlü görünse de hakikat güneşi bir gün mutlaka doğar. Çünkü zulüm, bir ömür süremez; ama bir damla gözyaşı, asırların hesabını sorar.”

ÖZET:

ABD, Filistin’deki zulmün siyasi ve askeri hamisidir.

Avrupa, açlık dramını geç de olsa fark etmeye başlamıştır.

İsrail, sivil halkı ve sağlık ekiplerini doğrudan hedef alarak “yaşatmama” politikası yürütmektedir.

Mısır halkının denize bıraktığı yiyecek şişeleri, sembolik de olsa vicdani bir duruştur.

İngiltere’nin geçmişte kurduğu bölme planlarını bugün itiraf etmesi, tarihi ironi taşır.

İsrail’in yalan propagandaları gerçekleri örtmeye yetmemektedir.

Gazze’deki siviller hem açlığa hem de aşağılanmaya maruz kalmaktadır.

www.tesbitler.com

 

Loading

No ResponsesTemmuz 25th, 2025