Bir Makam ki Peygamber Yetişemez: Şia İmamet Anlayışının Derin Sırları

Bir Makam ki Peygamber Yetişemez: Şia İmamet Anlayışının Derin Sırları

“İmamların makamı öylesine yücedir ki, ona ne bir Melek-i Mukarreb ne de bir Nebiyy-i Mürsel ulaşabilir.”
Ruhullah Humeynî, Velayet-i Fakih (İslami Hükümet)

  1. Giriş: Yeryüzünde İlahi Bir Gölge

Tarih boyunca hakikatin temsilcileri hep ilahi elçiler olmuştur. Fakat Şia inancında, bu hakikat elçiliği Hz. Peygamber’den sonra, onun tertemiz soyundan gelen on iki imamla devam eder. Onlar, sıradan rehberler değil; Allah’ın nurlarını taşıyan, günahsız ve ilimle donatılmış ilahi gölgelerdir. Humeynî’nin de belirttiği üzere, bu makam sadece insani değil, aynı zamanda semavi bir yüceliğe sahiptir.

  1. Şia İmamlarının Makamının Temel Boyutları
  2. Masumiyet (İsmet)

Şia imamları, her türlü günahtan ve hatadan korunmuş kabul edilir. Onlar ne unutur, ne yanlış yapar, ne de ilahi sınırları aşar. Bu, onları hem dini hem de ahlaki anlamda mutlak bir güvenilirlik merkezine dönüştürür.

  1. İlahi İlim (İlm-i Ledünnî)

İmamların sahip olduğu ilim, sıradan beşeri birikim değil, Allah’ın doğrudan onlara aktardığı bir manevi bilgi mirasıdır. Bu bilgi, Kur’an’ın batınını, şeriatın sırlarını ve insanlığın kaderini kuşatır.

  1. Velayet (İlahi Temsil ve Koruyuculuk)

İmam, yalnızca dinî değil; siyasi, toplumsal ve ruhani liderdir. O, ümmetin hem iç dünyasına hem de dış düzenine hükmeden bir velidir. Velayet-i mutlakayı, yani sınırsız otoriteyi haizdir. Bu velayet, Allah’tan peygambere, peygamberden ise imamlara geçmiştir.

  1. Ümmetle Olan Bağ

İmam, halkla Allah arasındaki aracıdır. Bir mürşit gibi yönlendirir, bir baba gibi korur, bir hükümdar gibi adalet dağıtır. Onunla kurulan bağ, sadece bilgi değil, aynı zamanda sevgi ve bağlılık temellidir.

  1. Neden Melek veya Peygamber Değil de İmam?
  2. Melek Ruhani Ama Uzak

Melekler Allah’a tam teslim olmuş varlıklardır. Fakat insani deneyimlerden uzaktırlar. Ne açlık hissederler ne zulüm görürler. Oysa imam, ümmetin çilesini çeker, acısını yaşar, toprağın tozunu solur. Bu yönüyle ümmete daha yakın bir mercidir.

  1. Peygamberin Misyonu ve İmamın Devamı

Peygamberler vahiy getirir, şeriat kurar. Fakat peygamberlik sona ermiştir. Bu noktada Şia inancı, dini yaşatmak ve açıklamak üzere imameti devreye sokar. İmam, artık vahiy almaz ama vahyin yaşayan sesi olur.

  1. Tarihî Zemin: Peygamberlik Biter, İmamet Başlar

Peygamberliğin sona ermesiyle oluşan boşluk, sıradan halifelerle doldurulamazdı. Bu boşluk, ancak ilahi tayinle seçilmiş, ismet ve ilimle donatılmış imamlarla doldurulabilir.

  1. Tarihten Sahne: Kerbela ve İmam Hüseyin

İmam Hüseyin’in Kerbela’daki kıyamı, imametin yalnızca sözle değil, bedel ödenerek yaşandığının simgesidir. Bu olay, sadece bir şehadet değil; ilahi otoritenin dünyevi zulme karşı direnişidir. Bu yönüyle, Şia’da imamlar sadece teorik değil, fiilî adaletin timsali olarak görülür.

  1. Edebi ve Hikmetli Bir Yaklaşım:

“İmam, susmuş vahyin kalbidir;
konuştuğunda, dağlar secde eder.
O, hem ışıktır hem yoldur,
ne melek ona erişir, ne peygamberin ayak izleri…”

Bu dizelerle anlatılmak istenen şudur: İmam, gökteki yıldız değil, yeryüzüne inmiş bir nurdur. Hem ilahîdir hem de halktan biridir. Melek gibi arı-duru; peygamber gibi hakikatle yüklüdür. Ama her ikisinden de farklıdır: yaşayan bir hakikat mirasıdır.

  1. İbretli Yön: İmamı Tanımadan Ölen…

Şia hadis literatüründe sıkça geçen şu rivayet dikkat çekicidir:

“Kim zamanının imamını tanımadan ölürse, cahiliye ölümüyle ölmüştür.”
(Usûl-u Kâfî, Şeyh Kuleynî)

Bu, imamı tanımanın bir inanç meselesi olduğunu, onunla bağ kurmadan hakikate ulaşmanın mümkün olmadığını ifade eder. Bu açıdan imam sadece rehber değil, imanın tamamlayıcısıdır.

  1. Şii ve Sünni Anlayış Farkı
Konu Şii Anlayışı Sünni Anlayışı
İmam/halife seçimi İlahi tayin ile Seçim, şura ile
Masumiyet İmam masumdur Halife masum değildir
İlim İlahi kaynaktan gelen özel bilgi İçtihat ve birikimle oluşan bilgi
Rol Dini, siyasi, sosyal rehber Genelde siyasi lider
  1. Konuyla İlgili Kur’an Ayetleri
  1. Bakara 124 – “Ben seni insanlara imam kılacağım.”
    → İmamet, ilahi bir atamadır.
  2. Nisâ 59 – “Allah’a, Peygamber’e ve sizden olan ulü’l-emre itaat edin.”
    → Şia’ya göre bu ayetteki “ulü’l-emr”, masum imamları kapsar.
  3. Enbiya 73 – “Onları önderler kıldık, emrimizle doğru yolu gösterirlerdi.”
    → İlahi önderlik imamlarla devam eder.
  4. Ra’d 7 – “Her kavmin bir hidayet önderi vardır.”
    → Her dönemin bir imamı olduğuna delil kabul edilir.
  1. Sonuç ve Düşündürücü Yorum

İmamet, Şia inancında bir doktrin değil, bir iman merkezidir. İmamlar, Allah’ın yeryüzündeki temsilcileri; halkın yüreğine nur indiren manevî güneşlerdir. Onlar, sadece geçmişte yaşamış kişiler değil; her zaman ve mekânda, hakkı temsil eden varlıklardır.

Peygamberlik sona ermiş olsa da, imamet hakikati taşımaya devam eder. Ve bu nedenle Şia der ki:

“İmamların makamına ne bir Melek-i Mukarreb, ne de bir Nebiyy-i Mürsel yetişemez.”
Çünkü imamlar vahyin ardından gelen yegâne sır taşıyıcılardır.

Özet:

Bu makalede, Şia’nın imamet anlayışı detaylı şekilde incelendi. İmamların ilahi masumiyet, özel ilim, velayet ve ümmetle olan bağlarıyla neden yüceltildiği açıklandı. Peygamberlik makamından sonraki ilahi rehberlik zincirinin imamlarla devam ettiği vurgulandı. İmamların, meleklerden daha üstün, peygamberlerden farklı ve yüksek bir ilahi fonksiyona sahip olduğu görüşü tarihî, edebî ve aklî yönleriyle ele alındı. Şia inancında imamı tanımak, Allah’ı tanımanın yollarından biridir.

Loading

No ResponsesTemmuz 25th, 2025