Ateşin Çağı: Şeytanın Unsuru, İnsanın İmtihanı
Ateşin Çağı: Şeytanın Unsuru, İnsanın İmtihanı
Ateşten Gelen Tehdit
Kur’an-ı Kerîm, şeytanın ateşten yaratıldığını bildirir:
“Ben ondan (Adem’den) üstünüm; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (A’râf, 12)
Ateşten yaratılan şeytan, ateşin tabiatını taşır: yakıcı, tahrip edici, fitne çıkarıcı. Bu tabiat, sadece maddi bir ateş olarak değil; kin, öfke, savaş, kibir, hırs, haset ve azgınlık gibi manevî yangınlar olarak da tezahür eder. Bugün şeytan ve mensupları, insanlığı ve dünyayı bir ateş çemberine almış gibidir.
Kâinatın Unsurları ve Denge Yasası
Cenâb-ı Hak kâinatı dört ana unsurdan inşa etmiştir: toprak, su, hava, ateş. Bu unsurların her biri yaratılışta ayrı bir hikmet ve fonksiyon üstlenmiştir:
Toprak: Huzur ve sabır.
Su: Hayat ve rahmet.
Hava: Nefes ve serinlik.
Ateş: Enerji ve imtihan.
Eğer bu unsurlardan biri haddinden fazla artarsa, denge bozulur, zulüm ve felaket baş gösterir. Bugün dünyada “ateş” artmış, toprak kurumuş, su tükenmiş, hava kirlenmiştir. Bu hâl, tabiatın feryadı, insanlığın çığlığıdır.
Tarihten Günümüze Ateşin Hükmü
Tarih boyunca ateş, hem bir medeniyet aracı olmuş hem de bir yıkım silahı. Hz. İbrahim ateşe atıldı, Musa’nın Tur’da tecelli eden Rabbîyle ilk teması bir ateşle oldu. Firavun’un orduları ve Nemrud’un krallığı, zulüm ateşiyle yükseldi ama sonunda o ateşte helâk oldular.
Orta Çağ’da Engizisyon ateşle hüküm verdi, kitapları yaktı. 20. yüzyılda Hiroşima ve Nagazaki atom ateşiyle kavruldu. 21. yüzyılda ateş, artık bombalarda, ormanlarda, sanayide ve kalplerde yer etmeye başladı. Fizikî ateş yetmedi, dijital ateş ve medya yangınları da devreye girdi.
Bugün: Fizikî ve Manevî Yangınlar
Savaşlar: Ukrayna, Gazze, Yemen, Sudan… her yerde barut kokusu, alev içinde şehirler.
Orman Yangınları: İnsan eliyle çıkarılan ve “ormanların ciğerini” yakan ateşler.
Toplumsal Fitneler: Irkçılık, mezhepçilik, siyasal ayrışmalar birer iç yangındır.
Aile Yangınları: Boşanmalar, şiddet, nesil çatışmaları; manevî yangınların en derinidir.
Bu ateşlerin arkasında, insanı ateşle kışkırtan bir düşman vardır: Şeytan. Onun görevi bellidir: Yakmak, yıkmak, ayrıştırmak, azdırmak.
Bilimsel Gerçekler: Isınan Dünya, Soğuyan Vicdan
Küresel ısınma, gezegenin ateşini sürekli yükseltiyor. Sıcaklık artışı, buzul erimeleri, kuraklık, tarım felaketleri…
Karbon salınımı, insan eliyle artırılıyor. Sanayi, ulaştırma, tüketim çılgınlığı…
Psikolojik ısı, yani stres, öfke, sabırsızlık… Toplumlar manevî olarak da ısınıyor, patlama noktasına geliyor.
Dünya yanıyor. Hem hakikaten, hem mecazen.
Kur’an’dan Hikmet: Ateşi Sönenin Kalbi Güzelleşir
Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:
> “Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır. O’na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah’a amel-i sâlih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.” (Fâtır, 10)
İnsanoğlu hangisine üfler ve beslerse dünyada o hakim olur ve yaygınlaşır.
Ayet; kibirle, hileyle, fitneyle yükselmeye çalışanların sonunda yok olacağını bildirir. Ateşi büyütenin eli sonunda yanar. Oysa güzel söz (tevhid, dua, salavat), salih amel (iyilik, infak, adalet) ateşi söndürür, insanı izzete ulaştırır.
Çözüm ve Kurtuluş: Hangi Unsuru Besliyoruz?
Şeytanın unsuru ateş ise, insanın unsuru topraktır. Toprak alçakgönüllüdür, söndürür. Su, rahmettir; akarsa bereket getirir. Hava, nefes verir. Biz hangi unsuru çoğaltıyoruz?
Bugün medyada, siyasette, evlerde, ekranlarda, savaşlarda ateş çoğaltılıyor. Halbuki insanlığın kurtuluşu, ateşi söndürecek bir hakikatte gizli.
> “Fitne ateşini söndürmek sadakadır.”
Sonuç: Şeytan Ateşlediyse, Sen Su Ol!
Ateşi ateşle söndüremeyiz. Şeytanın yaydığı öfke, kin ve ayrışma ateşine karşı sabır, hikmet ve merhamet suyu gerekir.
Bugün şeytan tüm mensuplarıyla devrededir. Ama Allah’ın vaadi haktır:
> “Gerçekten şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisâ, 76)
Yeter ki biz şeytanın silahıyla değil, imanın sükûnetiyle karşı duralım.
Ateş harlanmışsa da, hakikatin yağmuru her an rahmet olup üzerine inebilir.
ÖZET
Bu makalede, şeytanın ateşten yaratılışına ve bugünkü dünyada yaygınlaşan “ateş temelli” tehditlere (savaşlar, orman yangınları, sosyal fitneler) dikkat çekilmiştir. Kur’anî bir perspektifle, kâinatın dört temel unsurundan olan ateşin haddinden fazla çoğaldığında nasıl yakıcı ve yıkıcı olduğuna işaret edilmiştir. Bilimsel, tarihî ve ahlâkî verilerle desteklenen yazı, çözüm olarak Kur’an’daki ilkeye yönelir: Güzel söz ve salih amel ile ateşi söndürmek. Şeytanın ateşi harlarken bizim su olmamız, toprak gibi alçalmamız ve merhametle yaklaşmamız gerektiği anlatılır.