Açlığın Gölgesinde Büyüyen Çocuk: Gazze’de Bir Sessiz Feryadın Hikmeti

Açlığın Gölgesinde Büyüyen Çocuk: Gazze’de Bir Sessiz Feryadın Hikmeti

Modern çağın tam ortasında, insan hakları nutuklarının göğe yükseldiği, dijital dünyanın gözleriyle her an her şeyin izlendiği bir çağda…
Gazze’de bir çocuk, henüz yaşını doldurmadan açlığın ne demek olduğunu öğrendi.
Bu çocuk, sadece bir lokma ekmeğe değil; merhamete, adalete, insanlığa ve en çok da “unutulmamak” duygusuna aç.

İşte o çocuğun annesiyle fısıldadığı kısa ama derin diyalog, vicdanı olan her kalbi sızlattı:

> — Anne, yemek neden hep rüyada var?
— Çünkü orada bomba sesi yok yavrum…

Bu diyalog, bir çağın ayıbını ve insanlığın utancını taşır. Görünenin ardında çok daha derin, çok daha geniş anlamlar gizlidir. Bu makale, o anlamları hikmet, tarih, bilim ve vicdan ışığında anlamaya çalışacaktır.

  1. Hikmet Penceresinden: Acı, Arınma ve İkazdır

Gazze’deki her aç çocuk, bize Nuh tufanındaki uyarıyı hatırlatır:
“İnsan, zulmünde ileri giderse, başına gelen musibet sadece onu değil, susanları da yutar.”

Kur’an’da açlık, bazen ilahi bir ikaz olarak zikredilir (Bakara 155).
Gazze’deki açlık ise insan eliyle hazırlanmış bir cehennemdir.
Bu, küresel çıkarların, emperyalist hesapların ve İslami dayanışmazsızlığın sonucudur.

  1. Edebi Bir Derinlik: Sessiz Çığlıkların Dili

“Bir lokma ekmek kadar sade ve bir kurşun kadar ağır” cümleler Gazze’de yazılıyor.

Bir çocuğun açlıkla kurduğu ilişki, sadece bedenin açlığı değildir.
Bu, kalbin merhamete, gözün aydınlığa, ruhun umuda duyduğu açlıktır.
Gazze’de çocuklar, ekmek beklerken, dünya hikâyeler yazıyor.
Ama o hikâyelerde onların adı, sadece “sayı” olarak geçiyor:
“Bugün 8 çocuk daha hayatını kaybetti…”

Edebiyat burada sessizleşiyor. Çünkü gerçek, kelimelerin boyunu aşıyor.

  1. Tarihi Perspektif: Kuşatma ve Kıyametin Eşiği

Ambargo, tarihte bir cezalandırma yöntemiydi.
Roma’nın düşmanlarına uyguladığı bir kuşatma taktiğiydi.
Ancak modern dünyada, 21. yüzyılda, ambargo bir soykırım silahına dönüştü.
Gazze, 17 yıldır ablukada.
Tarihte hiçbir halk bu kadar uzun süre sistematik olarak aç bırakılmadı.
Ve buna sessiz kalan dünya, gelecekte kendi tarihinden utanacaktır.

  1. İbretlik Bir Tablo: “Kendi Çocuğuna Yediremediğini, Başkasının Çocuğuna Reva Görme”

Bir baba, çocuğu açken sofraya oturabilir mi?
Bir insan, kendi çocuğu gülümsüyorken, başka bir çocuğun cesedi üzerine inşa edilen bir refaha göz yumabilir mi?

Gazze’de bir çocuğun ağlaması, insanlığın sustuğu noktadır.
İbret budur:
“Zalim olmak değil, zalime susmak da insanı sorumlu yapar.”

  1. İlmi ve Bilimsel Açıdan: Gıdaya Erişim Hakkı Bir Temel Haktır

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), “gıdaya erişim”i temel insan hakkı olarak tanımlar.
Ancak Gazze’de bu hak, bombalarla yok ediliyor.
Tıbbi veriler, Gazze’de çocukların %80’inin yetersiz beslendiğini ve kalıcı gelişim bozukluğu yaşadığını ortaya koyuyor.

Bilimsel olarak, erken çocukluk dönemindeki açlık; zihinsel gerilik, öğrenme güçlüğü ve ruhsal bozukluklara neden olur.
Yani, Gazze sadece bugünü değil, yarınları da kaybediyor.

  1. Aklî ve Mantıkî Tahlil: Bu Zulüm Kime Ne Kazandırır?

Sormak gerekir:
Gazze’deki çocukların aç bırakılması, İsrail’e ne kazandırdı?
Bir halkı yok etmeye çalışmak, hangi hukukta, hangi akılda meşru olabilir?

Mantık şunu der:
Bir halkı aç bırakmak, onu zayıflatmaz; aksine direnişini haklılaştırır.
Çünkü adalet duygusu en çok açken keskinleşir.
Gazze, açlığıyla bile dünyaya adalet dersi vermektedir.

  1. Düşündürücü Gerçek: Bugün Gazze, Yarın Neresi?

Bugün Gazze’deki çocuk açsa, yarın İstanbul’da bir çocuk hayâsızca tüketimin içinde kaybolabilir.
Bugün Gazze’de bir annenin duası göklere çıkıyorsa, yarın o duanın hedefinde biz de olabiliriz.

Gazze, sadece bir coğrafya değil; bir aynadır.
O aynada insanlık, kendini görmek istemiyor.

Sonuç: Gazze’deki Çocuk, Vicdanın Testidir

Gazze’de açlık, bir çocuk sorusu kadar masum; bir annenin cevabı kadar ağırdır.
O diyalogda sadece bir karın değil, bütün bir dünyanın vicdanı açtır.

Gazze’deki çocuk, sadece ekmek istemiyor.
O, bir gelecek, bir umut, bir merhamet istiyor.
Ve aslında hepimize diyor ki:

> “Beni değil, kendinizi kurtarın. Çünkü ben mazlumum. Siz ise hâlâ susanlarsınız.”

Özet:

Bu makalede, Gazze’deki açlıkla erken yaşta yüzleşen çocukların dramı hikmet, tarih, bilim, ahlak ve mantık yönleriyle ele alındı.
Gazze’nin aç çocukları, sadece insani bir trajediyi değil, çağımızın ahlaki çöküşünü ve küresel vicdansızlığını gözler önüne seriyor.
Bir annenin, çocuğuna “yemek sadece rüyalarda olur” cevabı; insanlığın vicdan sınavıdır.
Bu sınavı geçmek, sadece yardım göndermekle değil; zulme karşı susmamakla mümkündür.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 25th, 2025