Zulüm Çağında Adaletin Sessizliği: Gazze, İsrail ve Derin Küresel Hesaplar

Zulüm Çağında Adaletin Sessizliği: Gazze, İsrail ve Derin Küresel Hesaplar

Giriş: Tufanın Ortasında İnsanlık

  1. yüzyıl… Medeniyetin zirveye çıktığı, yapay zekânın konuştuğu, Mars’a araçların gönderildiği bir çağ. Fakat hâlâ çocukların açlıktan öldüğü, çadırlarda uyurken bombalandığı, yardım kuyruğunda beklerken kurşunlandığı bir yüzyıl. İnsanlık ilerlediğini sanırken, vicdan tarihin en karanlık dehlizlerine gömüldü.

Bugün Gazze’de yaşananlar yalnızca bir savaşın değil, ahlâkın, hukukun ve insanlığın çöküşünün belgesidir. İsrail’in Filistin halkına yönelik uyguladığı sistematik işgal ve soykırım girişimi; yalnızca politik bir çatışma değil, insanlık vicdanının test edildiği bir sahnedir.

Küresel Tetikçilik: ABD ve İsrail’in Derin İlişkisi

Dünyada en çok silah üreten ve satan ülke olan ABD, barışı değil, savaşı pazarlamaktadır. Bu durum artık sadece bir iddia değil; belgelerle, sahadaki uygulamalarla ve savaşların arkasındaki sponsorluklarla doğrulanmaktadır. İsrail’in bölgesel yayılmacılığı, ABD’nin küresel tetikçiliğiyle birleşince, Orta Doğu haritası kanla çiziliyor.

İngiltere’ye yeniden konuşlandırılan nükleer silahlar, sadece caydırıcılık değil, aynı zamanda korku düzeninin yeni halkasıdır. Trump’a yönelik derin devlet savaşları, Amerikan iç sistemindeki çürümenin yansımasıyken; Mossad’ın Almanya’daki hukuk dışı operasyonları ise İsrail’in kirli diplomasi anlayışını gözler önüne sermektedir.

Bir Gemi, Bir Umut: Hanzala’nın Sessiz Direnişi

İtalya’dan yola çıkan Hanzala gemisi, sadece bir taşıma aracı değil, aynı zamanda insanlık adına bir vicdan yolculuğudur. Frank Romano gibi insanlar, devletlerin ve kurumların başaramadığı insani sorumluluğu şahsi cesaretleriyle üstleniyorlar. Geminin engellenmesi, geciktirilmesi ya da sabote edilmesi ise sistemin; adaleti değil, zulmü koruduğunu bir kez daha gösteriyor.

Suriye ve Dürzi Harekâtı: Fitnenin Derin Yüzü

Şam hükümetine karşı kışkırtılan silahlı Dürzi grupların sivillere saldırması, İsrail’in sadece Gazze değil; tüm bölgeyi istikrarsızlaştırma arzusunu ortaya koyuyor. Müslüman coğrafyalardaki etnik ve mezhebi fay hatlarıyla oynayan bu politika, kardeşi kardeşe kırdıran bir fitne rejiminin sonucudur.

Tarihin Gözünden: Firavun Zihniyeti, Modern Yüzüyle

Kur’ân’da geçen Firavun’un sihirbazları nasıl halkı aldatıp Firavun’un ilahlığını pekiştirdiyse, bugün de medya sihirbazları, hukuk ilüzyonistleri ve politik aktörler zulmü perdelemeye çalışıyor. Fakat hakikat, tıpkı Musa’nın asası gibi bütün bu yalan yılanlarını yutacaktır.

Zira zulüm, ne kadar zırhla korunursa korunsun, adaletin sesi karşısında tir tir titrer. Tarih bize gösterdi ki; Nemrutlar, Firavunlar, Hitlerler, Moğollar, Haçlılar geçmiştir ama halklar kalmıştır. Gazze kalacaktır. Kudüs kalacaktır. Vicdan kalacaktır.

Akıl ve Bilim Perspektifi: Sessiz Bilim, Kör Hukuk

Bilim ve teknoloji bugün, insanı yaşatmak yerine yok etmenin hizmetine verilmiş gibi görünüyor. Uydu sistemleriyle bombalanan çadırlar, termal kameralarla hedeflenen çocuklar, insansız hava araçlarıyla yapılan infazlar… İnsan aklının geldiği nokta bu mu olmalıydı?

Uluslararası hukuk ise gözünü kapatmış, sözde tarafsızlık maskesiyle bir katliama tanıklık etmekle yetiniyor. BM’nin yardım sırasında öldürülenleri sadece “belgelemek” ile yetinmesi, aslında sistemin kalbindeki çürümüşlüğün resmidir.

Sonuç: İmtihan Çağı ve Hakikatin Direnişi

Gazze’de olup biten yalnızca bir bölgesel kriz değil; küresel bir ahlâk sınavıdır. Batı’nın insan hakları maskesi düşmüştür. Doğu’nun ise sessizliği susturulmuş vicdanları temsil etmektedir. Fakat imanla direnen Gazze halkı, tıpkı Kerbelâ’da susuz bırakılan Hüseynî direnişi gibi, zulmü mahkûm etmektedir.

Tarih bir gün, bugünü yazacak. Ama mazlumun duası, bugünden yazıyor:

“Zalimler için yaşasın cehennem!”

Özet:

Bu makale, Gazze’de süregelen İsrail saldırılarını, ABD’nin küresel silah politikalarıyla olan bağını, bölgedeki istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerini ve uluslararası kurumların sessizliğini çok yönlü olarak ele alıyor. Gazze’deki saldırılar, yalnızca bir çatışma değil; küresel adalet sisteminin çöküşü, modern firavun zihniyetinin ve emperyalist politikaların dışa vurumudur. Suriye’deki Dürzi saldırılarından, Hanzala gemisinin yolculuğuna, ABD derin devletindeki hesaplaşmalardan, Mossad operasyonlarına kadar geniş bir perspektif sunularak, bu çağın bir “zulüm çağı” olduğu anlatılıyor. Buna karşılık iman, direniş ve insanlık vicdanının hâlâ susmadığı ve adaletin bir gün mutlaka tecelli edeceği inancıyla son buluyor.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 24th, 2025