İnsan, Kâinat ve Hakikat Yolculuğu: Sorumluluktan Duaya, Terbiyeden Teslimiyete

İnsan, Kâinat ve Hakikat Yolculuğu: Sorumluluktan Duaya, Terbiyeden Teslimiyete

Hayat, insanoğlu için adeta bir imtihan sahnesi, bir tefekkür ve tekamül yolculuğudur. Bu yolculukta, kâinat kitabının her bir sayfası, insanı Rabbine yaklaştıran birer ayet; ilahi kelam ise bu büyük kitabın en yüce tefsiridir. Bizler, bu varlık âleminde neyin ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğimizi, hangi sorumluluklarla donatıldığımızı ve asıl amacımızı ancak bu ilahi rehberlikle idrak edebiliriz.
İnsanın yaratılışına dair bir sorgulama ile başlarız meseleye.

İnfitâr Suresi’nin 6. ayetinde buyurulduğu gibi: “Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?”
Bu ayet, insanın varoluşundaki mucizeyi ve Rabbinin sonsuz lütfunu hatırlatırken, bizi gafletten uyandırır. İnsan, en mükemmel şekilde yaratılmış, akıl, idrak ve irade gibi nimetlerle donatılmıştır. Peki, bu nimetlere karşı nankörlük etmek, fani dünyanın aldatıcı cazibelerine kapılmak nasıl bir gaflettir?

Bu dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden ibaret değildir. Her an, ebedi bir geleceğin tohumları ekilir.

Bediüzzaman Said Nursi’nin Sözler adlı eserinde dile getirdiği gibi: “Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir! Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye belki yarına kadar kalacaksın?”
Bu sözler, ömrün kısalığını ve fani oluşunu çarpıcı bir şekilde yüzümüze vurur. Geleceğin meçhul oluşu, her anı bir fırsat bilerek yaşamanın gerekliliğini ortaya koyar.
Peki, bu kısa ömürde ne yapmalıyız ki, Rabbimizin cömertliğine layık olalım ve ebedi kurtuluşa erebilelim?

Fâtır Suresi’nin 29. ayeti bu sorunun cevabını verir: “Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.”
Bu ayet, kurtuluş reçetesini sunar: Kur’an’ı anlamak ve yaşamak, namazı ikame etmek ve Allah yolunda infakta bulunmak.

Bediüzzaman Said Nursi’nin belirttiği gibi, “Üstad-ı hakikî Kur’an’dır. Tevhid-i kıble bu üstadla olur.”
Yani, hakiki rehberimiz Kur’an’dır ve kalplerin birleşmesi, tevhidin idraki ancak Kur’an’ın rehberliğiyle mümkündür.

İbadetlerimizin ve dualarımızın bizim için ne denli önemli olduğunu Furkan Suresi’nin 77. ayeti bizlere hatırlatır:
“(Ey Resûlüm!) De ki: Sizin duâ ve niyâzlarınız olmazsa, Rabbim size ne diye değer versin?”
Bu ayet, dua ve niyazın, kul ile Rab arasındaki bağı güçlendiren, insanın acziyetini idrak edip Allah’ın sonsuz kudretine sığınmasını sağlayan yegâne yol olduğunu gösterir.
Dua, sadece bir istek listesi sunmak değil, aynı zamanda Rabbe tam bir teslimiyet ve O’na karşı duyulan derin sevginin ifadesidir.

Bu teslimiyetin zirvesi, musibetler karşısında gösterilen rıza halidir.

Mesnevi-i Nuriye’de geçtiği üzere: “Ey musibet! Eğer onun izin ve rızasıyla geldin ise, merhaba, safa geldin! Çünkü elbette bir vakit ona döneceğiz ve onun huzuruna gideceğiz ve ona müştakız. Madem onun rububiyetine razıyız, o rububiyeti noktasında verdiği şeye rıza lâzım.”
Bu ifadeler, kaderciliğin pasif bir duruş olmadığını, bilakis ilahi takdire teslimiyetin, musibetlerde dahi hikmeti görebilmenin ve Allah’a olan tevekkülün bir nişanesi olduğunu öğretir.

Sadece bireysel ibadet ve teslimiyet değil, toplumsal hayatımızda ve nesillerin yetişmesinde de sorumluluklarımız vardır.

Çocuk terbiyesi konusunda İbni Haldun’a atfedilen şu söz derin bir hikmet barındırır:
“Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Çünkü zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter.”
Bu söz, eğitimin ve terbiyenin ilk olarak kişinin kendi nefsi üzerinde başlaması gerektiğini anlatır. Ebeveynler, çocuklarına en iyi rol modeli olarak, kendi davranış ve ahlaklarıyla örnek olmalıdır.
Gençlik, hayatın en kıymetli dönemidir ve bu dönemde kazanılanlar, tüm bir ömre yön verir.
İman ve Küfür Muvazeneleri adlı eserde belirtildiği gibi: “Eğer terbiye-i İslâmiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarfetseniz, o gençlik manen bâki kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak.”

Gençliğin enerjisi, eğer İslam terbiyesiyle, iffet ve namusla, Allah’a itaatle kullanılırsa, kişiyi sadece dünyada değil, ahirette de ebedi bir gençliğe ulaştıracaktır.

Son olarak, Ali Şir Nevai’nin veciz sözleri, hem kişisel hem de toplumsal hayatta dengeli olmanın önemini anlatıyor:
“Az konuşmak hikmeti, az yemek ise sağlığı getirir. Ağzına geleni söylemek câhilin, önüne geleni yemek hayvanın işidir.”
Bu sözler, hikmetin sükûtta, sağlığın ise ölçülü beslenmede olduğunu hatırlatırken, düşünmeden konuşmanın ve kontrolsüzce tüketmenin cahillik ve hayvansal bir sevk olduğunu ifade eder. Bu, aklını ve iradesini kullanan insan için önemli bir rehberdir.

İşte bu ayetler, hikmetli sözler ve tecrübeler ışığında, insanın dünya hayatındaki yolculuğu, bir sorumluluk ve teslimiyet destanıdır.
Kendini bilen, Rabbini bilir; Rabbini bilen ise, hayatın her anında O’na yönelir, O’ndan ister ve O’na tevekkül eder.
Nihayetinde herkesin hesaba çekileceği o büyük günde, İbrahim Suresi’nin 41. ayetindeki dua ile Rabbimizden af ve mağfiret dilemek, bu yolculuğun en güzel nişanesi olacaktır:
“Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana-babamı ve mü’minleri bağışla!”

Özet:
Bu makale, insanın yaratılışından başlayarak, dünya hayatının geçiciliğini ve ahiret inancının önemini Kur’an ayetleri ve hikmetli sözlerle ele almıştır.
İnfitâr Suresi’nin insanın gafletini sorgulayan ayetinden hareketle, ömrün kısalığı (Bediüzzaman) ve Kur’an’ın hakiki rehberliği (Fâtır Suresi, Bediüzzaman) anlatılmıştır. Duanın kul için değeri (Furkan Suresi) ve musibetlere karşı rıza (Mesnevi-i Nuriye) ele alınmıştır. Çocuk terbiyesinde ebeveynin rol modeli olması (İbni Haldun) ve gençliğin İslam terbiyesiyle değerlendirilmesinin önemi (İman ve Küfür Muvazeneleri) üzerinde durulmuştur. Az konuşma ve az yemenin hikmeti (Ali Şir Nevai) ile insanın kendini bilmesi gerektiği anlatılarak, makale İbrahim Suresi’nin kıyamet günündeki bağışlanma duasıyla sonlandırılmıştır.
Tüm bunlar, insanın dünya hayatındaki sorumluluklarını, ibadetlerini ve nihai olarak Allah’a teslimiyetini külli bir bakış açısıyla sunmaktadır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 19th, 2025