Hayatın Kısa Soluğu, Dünyanın Hakikati ve Adaletin Tecellisi

 

Hayatın Kısa Soluğu, Dünyanın Hakikati ve Adaletin Tecellisi

Ömür dediğin nedir ki? Bir ezân, bir selâ! Bu derin ve düşündürücü ifade, insan hayatının ne denli kısa ve fani olduğunu en çarpıcı şekilde özetlemektedir. Doğduğumuzda kulağımıza okunan ezan ile ruhumuza işlenen ilahi davet ve nihayetinde ebedi yolculuğa uğurlanırken okunan selâ arasında geçen zaman dilimi, tüm hayatımızı kapsar. Bu kısacık süre zarfında, insan nasıl bir yaşam sürdürmeli, neyin peşinden koşmalı, neye değer vermelidir?

*********

Günümüzde, “Helalin adı kaldı, gören yok. Haram kapışıldı, hâlâ doyan yok” sözü, çağımızın en büyük trajedilerinden birini gözler önüne sermektedir. İnsanlık, helal ve haram sınırlarını giderek daha fazla ihlal etmekte, doymak bilmez bir hırsla maddi olana yönelmektedir. Bu durum, toplumda ahlaki değerlerin erozyona uğramasına, manevi boşluğun artmasına neden olmaktadır.

********

“Dünya, bütün şaşaasıyla ahirete nisbeten bir zindan hükmündedir.” Mesnevi-i Nuriye’de belirtildiği gibi, “Dünyanın lezzetleri zehirli bala benzer; lezzeti nisbetinde elemi de vardır.”
Bu fani hayatın cazibesi, insanı aldatarak onu asıl gayesinden uzaklaştırabilir. Ömür, bir imtihan sürecidir ve bu imtihanı başarıyla tamamlamak, ancak dünya hırsından arınıp ahiret odaklı bir yaşam sürmekle mümkündür.

********

İçinde bulunduğumuz asırda, dalalet ehli enaniyet atına binmiş, dalalet vadilerinde koşmaktadır. Bu çağda hak ehlinin, bilmecburiye enaniyeti terk ederek hakka hizmet etmesi gerekir.
Risale-i Nur Mektubat’ta bu durum açıkça ifade edilmektedir: “Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz; sizi enaniyetle vurmasınlar, onunla sizi avlamasınlar. Hem biliniz ki: Şu asırda ehl-i dalalet eneye binmiş, dalalet vâdilerinde koşuyor. Ehl-i hak, bilmecburiye eneyi terketmekle hakka hizmet edebilir.” Enaniyet, yani benlik ve gurur, insanı doğru yoldan saptıran en tehlikeli tuzaklardan biridir. Kendi benliğini öne çıkaran, başkalarının hakikatlerini görmezden gelenler, hakka hizmet edemezler.
Tarihi olaylar da bu hakikatin çarpıcı birer kanıtıdır.

********

15 Temmuz gibi kritik anlarda, millet canıyla cebelleşirken, bazı korkaklar yumuşak koltuklarda, kapalı perdelerin arkasına sinerek esen rüzgara göre şekil almayı tercih etmişlerdir. Bu tür duruşlar, tarihin ibret levhaları olarak hafızalarımızda yer etmeli ve “Unutursak kanımız kurusun!” şiarıyla milletin eğilmez duruşu her daim hatırlanmalıdır.

**********

Büyük bir imparatorluğun, bir bakkal dükkânı bile beş ayda tasfiye edilemezken, Lozan gibi anlaşmalarla tasfiye edilmesi gibi tarihi olaylar, doğru kararların ve ferasetin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Kemal Tahir’in bu tesbiti, geçmişten ders çıkarmanın ehemmiyetini anlatır.

***********

Tüm bu karmaşık dünya düzeninde, kâinatın muntazam işleyişi, her şeyin bir sahibinin olduğunu haykırmaktadır.
Bir köy muhtarsız, bir iğne ustasız ve sahipsiz, bir harf kâtipsiz olamazken, bu nihayet derecede muntazam memleketin hâkimsiz olması düşünülemez.
Risale-i Nur’un Sözler bölümünde dile getirildiği gibi: “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki nihayet derecede muntazam Şu memleket hâkimsiz olur?”
Bu hakikat, akl-ı selim sahibi her bireyin kabul etmesi gereken, varoluşun temelinde yatan ilahi düzendir.

Sonuç olarak, ömrün kısa bir ezan ve bir selâ arası olduğunun idrakinde olarak, haramdan uzak durmalı, helale yönelmeli, dünyanın fani lezzetlerine aldanmamalıyız.
Enaniyetten arınarak, hakka ve adalete hizmet etmeli, milletimizin tarihteki şanlı duruşunu unutmamalıyız.
En önemlisi, kâinatın muntazam işleyişi içinde kendimizi başıboş zannetmeyerek, her şeyin bir yaratıcısı ve hükmedicisi olduğunu idrak etmeli, hayatımızı bu hakikat üzere inşa etmeliyiz.

Özet:

Makale, “Ömür dediğin nedir ki; Bir Ezân, Bir Selâ!” sözünden yola çıkarak insan hayatının kısalığını ve faniliğini anlatır.
Günümüzdeki helal ve haram kavramlarındaki yozlaşmaya dikkat çekerek, harama yönelmenin getirdiği doyumsuzluk ve ahlaki çöküntüyü ele alır. Dünyanın şaşaasının ahirete nisbetle bir zindan olduğu ve lezzetlerinin zehirli bal gibi elem barındırdığı Risale-i Nur iktibaslarıyla desteklenir. Enaniyetin (benliğin) dalalet ehli tarafından kullanıldığı ve hak ehlinin bundan sakınması gerektiği belirtilir.
15 Temmuz gibi tarihi olaylarla milletin duruşunun önemi ve geçmişten ders çıkarmanın gerekliliği anlatılır.
Makale, bir köyün muhtarsız olamayacağı gibi, kâinatın da hâkimsiz olamayacağı mantığıyla İlahi düzene ve Yaratıcı’nın varlığına işaret ederek sona erer. Temel mesaj, kısa ömrü haramdan uzak, helale yönelerek, enaniyetten arınmış ve İlahi düzenin idrakinde bir yaşam sürmektir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 17th, 2025