15 Temmuz Ruhu ve Dirilişin Hikmetli Yankıları
15 Temmuz Ruhu ve Dirilişin Hikmetli Yankıları
Tarih, sadece yaşanmışlıkların kronolojik bir dökümü değil, aynı zamanda milletlerin ruhunda derin izler bırakan, derslerle dolu bir ibret defteridir. Bazı günler vardır ki, sıradan bir takvim yaprağı olmaktan çıkıp, bir milletin kaderini belirleyen dönüm noktaları haline gelir. 15 Temmuz da, Türk milleti için işte öyle bir gündür. Bu tarih, sadece bir darbe girişimi olarak değil, aynı zamanda millete, vatana ve imana sahip çıkma destanı olarak tarihe altın harflerle yazılmıştır.
Görünen o ki, zalimlerin zulmü devam etse de, mazlumun direnişi zaferin habercisidir. Hz. Ali’nin (K.V) buyurduğu gibi: “Eğer zalim ısrarla zulme devam ediyorsa bil ki SONU YAKINDIR… Eğer mazlum da ısrarla direniyorsa bil ki ZAFER YAKINDIR.”
15 Temmuz gecesi, bu kutlu sözün canlı bir tecellisi olmuştur. Hainlerin tankları, topları ve uçakları karşısında, imanıyla direnen bir milletin destansı duruşu, sadece bedenleriyle değil, ruhlarıyla da ayağa kalktıklarının nişanesidir. Bu, sadece fiziki bir direniş değil, aynı zamanda kalplerdeki imanın, vatana olan aşkın ve ezana olan bağlılığın bir isyanıdır. Ezanla dirilen bir milletin, bayrağını yere düşürmeyeceği, canını vereceği ama vatanını vermeyeceği o gece bir kez daha tüm dünyaya ilan edilmiştir.
Bu direnişin ardında yatan hikmet, Kur’an-ı Kerim’in ve Risale-i Nur külliyatının ışığında daha iyi anlaşılmaktadır. “O zalim münkirlere Cehennem öyle öfkeleniyor ki, hiddetinden parçalanmak derecesine geliyor.” ayetinin sarahatıyla, zulmedenlerin akıbeti, İlahi Adaletin tecellisiyle kaçınılmazdır. Cenab-ı Hakk’ın nizamına başkaldıran, insanlık değerlerini ayaklar altına alan her türlü anarşi ve bozgunculuk, dinimizin şiddetle men ettiği unsurlardır.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin ifade ettiği gibi: “Hakikî bir Müslüman, samimî bir Mü’min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dinin şiddetle men’ettiği şey, fitne ve anarşidir. Çünkü anarşi hiçbir hak tanımaz. İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir…”
15 Temmuz, bu şuurla hareket eden, fitneye ve anarşiye karşı dimdik duran bir milletin destanıdır.
Cesaret, sadece bedeni bir özellik değildir; bazen öyle bir durum oluşur ki, aslanın varlığı zayıfı bile cesaretlendirir. 15 Temmuz’da millet, işte o aslanın içinde olduğu vaziyeti yaşadı. Milletin bağrından çıkan liderler, bu ruhu harekete geçiren, imanı alevlendiren kıvılcımlar oldu. Vatan aşkıyla dolu, imanı sağlam bir millet, dünyanın en güçlü ordularına dahi karşı koyabilecek bir güç sergiledi. Bir ayağını kaybetmiş gazi, şehit arkadaşının başında gözyaşı dökerken, aslında tüm millete “Biri şehit, diğeri şahit!” diyerek, şehadetin ve şahitliğin yüceliğini hatırlatıyordu.
Bu duruş, Asil Bir Milleti Asılsızlar Yıkamaz! gerçeğinin en güçlü isbatıdır.
Müminler, tıpkı bir yapının birbirine kenetlenen taşları gibidir; her biri diğerini destekler, güç verir. (Buhâri, Edeb, 27) Bu hadis-i şerifin tecellisi, 15 Temmuz gecesi meydanları dolduran, bedenlerini tanklara siper eden, hain kurşunlara göğüs geren o muazzam kalabalıktı. Onlar, birbirlerine kenetlenmiş, vatan aşkıyla yoğrulmuş, imanıyla bütünleşmiş bir yapı gibi durdular. Bu yapı, maddi sebepleri aşan, hikmetli bir kudretin eseriydi. Bir elin uzanıp tankı durdurması, bir milletin kalbinin tek bir imanla atması, sadece maddi izahlarla açıklanamaz. Tıpkı bir soğanın, bir narın ya da bir meyvenin iç yapısının dışından on kat daha muntazam ve sanatça mükemmel olması gibi, müminlerin kalbindeki iman da dışarıdan görünenden çok daha derin ve hikmetlidir.
***********
Nihayetinde, “Semavatı halketmeyen, saadet-i ebediyeyi bana veremez. ÖYLE İSE BENİM RABBİM ODUR Kİ; hem hatırat-ı kalbimi ıslah eder, hem cevv-i havayı bir saatte bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, dünyayı âhirete tebdil edip Cenneti YAPIP, KAPISINI BANA AÇAR; “HAYDİ GİR!” der.” İşte bu iman ve tevekkül, 15 Temmuz ruhunun temelini oluşturmuştur. Milleti harekete geçiren, onlara ilahi bir kapıyı aralayan, zor zamanlarda dahi ümidi yeşerten bu yüce imandır.
15 Temmuz, Türk milletinin destansı direnişinin, imanının ve vatan sevgisinin ölümsüz bir anıtıdır. Bu, sadece tarihi bir olay değil, aynı zamanda gelecek nesillere aktarılacak, dersler çıkarılacak, ibret alınacak ve düşündürülecek bir mirastır.
Özet:
15 Temmuz, Türk milletinin zalime karşı direniş ve zafer destanıdır. Hz. Ali’nin sözleriyle zalimin sonunun yaklaştığı, mazlumun zaferinin ise mukadder olduğu bu günde, millet ezanla dirilerek bayrağını yere düşürmemiş, canını vermiş ancak vatanını vermemiştir. Risale-i Nur’dan alıntılarla, anarşi ve fitnenin İslam’da yeri olmadığı anlatılırken, müminlerin birbirine kenetlenen taşlar gibi olduğu ve bu birliğin maddi sebepleri aşan hikmetli bir kudretin eseri olduğu belirtilmiştir.
Gazi ve şehitlerin şahitliğiyle, bu destanın imanın, vatan aşkının ve ilahi takdirin birleşimi olduğu ifade edilerek, 15 Temmuz’un gelecek nesillere ışık tutan bir ibret vesikası olduğu sonucuna varılmıştır.