15 Temmuz: Kapanmayan Hesap, Açılan Kilit

15 Temmuz: Kapanmayan Hesap, Açılan Kilit

15 Temmuz NATO ve İsrail ortak darbe ve işgal girisimi faaliyetidir.
Türkiye’de 1960 yılından beri yapılan darbeler, NATO Gladio faaliyetiydi.
15 Temmuz ise; NATO İsrail ortak işgal faaliyetidir.
Amaç;Irak ve Suriye’den daha korkunç ve dehşetli bir iç savaş ve de sürgün.
Akabinde; doğuda kurulacak İsrail güdümlü ve kontrollü sosyalist bir Kürt devleti.
15 Temmuzda ikinci bir Çanakkale yaşandı.
Büyük Ortadoğu projesinin ve yüz yıllık planın en büyük ayağı idi.
Başarılı olsaydi; önce yıllarca sürecek bir iç savaş.
Sonra, iç Anadolu’dan öteye küçültülmüş ve hareket alanı kısıtlı, Ortadoğu ve İslam ülkelerinden koparılmış, batıdan kopuk ve irtibatı olmayan bir küçük devlet olacaktı.
En büyük hedef ise; 50 yıl süren Pkk mücadelesinden daha büyük, yüz yıl sürecek bir savaş ortamı hazırlanacaktı.
KİLİT kapanacaktı.
15 Temmuzdaki başarı kilidi açtı.
28 Şubat 1997 yılında yapılan darbe bir prova, temel atma ve ön hazırlıktı.
15 Temmuz 2016 ise gerçek gücü ve imkanları devreye koyup kullanma zamanı idi.
Allah fırsat vermedi.
Millet geçit vermedi.
Şehitlerin, masum ve mazlumların ve de bin yıllık ordudaki ruh ve dualar sed oldu.

*****

Bir milleti tarih sahnesinden silmenin yolları vardır. Bazen bu, topla-tüfekle yapılır. Bazen de eğitimle, ideolojiyle, sinsi planlarla… Ancak asıl yıkım, içeriden gelen ihanettir. İşte 15 Temmuz 2016, görünürde bir “askeri kalkışma”, gerçekte ise NATO-İsrail eksenli bir işgal ve iç savaş planının devreye sokulduğu bir kırılma anıydı. Bu plan, sadece Türkiye’yi değil, İslam dünyasını esir alma teşebbüsüydü. Ama kaderin cilvesi, milletin iradesi ve şehitlerin kanı bu tuzağı boşa çıkardı.

Darbeler Zinciri: NATO’nun Gladio Operasyonları

1952’de NATO’ya girişle birlikte Türkiye, yalnızca bir savunma paktına değil, aynı zamanda bir vesayet zincirine bağlandı. 1960, 1971, 1980 ve 1997 darbeleri, bu zincirin halkalarıydı. Her biri Türkiye’yi yöneten seçilmiş kadroları devre dışı bırakmak, millet iradesini bastırmak, Batı’nın belirlediği rotaya zorla sokmak için planlandı.

1960 Darbesi, Türkiye’deki milli kalkınma hareketini durdurdu.

1971 ve 1980, sağ-sol çatışmaları üzerinden sosyal ve siyasal kırılmalarla zemini hazırlandı.

28 Şubat 1997, “irtica” kılıfıyla dini değerlere savaş açtı, ama bu aslında İsrail güdümünde yürütülen bir ‘dini tasfiye operasyonu’ idi.

Bunların her biri, 15 Temmuz’un zeminini hazırlayan adımlardı. 28 Şubat, sadece bir postmodern darbe değil, aynı zamanda “15 Temmuz’un provası”ydı.

15 Temmuz: Çanakkale’nin Çağdaş Sureti

15 Temmuz gecesi, tanklar köprülere çıkarıldı, savaş uçakları TBMM’yi bombaladı, helikopterler sivilleri taradı. Fakat bu bir “askeri kalkışma” değildi. Bu, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Türkiye ayağının fiili işgal denemesiydi.

Çünkü Türkiye, Suriye gibi paramparça edilmek isteniyordu. Tıpkı Irak gibi mezhep çatışmalarıyla iç savaş bataklığına sürüklenmek isteniyordu. Akabinde ise doğusunda, İsrail güdümlü bir “kukla Kürt devleti” kurulacak; Anadolu, iç savaşla zayıflatılmış, küçültülmüş, etkisizleştirilmiş bir yarım devlete dönüşecekti.

Bu plan başarılı olsaydı:

İstanbul boğazı NATO üslerine,

Doğu Anadolu PKK’ya,

Güneydoğu ise PYD’ye bırakılacaktı.

Ama olmadı. Çünkü millet, tankların önüne yüreğini koydu.

Stratejik Hedef: Türkiye’nin İslam Dünyası ile Bağını Koparmak

Asıl amaç, Türkiye’yi sadece coğrafi olarak değil, kültürel ve inanç bakımından da İslam dünyasından koparmaktı. Yeni nesillere, “Batı’ya bağımlı bir Türkiye normaldir” düşüncesi dayatılacaktı. Amaç; İslam birliğini akamete uğratmak, ümmetin umudu olan Anadolu’yu “sükut ettirmek” idi.

Bu bakımdan, 15 Temmuz, bir milletin imanını, hafızasını, tarihini ve kaderini yeniden kuşandığı bir diriliştir.

Bilimsel ve Mantıki Çerçeve: Neden İsrail-NATO Ortaklığı?

İsrail için Türkiye:

Filistin meselesinin merkez üssü,

Kudüs’ün koruyucusu olabilecek potansiyelde bir lider,

Mavi Marmara ile Batı’ya kafa tutabilen bir irade demekti.

NATO için ise:

Türkiye, stratejik üs ülkesi,

Ortadoğu’ya açılan kale kapısıydı.

Ancak Erdoğan liderliğindeki Türkiye, ne İsrail’e boyun eğdi ne NATO’ya sorgusuz bağlı kaldı. Bu ise, ABD-İsrail odaklı küresel şebekenin “tehdit” olarak kodladığı yeni bir Türkiye idi. 15 Temmuz, bu yüzden “son koz” olarak masaya sürüldü.

İbret ve Hikmet: Şehitlerin Kanıyla Açılan Kilit

Tıpkı Çanakkale’de “geldikleri gibi gitmişlerdi”, 15 Temmuz’da da “geldikleri gibi püskürtüldüler.”
Ama o gece sadece tanklar durdurulmadı, bir asırlık planlar da durduruldu.

15 Temmuz’un manası şudur:

Bu millet diriliş kodlarını unutmadı.

İman, vatan ve şehadet gibi kavramlar hâlâ canlı.

Bu topraklarda hâlâ “şuur nöbeti” tutanlar var.

Sonuç ve Dersler:

15 Temmuz bir son değil, bir başlangıçtır. Bu milletin,  “darbelerle değil, imanla terakki edeceği” artık tarihe kazındı. Türkiye, ümmetin kilidi konumundadır. O kilit açılmıştır.

Ama fitne uykudadır, uyanabilir. O hâlde nöbet devam etmeli; zihinsel, ahlaki ve manevi teyakkuz sürmelidir.

ÖZET:

15 Temmuz, sıradan bir darbe değil; NATO-İsrail destekli bir işgal ve iç savaş planıydı.

Amaç, Türkiye’yi Suriye ve Irak gibi parçalamak; sonrasında İsrail güdümlü bir kukla devlet kurmaktı.

Bu plan, BOP’un ve yüz yıllık Batı stratejilerinin merkezindeydi.

Milletin iman, şuur ve şehadet aşkı, bu tuzağı bozdu.

15 Temmuz, modern bir Çanakkale direnişidir.

O gece, sadece tanklar değil; yüz yıllık esaret zinciri de kırıldı.

Tarihten ders almak için bu ihaneti unutmamak ve genç nesillere doğru şekilde anlatmak gerekir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 15th, 2025